Ortak mirasbırakanları ...'in maliki olduğu 271 ada 1 parselde kayıtlı 7 nolu bağımsız bölümü 11.04.1995 tarihli ölünceye kadar bakma akdiyle davalı ikinci eşine temlik ettiğini, işlemin muvazaalı olduğunu ileri sürerek, tapu kaydının iptali ile taşınmazın terekeye iadesine, mirasbırakanın maliki olduğu 1, 2, 8 ve 15 nolu bağımsız bölümleri kiraya vererek gelir elde ettiğinden, aldığı kira bedelleri yönünden payına düşen miktarın davalıdan tahsiline-
Taraflar arasındaki tasarrufun iptali davasının da, HMK mad. 180 ve 184 uyarınca davanın tamamen ıslah mümkün olduğundan, mahkemece, davacının alacak davasının farklı (yazılı) yargılama usulüne tabi olması nedeniyle eldeki davadan tefrik edilmesi, yeni esasa kaydedilerek yargılamaya yeni esas üzerinden devam edilmesi, eldeki davanın da TBK’nun 19 maddesi gereğince muvazaa hukuksal sebebine dayalı iptal istemi olarak ıslah edilmesi nedeniyle murisin diğer mirasçılarının da davaya dahil edilmesiyle taraf teşkilinin sağlanması gerektiği-
Danışıklı işlem ile diğer kişilerin haklarının zarara uğratıldığının benimsenebilmesi için onların, danışıklı işlemde bulunandan alacaklarının bulunması ve danışıklı işlemin o alacağın ödenmesini önlemek amacıyla yapılmış olması gerektiği- Davacıların alacağı davalınn sebebiyet verdiği 2007 tarihli kazadan doğan tazminat alacağından kaynaklanmakta olup, tazminat davası sonuçlanmış, muvazaalı olduğu ileri sürülen icra takip dosyası ilk olarak önce takipsiz bırakılmış sonra yenilenmiş ve takip dosyasından haciz konulan taşınmaz yapılan ihalede alacağa mahsuben alacaklı kişi tarafından alınmış olup, mahkemece, bu taşınmazla ilgili olarak mahallinde keşif yapılarak, keşif sırasında daha önce dinlenen tanıkların yeniden dinlenilerek, taşınmaz üzerinde borçlu, davalı ve dava dışı kişinin evlerinin bulunup bulunmadığı, evlere ne zaman elektrik ve su aboneliklerinin yapıldığı sorularak iddianın doğruluğunun araştırılması, doğruluğu ispat edildiği takdirde, muvazaalı olduğu iddia edilen takip konusu borcun aslında 1996 yılında doğduğu tesbit edilmiş olmakla birlikte amacın taşınmazın haczi ve satışını engellemek olduğundan takibin iptaline, ancak taşınmazın borçlunun adına kayıtlı hissenin aslında 1/3 nün borçluya ait olduğunun anlaşılmış olması halinde, sadece 1/3 üzerinde davacılara haciz ve satış isteme yetkisi verilmesine karar verilmesi gerektiği-
Satışa konu edilen bir malın devrinin belirli bir semen karşılığında olacağı ve semenin (bir başka ifade ile malın bedelinin) ise mutlaka para olması şart olmayıp belirli bir hizmet ya da emek de olabileceği- Muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı olarak açılan davaların hukuki dayanağını teşkil eden 1.4.1974 günlü 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararının mirasbırakanın gerçek iradesinin mirasçıdan mal kaçırma olması halinde uygulanabilirliğinin kabulü gerekeceği- Mirasbırakanın gerçek irade ve amacının diğer mirasçıdan mal kaçırma olmadığı, kendisine özenle bakan eşi davalıya minnet duyguları ile çekişmeli taşınmazı temlik ettiği, temlikin, bakım, hizmet ve emek karşılığı gerçekleştirildiğinin kabulü gerekeceğinden davanın reddine karar verilmesi gerekirken, delillerin takdirinde yanılgıya düşülerek, yazılı şekilde karar verilmesinin doğru olmadığı-
TBK 19 gereğince açılan tasarrufun iptali davasında, alacağın, tasarrufun yapıldığı tarihten önce var olup olmadığı, bir başka anlatımla davacının dava açmakta hukuki yararının bulunup bulunmadığı hususunun, her iki tarafın ticari defter, kayıt ve konuya ilişkin sunulacak tüm belgeler üzerinde mali müşavir bilirkişiye inceleme yaptırılıp alınacak rapor sonucuna göre karar verilmesi gerektiği-
