Davalılar .... Genel Müdürlüğü ile A.Ş. arasındaki ilişkinin muvazaaya dayandığının kabul edildiği eldeki davada, davalılar arasında geçerli bir asıl işveren-alt işveren ilişkisinin kurulup kurulmadığının tespiti için davalı ... Genel Müdürlüğüne özgü mevzuat hükümleri de değerlendirilmek suretiyle araştırma yapılmasının gerekli olup olmadığı- Davalı... Genel Müdürlüğü tarafından davalı A.Ş.’ye verilen işin kapsamı ile verilen işin asıl iş mi yardımcı iş mi olduğunun belirlenmesi, davacı işçinin sözleşme ve şartnamelerde tanımlanan iş kapsamında çalışıp çalışmadığı ile davacının çalıştığı sahada davalı ... Genel Müdürlüğünün davacı ile aynı işi yapan işçisinin bulunup bulunmadığının tespit edilmesi gerektiği ve bu itibarla gerekirse tanıklar yeniden dinlenerek ve yine gerektiği takdirde uzman bilirkişi aracılığıyla mahallinde keşif icra edilmek suretiyle dosya kapsamındaki tüm deliller ilgili mevzuat hükümleri ile birlikte değerlendirildikten sonra davalı şirkete verilen işin ne olduğu, asıl iş veya yardımcı iş olup olmadığı ve böylece davalılar arasındaki asıl işveren-alt işveren ilişkisinin geçerli olarak kurulup kurulmadığının belirlenmesi gerektiği-
Tapuda devir sırasında belirtilen bedelden fazla bir bedelle taşınmazların satıldığı taraflar arasındaki sözleşmelerden açıkça anlaşıldığından, bakiye satış bedellerinin ödendiğini ispat yükümlülüğü davalıda olduğu ve öncelikle davacının dava dilekçesinde müzayaka halinde düzenleyerek verdiğini beyan ettiği ve eski tarihli bu konuya ilişkin hiçbir borcunun kalmadığına dair belge aslının taraflarca dosyaya ibrazının sağlanması, ayrıca sözleşmede davacı tarafından davalıya ödeme taahhüdünde bulunduğu, davalı tarafından da davacıya ödemeye mukabil bir senet verildiği de belirtilmiş olduğundan, bu senedin tarafların elinde bulunup bulunmadığı, akıbetinin ne olduğu hususları ile ayrıca davacının duruşma sırasında aldığını beyan ettiği paralar da nazara alınmak suretiyle sonucuna göre karar verilmesi gerektiği- "Sözleşmeden doğduğu iddia edilen bir borca yönelik 6 yıl sonra borcun ödenmediği iddiasıyla ihtarname düzenlenip, davalı tarafından yapıldığı iddia edilen kısmi ödemelerin kabul edilerek, sözleşmenin kurulmasından yaklaşık 9 yıl sonra icra takibi başlatılıp, ardından da dava açılmasının dürüstlük kuralına uygun görülmediği, davacıya yemin delilinin hatırlatıldığı, davacının yemin deliline dayanmak istemediği, davacının davasını ispat edemediği" gerekçesiyle "davanın reddine" karar verilmesinin hatalı olduğu-
Davalı eşinin boşanma davası açıldıktan sonra dava konusu taşınmazın danışıklı olarak davalılara devrettiğini iddia eden davacının açtığı davada, son kayıt maliki ile ara malik arasında şekli bakımdan zorunlu dava arkadaşlığı bulunduğu- Davacının bir alacağının bulunup bulunmadığı yani hukukî yararının bulunup bulunmadığının tespiti bakımından davacı ve davalı arasındaki mal tasfiyesi davasının sonucunun beklenmesi gerektiği- Davacı, son kayıt malikinin de muvazaalı olarak satın aldığı iddiasında ise, taşınmaz birçok defa el değiştirdiğinden kötü niyet zincirinin tespiti, araya iyi niyetli kişilerin girmesi suretiyle bu zincirin kopup davacı ile son malik arasında mülkiyet yönünden hukukî irtibatın kesilip kesilmediği ve muvazaanın ispatı bakımından son kayıt maliki yanında diğer ara maliklerin tümünün davalı gösterilmesi gerektiğinden, anılan şahsın (ya da şahısların) davaya dahilinin sağlanması için davacı tarafa süre verilmesi gerektiği- Davacıya muvazaa iddiasının kapsamı sorularak mahkemece, davalı ile şekli bakımdan dahil olması gereken diğer davalıların davaya dahilinin sağlanması, mal tasfiyesine ilişkin davanın sonucunun beklenmesi, alacağın varlığı sabit olduğu ve davalıların tümü yönünden muvazaa olgusu ispat edildiği takdirde davanın kabulüne, aksi hâlde davanın reddine karar verilmesi gerektiği- "Taşınmazın eldeki dava açıldıktan yaklaşık bir yıl önce el değiştirdiği, istem tapunun iptali ve tescile yönelik olduğundan hükmün infazı bakımından davanın son kayıt malikine karşı açılması gerektiği, somut olayın niteliği ve davacının talebi gereği ara kayıt maliklerine davanın yöneltilmesinin gerekmediği, davalıların taraf sıfatlarının bulunmadığından verilen ret kararının yerinde olduğu ve hükmün onanması gerektiği" görüşü ile "diğer davalıların ancak asıl hasım olması gereken son kayıt maliki yanında zorunlu dava arkadaşı olabileceği, taşınmazın dava açılmadan önce devredildiği, bu durumda davacıya son kayıt malikine ayrı dava açması için süre verilmesi, açılacak davanın birleştirilmesi ve sonrasında da davacının hukukî yararının bulunup bulunmadığının tespiti bakımından mal tasfiyesine yönelik davanın da sonucunun beklenmesi gerektiği" şeklindeki değişik gerekçeyle bozma gerektiği yönündeki görüşlerin HGK çoğunluğunca benimsenmediği-
