Miras bırakanları ,adına kayıtlı 405 parsel numaralı taşınmazını kendisinden ve kardeşlerinden mal kaçırmak amacıyla,bedel karşılığı olmaksızın muvazaalı olarak davalı adına devredildiğini ileri sürerek davalı adına kayıtlı olan 405 parsel numaralı taşınmazın tapu kaydının iptali ile mirasbırakanları ya da kendisi ve kardeşleri adına tesciline-
İşlem tarihi itibariyle yürürlükte bulunan 6762 s. TTK. mad. 520 uyarınca, limited şirket hisse devrinin geçerli olmasının resmi biçim koşuluna bağlı bulunduğu-  Mirasçı, murisin yaptığı sözleşmenin tarafı olmadığından, sözleşmenin muvazaalı olarak yapıldığı iddiasının her türlü delille kanıtlanabileceği, özellikle, resmi sicillere bağlı tutulan malların muvazaalı devrinde TBK'nun 19. maddesinin uygulanabileceği ve muvazaa iddiasının araştırılacağı- Şirket hisselerinin devri yönünden, TBK'nun 19. maddesi ve 6762 s. TTK'nun 520. maddeleri kapsamında değerlendirme yapılıp karar verilmesi gerekirken, muris muvazaası kapsamında değerlendirilerek yazılı şekilde hüküm kurulmasının isabetsiz olduğu- Birleştirilen davalarda, her bir dava hakkında harç, yargılama masrafı ve vekalet ücreti bakımından ayrı ayrı hüküm kurulması gerektiği-
Yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve 1.4.1974 tarih 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de TMK. mad. 706, TBK. mad. 237 (Bk. mad. 213) ve Tapu Kanunun mad. 26 uyarınca şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçıların dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebileceği- Her ne kadar resmi akitte gösterilen bedel akit tarihindeki gerçek bedelden düşük ise de, salt bedeller arasındaki oransızlığın tek başına muvazaanın delili olamayacağı- Davanın reddine karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile davanın kabulüne karar verilmiş olmasının yanlış olduğu gibi, kabule göre de tazminat istenmediği halde istek dışına çıkılmak suretiyle bedele hükmedilmesinin isabetsiz olduğu-
Davacının davalı iki A.Ş. ve X hakkında takip konusu bonoya ilişkin olarak müteselsil sorumluluk esasına dayanılarak icra takibi yaptığı - İtiraz ederek aksini ileri sürmeyen bu davalılara yönelik dava açmakta hukuki yararının mevcut olmadığı - Davalı Y A.Ş'nin kurulduğu tarihin 03/05/2007 olduğu, takibe konu bononun tanzim tarihinin 15/09/2008 olduğu, davalı Z A.Ş'nin takibe konu senette borçlu sıfatı ile yer almadığı- Basiretli bir tacirin hukuki ilişkiye girdiği borçluları bilmesi ve alacak borç ilişkisine dayanılarak senet tanzim edilirken mevcut olan borçluların tamamının senette borçlu sıfatı ile yer almasını sağlaması gerektiği- Senetin düzenlendiği tarihte hukuken var olan ve buna rağmen senette borçlu gösterilmeyen ve borçlu sıfatı ile senedi imza etmesi temin edilmeyen şirketin "organik bağ" ileri sürülerek icra takibinin sonradan tarafı olmasının ve borç isnat edilmesinin hukuken mümkün olmadığı -
TBK’nun 19. maddesi gereğince (senede dayalı takipte borçlunun öğretmen, davalı üçüncü kişinin ise yeşil kartlı olduğu, borçlunun ödeme emri tebliğ edilmeden borcu kabul ettiği, anılan senet ve bu senede dayalı olarak yapılan icra takibinin muvazaalı olduğu belirterek) muvazaa hukuksal nedenine dayalı iptal istemine ilişkin davada, davalılar arasındaki dava konusu senet ve bu senede dayalı olarak yapılan icra takibinin muvazaalı olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmesi isabetli olup, mahkemece İİK. mad. 283/1 kıyasen uygulanarak iptal konusu tasarrufun davacının dava konusu icra dosyasındaki alacak ve ferileriyle sınırlı olarak iptaline karar verilmesi gerektiği-
İİK'nun 277 vd. maddeleri uyarınca tasarrufun iptali davasında, bir takibin mevcut olmaması ve davacının da davayı TBK mad. 19'da düzenlenen muvazaa hukuksal nedenine dayalı iptal istemine dönüştürülmesine ilişkin ıslah talebinde bulunulmadığı, bütünen dikkate alındığında davanın dava şartı yokluğundan reddi gerekeceği-
Davacının davalı ... adına yapılan menkul değerlerin borçlunun parası ile yapıldığı iddiası yani namı müstear niteliğinde olduğu ve terditli bir taleple açıldığı, bu sebeple BK'nun 19.maddesine göre de dava açmasında bir engel bulunmamakla birlikte, davacı alacaklının alacağının ipotek ile güvence altına alınmış olması nedeni ile her iki dava içinde davacı alacaklının bu davayı açmakta hukuki yararı olmadığı-
Kısmen gündüz kısmen de gece dönemine giren saatlerde çalışan işçilerin çalışma süresinin yarısından fazlası gece dönemine rastladığı taktirde bu çalışmaların gece çalışması sayılacağı ve zamlı gece çalışma ücretinden faydalanmaları gerektiği-
Tapu iptal ve tescil davalarının kayıt maliki aleyhine açılmasının zorunlu olduğu-
Tapu kaydına dayanılarak açılan bir iptal davasında, ayrıca tescil isteğinde bulunulmamış olmasının iptal davasının reddi için başlı başına bir sebep teşkil etmeyeceği ve bu durumda mahkemece yapılacak işin iptal isteminin tescili kapsamadığı gözetilerek davacıya, ayrıca tescil davası açması için imkan tanımak ve dava açılması halinde her iki davanın birleştirilerek karara bağlamaktan ibaret olduğu- Sadece iptal davasının kabulüne ve tapunun iptaline karar verilmesi, tapulu bir taşınmazın sicil dışı (kayıtsız) kalması sonucunu doğuracağı ve böyle bir uygulamanın devletin bütün taşınmazların hukuki ve geometrik durumlarını belirleyerek sicile bağlama yolunda benimsediği genel ilke ile bağdaşmayacağı- Davacı iptal değil, sadece tescil isteğinde bulunmuş ise Yargıtayın yerleşmiş ve kurallaşmış uygulamalarına göre, tescil isteği tapu sicilinde mevcut eski kaydın iptali isteğini de kapsadığı gözetilerek davacının ayrıca tapu kaydının iptalini de dava etmesine gerek olmayacağı-