Davacının alacak davası lehine kesinleştiğinden, TBK 19 gereğince değerlendirilmesi yapılarak karar verilmesi gerekirken, muvazaa nedenine dayalı açılan iptal davasının İİK mad. 277 vd. gereğince görülerek reddinin hatalı olduğu-
Terditli olarak açılan, İİK.mad. 277 vd.na göre "tasarrufun iptali", olmadığı takdirde TBK'nun 19. maddesine dayalı muvazaalı işlemlerin iptali isteğine ilişkin davanın, tasarruf konu mal konusu taşınmaz olsa bile, davalı borçlu veya davalı üçüncü kişinin davanın açıldığı tarihteki yerleşim yeri mahkemesinde açılması gerektiği- Basit yargılama usulüne tabi olan tasarrufun iptali davasında yetki itirazının en geç dava dilekçesinin tebliğ tarihinden itibaren iki haftalık cevap süresi içerisinde yapılması gerektiği-
Terditli olarak açılan İİK. mad. 277 vdna göre tasarrufun iptali, olmadığı takdirde TBK'nun 19.maddesine dayalı muvazaalı işlemlerin iptali isteğine ilişkin dava, mutlak ticari dava niteliğinde olmadığı gibi ticari işletmenin faaliyeti ile de ilgili de olmadığından, uyuşmazlığın asliye hukuk mahkemesince görülmesi gerektiği-
Davacı dava tarihinde daha önce çalıştığı işten elde ettiği gelirden daha düşük gelir elde ediyorsa da, davacının boşanma kararı kesinleşmeden evvel söz konusu işten çıkartıldığı, davacının bu hususu temyiz konusu yapmadığı, bu duruma karşın davacının sırf boşanmayı sağlayabilmek için imzaladığı protokol gereğince iştirak nafakası ödemeyi kabul etmesi ve boşanma kararının kesinleşmesi sonrasında, eldeki dava tarihi arasında geçen kısa sürede müşterek çocuk lehine olan iştirak nafakasının kaldırılması-indirilmesi talebinin, nafakanın niteliği, müşterek çocuğun ihtiyaçları karşısında, iyiniyet, sözleşmeye bağlılık ve sözleşmenin devamlılığı ilkeleri ile bağdaşmayacağı- Davacının önceki işindeki konumu ve mesleği itibariyle iş bulma imkanı değerlendirildiğinde, mahkemece, "nafakanın indirilmesi" talebinin reddine karar verilmesi gerektiği-
Davacı işçi, davalı Belediye Başkanlığı işyerinde, kayden alt işveren işçisi olarak çalışmış olup, asıl işveren ile alt işveren arasında imzalanan sözleşmeye konu işin, 5393 s. Belediye Kanunu'nun 14., 15. ve 67. maddeleri uyarınca, hizmet alım yoluyla üçüncü kişilere gördürülmesinin mümkün işlerden olduğu- Sözü edilen düzenlemeler ile asıl işin tamamı ya da bir kısmı 4857 s. Kanun'un 2. maddesinde öngörülen sınırlamalara tabi olmaksızın alt işverene verilebileceği, ancak, bu durumun 4857 s. Kanun'un 2/7. maddesinin ve TBK.'nun 19. maddesi çerçevesinde muvazaa denetimi yapılmasına engel olmadığı- Eldeki dava dosyası bakımından, emsal nitelikteki davalarda ulaşılan sonucun aksi yönünde karar verilmesini gerektirir bir durumun bulunmadığı da gözetildiğinde, asıl işveren-alt işveren ilişkisinin muvazaaya dayalı olduğunun kabulü gerektiği- Davalı belediye ile davalı alt işveren şirket arasındaki, asıl işveren-alt işveren ilişkisinin 4857 s. K. mad. 2/7 ve TBK.'nun 19. maddesi çerçevesinde yapılan denetim neticesinde muvazaalı olduğunun ve iş sözleşmesinin geçerli veya haklı bir sebep bulunmadan feshedildiğinin anlaşılmasına göre, feshin geçersizliğiyle davacı işçinin davalı belediye işyerindeki işine iadesine karar verilmesi gerektiği- Muvazaanın iyiniyetli olan davacıya karşı ileri sürülmesinin iyiniyet kurallarına aykırı olması ve hiç kimsenin kendi hilesinden yararlanamayacağı ilkesi nazara alındığında, işe iadenin mali sonuçlarından davalı şirket de, davalı belediye ile birlikte müştereken ve müteselsilen sorumlu tutulması gerektiği-