İş sözleşmesinin işçi tarafından haklı olarak fesih edildiği anlaşılmakla iş sözleşmesini fesheden tarafın ihbar tazminatına hak kazanabilmesine imkan olmadığı ile belirlenen alacak miktarının talepten fazla olması durumunda taleple bağlı olunarak karar verilmesi gerektiği-
Dava konusu taşınmazın satış tarihinden sonra davalı-borçlu tarafından kullanıldığı ve satış tarihinden 6 ay sonra yine borçlu şirket yetkilisi tarafından ..." sitesinde satışa sunulduğunun iddia edilmiş olduğu, bu hususların gerçek olup olmadığı ve borçlu şirket tarafından kullanılmasının, 6 ay sonra yine kendileri tarafından satışa sunulmasının dayanağının ne olduğunun ispatlanması gerektiği - Tasarrufun muvazaalı olup olmadığının tespiti açısından önem arz edecek olmasına rağmen bu hususlarda araştırma yapılmamasının yerinde olmadığı- Davacı tarafından, davalı-borçlu ile davalı-3. Kişi şirketler arasında, tasarruf tarihinden önce doğmuş ve devam eden ticari ilişki olduğu, aynı iş kolunda faaliyet gösterdiklerinin belirtildiği- İİK'nun 280/1 maddesi anlamında emarenin olduğu iddia edilmiş olup, davalı şirketlerin ticari defterleri, vergi kayıtları, ticaret sicil kayıtları celp edilerek, konusunda uzman bilirkişilerden rapor alınması ve ticari ilişkinin olup olmadığının belirlenmesinin gerektiği- İİK’nin 280/son fıkrasına göre ticari işletmenin veya işyerindeki mevcut ticari emtianın tamamını veya mühim bir kısmını devir veya satın alan yahut bir kısmını iktisapla beraber işyerini sonradan işgal eden şahsın, borçlunun alacaklılarını ızrar kasdını bildiği ve borçlunun da bu hallerde ızrar kasdiyle hareket ettiği kabul olunur, karinenin ancak iptal davasını açan alacaklıya devir, satış veya terk tarihinden en az üç ay evvel keyfiyetin yazılı olarak bildirildiğini veya ticari işletmenin bulunduğu yerde görülebilir levhaları asmakla beraber Ticaret Sicili Gazetesiyle; bu mümkün olmadığı takdirde bütün alacaklıların ıttılaını temin edecek şekilde münasip vasıtalarla ilan olunduğunu ispatla çürütülebilebilir. Davaya konu taşınmazlar tapuda atölye ve arsası olarak kayıtlı olup, davalı-borçlu şirketin mevcut ticari malvarlığı tespit edilerek, bu taşınmazların ticari işletmesi olup olmadığı veya emtiasının mühim kısmını oluşturup oluşturmadığı da araştırılmalıdır. Ayrıca, yapılacak araştırmalar neticesinde, tasarrufun iptalinin gerekmediği sonucuna ulaşılır ise, dava dilekçesinde BK'nun 19 maddesine dayalı olarak da tasarrufun iptalinin istendiğinin de dikkate alınarak bu hususta da araştırmaların yapılması gerektiği- Davalılar arasında mecburi dava arkadaşlığı bulunmakta olup, tek bir vekalet ücreti takdir edilmesi gerekirken, aynı sebeple davanın reddedildiği ve mecburi dava arkadaşlığı olduğu dikkate alınmadan, davalılar yararına ayrı ayrı vekalet ücreti takdirinin doğru olmadığı- Öncelikle takip dayanağı ilamın kesinleşip kesinleşmediğinin araştırılması, kesinleşmemiş ise kesinleşmesinin bekletici mesele yapılması, dava ön şartlarının irdelenmesi, ön şartların varlığı halinde, yukarıda belirtilen hususlarda gerekli nicelemelerin yapılmasının gerekmekte olduğu- Kararın kaldırılması gerektiği-
Nam-ı müstear ya da muvazaa iddialarının, yazılı delil ile veya yazılı delil başlangıcı olarak kabul edilebilecek belgelerle ispatlanması gerekeceği-
Tasarrufun iptali davasına konu alacağın tamamının mı yoksa bir kısmının mı temlik edildiğinin belirlenip HMK.m.20 uyarınca yetki incelemesinin yapılması gerektiği- Davanın açılmamış sayılmasına ilişkin ek kararı ile birlikte maktu vekalet ücretine hükmedilmesi ve aynı sebebe dayanılarak karar verildiğinden tek vekalet ücreti takdir edilmesi gerektiği-