TBK'nun 19. maddesine göre açılan muvazaalı işlemlerin iptali istemine ilişkin davada, borçlu şirket tarafından yapılan işlemlerin de muvazaa nedeni ile iptalinin istendiği, söz konusu davalı-borçlu şirketin tasfiyesi yönünde mahkemece karar alındığının, ancak ticaret sicil kaydının devam ettiğinin anlaşıldığı, şu halde mahkemece, davalı borçlu şirketin ...........Asliye Ticaret Mahkemesi'nin ilamı ile fesih ve tasfiyesine tasfiye memuru olarak re'sen Serbest Muhasebeci-Mali Müşavir ..........'ın atanmasına karar verildiği gözetilerek, şirketin tasfiye işlemlerinin tamamlanıp tamamlanmadığı hususunda yeniden Ticaret Sicil Memurluğuna yazı yazılarak tamamlanmadığının anlaşılması halinde tasfiye memuru olarak atanan ............'ın davaya dahil edilerek taraf teşkilinin sağlanması ve yargılamanın bu şekilde sürdürülerek oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekeceği-
Tanıma davası; yabancı bir mahkemeden bir hukuk davasına ilişkin olarak verilen ve verildiği mahkemenin tabi olduğu hukuk sistemi uyarınca kesinleşmiş olan mahkeme kararlarının Türkiye'de de "kesin delil" ve "kesin hüküm" teşkil etmesini sağlamaya yönelik davalar olduğu- Tenfiz davası ise; icra kabiliyetine sahip olan mahkeme kararlarının Türkiye'de de icra edilebilirliğini sağlamaya yönelik davalar olduğu- Diğer bir deyişle tanıma davaları; yalnızca "kesin delil" ve "kesin hüküm" niteliği kazandıran davalar olup icra kabiliyeti kazandırma gücüne sahip olmadıkları- Oysa tenfiz davaları; tanıma davalarının sağladığı etkilerin yanı sıra icra kabiliyetine de yol açtıkları-
Bozmadan sonra davacı İdare'nin vergi alacaklısı olarak açtığı tespit davası(nın) devam ettiği anlaşıldığından, somut olayın özelliğine göre sözü edilen bu dosyada davalılar arasında muvazaalı işlem ve nam-ı müstear olarak yapılan işlem bulunduğunun tespiti halinde, varılan sonuca göre işbu davada davalılar arasındaki işlemlerin muvazaalı olduğu sonucuna varılacağından, mahkemece sözü edilen tespit davasının kesinleşmesi beklenerek tüm delillerin birlikte değerlendirilmesi ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekeceği- 6183 sayılı Yasa'nın uygulanmasından doğan her türlü davalar için avukatlık ücreti tutarının maktu olarak belirleneceği- Asıl ve birleşen davalar ayrı birer dava olduğundan davalılar yararına asıl ve birleşen dava yönünden ayrı ayrı vekalet ücretine karar verilmesi gerekirken tek vekalet ücretine karar verilmesinin doğru olmadığı-
Davacının, davalıdan boşanma sonucu hükmedilen tazminat alacağına ilişkin hükmedilen tazminatı ödememek amacıyla dava konusu edilen taşınmazlardaki hissesini dava dışı kişiden olan çocuğu adına ölünceye kadar bakma sözleşmesi ile temlik edildiği iddiasına ilişkin davada, davacı dava konusu edilen taşınmazlardaki hisselerin davalı eski eş tarafından diğer davalıya ölünceye kadar bakma sözleşmesi ile mal kaçırmak için devrettiği iddiasında bulunmuş ise de, taşınmazın davalı tarafından diğer davalıya devrinin 1999 yılında yapıldığı, tazminatlara konu boşanma davasının 2005 yılında açıldığı, davalının davacıya ödemesi gereken tazminat kararlarının kesinleşmesinin 2010 ve 2011 yıllarında gerçekleştiğinin anlaşıldığı- Aynı zamanda takip borçlusu olan davalının, üzerine kayıtlı olan davaya konu taşınmazlardaki hissesini alacağın doğumundan yaklaşık altı yıl kadar önce diğer davalıya devrettiği, dava konusu tasarruf işlemlerinin tarihi ve boşanma davasının dava tarihi nazara alındığında, davalının henüz doğmamış bir alacak ve takibi sonuçsuz kılmak için söz konusu devirleri yaptığının kabulünün yerinde olmadığı gibi muvazaanın varlığı için bulunması gereken şartların da somut olayda mevcut olmadığı, bu durumda, açılan davanın belirtilen nedenlerle reddinin gerektiği-
TBK'nin 19. maddesine dayalı olarak açılan muvazaa davasında, asıl amacın borçlunun yaptığı tasarrufi işlemlerin gerçekte hiç yapılmamış olduğunu tespit ettirmek ve bu suretle borçludan olan alacağın tahsilini sağlamak olduğu- İİK 277. maddesinde sözü edilen iptal davalarının borçlu tarafından geçerli olarak yapılmış bazı tasarrufların hükümsüz kılınması için açıldığı, oysa muvazaa davası borçlunun yaptığı tasarrufi işlemlerin gerçekte hiç yapılmamış olduğunu tespit ettirmeyi amaçladığı- Kural olarak muvazaa nedeniyle hakları ihlal olunan ve zarar gören 3. kişilerin tek taraflı veya çok taraflı hukuki işlemlerin geçersizliğini ileri sürebilecekleri-
Genel hükümlere tabi olan TBK’nın 19. maddesi uyarınca muvazaa hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil davalarında son kayıt malikinin davada taraf olarak gösterilmesi, bu anlamda husumetin kayıt malikine de yöneltilmesi gerektiği-
Borçlunun gayriresmi eşinin, borçlunun eski eşi davacıdan mal kaçırma amacını bilebilecek şahıslardan olduğu- Aile mahkemesi ilamı ile tapunun iptali ile davalı-borçlu eş adına tesciline karar verilen ancak tapuda tescile ilişkin işlem yapılmadan malik gözüken garyri resmi eş  satılan bir başkasına satılann taşınmazı satın alanın kötü niyetli alıcı olduğu yolundaki davacı iddiası araştırılmadan karar verilemeyeceği- Bu konudaki araştırmanın ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, davalı gayrii resmi eşinin diğer davalıya taşınmazın satış işlemini yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalının alım gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taşınmazın satış işleminden sonra kim tarafından kullanıldığı veya kiraya verildiği, satış işleminin tarafları arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılarak yapılması gerektiği-
Muvazaa nedeniyle tapu iptali ve tescil istem,-
Taraflar arasında inançlı temlik sözleşmesi akdedilmiş olup; bu sözleşmenin bütünü itibariyle yorumlandığında, "devralanın, 18 ay içerisinde hisseleri üçüncü kişiye devretmesi halinde, devredenin ön alım hakkının ve yine 18 ay içerisinde devredenin aynı bedelle payları geri alma hakkının bulunduğu"; ancak sözleşmede "bu sözleşme imzalandığı tarihte yürürlüğe girecek olup, hisse devir bedelinin tamamen ve nakden ödenmesi tarihinden itibaren 18 ay süresince geçerli olacaktır." hükmü de yer aldığından, anılan hüküm uyarınca sözleşmede belirtilen bu 18 ayın sonunda artık davacının ön alım ya da geri alım hakkının bulunmayacağı- Bölge Adliye Mahkemesince davalının istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi halinde karar ve ilam harcına nasıl hükmedilir?
İnançlı işlem hukuksal nedenine dayalı tapu iptal ve tescil isteği-