TBK. mad. 19 uyarınca açılan muvazaa davalarında, borçlunun yaptığı tasarrufi işlemlerin gerçekte hiç yapılmamış olduğunun tespiti ile bu suretle borçludan olan alacağın tahsil edilmesinin amaçlandığı-  Karar esas alınan dava dosyasında da, dava dışı bir kimse, borçlusunun takip dosyasındaki alacağının muvazaalı olarak davalı ve kardeşine yaptığı temlik işleminin iptali ile bu dosyadan olan alacaktan kendi alacağını tahsil etme imkanı elde etmek üzere dava açmış ve kazanmış olup, alacaklının, lehine sonuçlanan o dava ile borçlusunun alacağının kendisine ödenmesini isteme hakkını elde etmiş olduğu, böylece, borçlu konumunda bir değişiklik olmadığı, sadece alacaklının, artık temlik alan değil, iptal davasının açan davacı olduğu-  Daha sonra takip dosyasından yapılan ihale ile dava konusu taşınmazları davalının (diğer davada iptal edilen temlikin, temlik alanının) satın alınması ve borçlu tarafından açılan ihalenin feshi davasının reddedilerek ihalenin kesinleşmesi, yapılan temlik işleminin ise, bu tarihten sonra gerçekleşmesi, yani davalı üçüncü kişinin, taşınmazları alacağına mahsuben değil takip dışı üçüncü kişi sıfatı ile satın alması halinde, (satışa esas temlik iptal edildiğinden, satış işleminin iptaline yönelik açılan) tasarrufun iptali davasının reddine karar verilmesi gerektiği-
Davalının mirasbırakanın ölümünden sonraki tarihte imzalanan sözleşme ile davacının doğmuş haklarından feragat ettiğini iddia ettiği durumda, sözleşme altındaki imzanın davacının eli ürünü olup olmadığının incelenmesi ve buna göre hüküm kurulması gerektiği-
İlk temlik tarihinde ara maliklerin yaşlarının 16 ve 19 olduğu, ara maliklerin alım güçlerinin bulunmadığı, dinlenen tanık beyanları uyarınca mirasbırakanın köyün en zengin kişisi olup mal satmayı gerektirecek bir ihtiyacının bulunmadığı, yine temlikten önce çekişmeli taşınmazları mirasbırakanın kardeşi ve aynı zamanda ara maliklerin kullandığı, öte yandan son maliklerin arkadaş olduğu ve köy yerinde hep birlikte gezdiği, mirasbırakanın ölümünden kısa süre sonra davalının çekişmeli taşınmazları devir aldığı değerlendirildiğinde yapılan temliklerin mirasçılardan mal kaçırma amaçlı, bedelsiz ve muvazaalı olduğunun anlaşılacağı-
Çekişmeli taşınmazın davalıya mirasbırakanın ikinci eşine devredilmek üzere temlik edildiği iddia edildiğine göre, bu iddianın aydınlatılmasının gerektiği ve mahkemece bu iddia aydınlatılmadan sonuca gidilmesinin doğru olmadığı- Taraflarca getirilme ilkesi ihlal edilerek re’sen mahalli bilirkişilerden uyuşmazlığın esasına yönelik beyan alınarak, bu beyanların hükme esas alınmasının hatalı olduğu-
Bir davada olayları belirtmenin ve açıklamanın taraflara, hukuki nitelendirmenin hakime ait olduğu- Davanın niteliği itibarıyla TBK 19. maddesinde tanımını bulan muvazaa hukuksal nedenine dayalı iptal davası olduğu- Mahkemece, dava konusu taşınmazın devredildiği sonraki şahıslar da davaya dahil edilerek, tüm bu kişiler yönünden de muvazaanın varlığının TBK 19 gereğince değerlendirilmesi gerektiği-
Muvazaalı uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesinin, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlı olduğu- Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması ve doğru şekilde değerlendirilmesinin büyük önem taşıdığı-
"Muris muvazaası"na yönelik uyuşmazlıklarda, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün (miras bırakanın asıl irade ve amacının) duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılması gerektiği, bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması; ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, mirasbırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alım gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılması gerektiği- Çekişme konusu taşınmaz dışında mirasbırakan adına kayıtlı başkaca taşınmaz bulunup bulunmadığının etraflıca araştırılması, mirasbırakan adına kayıtlı olan taşınmazlar bulunması halinde, bunların değerinin bilirkişiler aracılığıyla saptanması, temlik edilen taşınmazın değerinin mirasbırakanın toplam mal varlığına oranı, temlikin makul sınırlar içinde kalıp kalmadığı saptanarak, sonucuna göre bir karar verilmesi gerektiği-
Miras bırakanın dava konusu taşınmazdaki bir kısım payını davalıya devrettiği halde, dava konusu bağımsız bölümün tapu kaydının tamamının iptali ile davacının mirasçılık belgesinde belirtilen hissesi oranında adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmesinin doğru olmadığı- Delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmaması ve mirasbırakanın davalıya temliki muvazaalı olduğundan davanın kabulüne karar verilmesinde isabetsizlik olmadığı-
Kural olarak, ölünceye kadar bakım sözleşmesine dayalı bir temlikin muvazaa ile illetli olduğunun ileri sürülmesinin her zaman mümkün olduğu- Bakım alacaklısının temliki işlemde bakıp gözetilme koşulunun değil de, bir başka amacı gerçekleştirme iradesini taşıdığı belirlenirse, bu takdirde akdin ivazlı olduğundan söz edilemeyeği ve akitte bağış amacının üstün tutulduğu sonucuna varılacağı- Miras bırakanın, ölünceye kadar bakıp gözetme karşılığı yaptığı temlikin muvazaa ile illetli olup olmadığının belirlenebilmesi içinde, sözleşme tarihinde murisin yaşı, fiziki ve genel sağlık durumu, aile koşulları ve ilişkileri, elinde bulunan mal varlığının miktarı, temlik edilen malın, tüm mamelekine oranı, bunun makul karşılanabilecek bir sınırda kalıp kalmadığı gibi bilgi ve olguların göz önünde tutulması gerekeceği-
Muvazaalı işlemin hiçbir hüküm doğurmayacağı ve muvazaa nedeninin ortadan kalkmasının ya da bir zamanın geçmesinin görünürdeki batıl işlemi geçerli hale gelmeyeceği- Muris muvazaası davalarında sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlı olduğu, bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşıdığı, bunun için de ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, mirasbırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alım gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk bulunduğu-