Davanın "BK 18 (TBK 19)'a dayalı muvazaalı işlemin iptali" istemine mi yoksa "İİK. 277 vd.na dayalı tasarrufun iptali" istemine mi ilişkin olarak açıldığının tespiti ile hak düşürücü süre hakkında-
Muvazaa nedeniyle tasarrufun iptali ve satış yetkisi verilmesi istemine ilişkin davada, kredi kartı borcu olan davalı borçlunun davalı üçüncü kişiye taşınmazını rayicin çok altında bir bedelle sattığı iddia edilmiş olup mahkemece muvazaa iddiası tartışılmak suretiyle sonuca gidilmesi gerekirken üçüncü kişinin, borçlunun mal kaçırma amacını bildiği ya da bilmesi gerektiğine dair dosyada başkaca delil bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesinin isabetsiz olduğu-
Davalılar arasındaki takibe konu dosyadaki alacağın varlığı ve miktarının yapılacak yargılama sonucunda tespit edilebileceği, alacaklının savunma ve delilleri çerçevesinde alacağın gerçek olup olmadığının tartışılması, davalı ile borçlu arasındaki hukuki ilişkinin ve davalının alacağının doğum tarihinin değerlendirilmesi, sonucuna göre karar verilmesi gerektiği; dosya içeriğine göre şimdilik davalılar arasındaki takibin muvazaalı olduğu iddia edilmekle, paranın ödenmesi halinde bu dosyada verilecek iptal kararının akim kalabileceği, yeni uyuşmazlıkların doğacağından, kesilen maaşın dava müddetince alacaklıya ödenmemesinin daha adil olduğundan davalının istinaf başvurusunun reddine karar verilmesi gerektiği-
Olayların olağan akışı, senetlerin düzenlenme, vade ve takip tarihleri ile dava konusu tasarruf işleminin tarihi dikkate alındığında davalılar arasında gerçek bir hukuki ilişkinin mevcut olup olmadığı, davalı borçlunun diğer davalıya taşınmazın satış işlemini yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı üçüncü kişinin alım gücünün olup olmadığı, taşınmazın satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değeri arasında fark bulunup bulunmadığı, taşınmazın satış işleminden sonra kim tarafından kullanıldığı veya kiraya verildiği, satış işleminin tarafları arasındaki akrabalık ilişkisi gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk bulunduğu- Mahkemece, davacının muvazaa iddiası yeterince araştırılmadan 'muvazaanın söz konusu olmadığı' gerekçesiyle eksik incelemeye dayalı yazılı şekilde hüküm tesis edilmiş olmasının doğru olmadığı-
Her ne kadar muvazaayı düzenleyen Borçlar Kanunu’nun l8. maddesinde (TBK’nın 19) ve diğer kanun hükümlerinde muvazaalı sözleşmelerin hüküm ve sonuçları hakkında bir açıklık bulunmamakta ise de taraflar arasında alacak ve borç ilişkisi doğurmayacağı, muvazaanın varlığının hiçbir süreye bağlı olmaksızın her zaman ileri sürülebileceği, mahkemece kendiliğinden (resen) göz önünde bulundurulması gerektiği, belirli bir sürenin geçmesi, sebebin ortadan kalkması veya ilgililerin olur (icazet) vermesi ile geçerli hale gelmeyeceğinin uygulamada ve bilimsel görüşlerde ortaklaşa kabul edilmekte olduğu- Dava konusu taşınmaz ve işletmenin borçlu tarafından oğluna onun tarafından da kısa bir süre sonra arkadaşına muvazaalı olarak satış yapıldığı iddiasıyla açılan davada, son kayıt maliki davalının taşınmazın maliki olduktan sonra kiraya verme ya da ikamet etme gibi taşınmazın tasarruf edilme durumu, su, elektrik, doğalgaz gibi abonelik başvurusunun olup olmadığı, taşınmazın kullanım şekline dair kolluk araştırılması yapılmadan davalının iyi niyetli üçüncü şahıs olduğundan ve satış işleminin muvazaalı olup olmadığı hususunun detaylı olarak incelenmeden davanın adı geçen davalı bakımından reddine karar verilmesinin hatalı olduğu-
HMK.nun 389/1 maddesi gereğince ihtiyati tedbir kararı, ancak dava konusu hakkında verilebileceği, TBK.19 ve İİK. 277 vd uyarınca açılan davalar ayın ile ilgili olmayıp, alacaklıya, alacağını temin imkanı sağlayan nispi nitelikte davalar olduğundan, tasarrufa konu mallar üzerine ihtiyati haciz konulabileceği (İİK.281/2)- koruma tedbiri istemine konu taşınmazların aynı uyuşmazlık kapsamında bulunmadığından ve İİK. mad. 281/2 hükmünde ihtiyati haczin düzenlenmiş olduğundan, ihtiyati tedbir istemi yerinde olmadığı-
Davanın TBK.19 maddesi hukuksal nedenine dayalı olması karşısında taşınmazın aynına ilişkin dava bulunmadığından, ihtiyati tedbir kararı verilemeyeceği, ihtiyati haciz açısından tapu müdürlüğünün cevabi yazıları doğrultusunda işlem tesis edilemediğinin belirtildiği, ilk derece mahkemesince önce tedbir tesis edildiği, itiraz üzerine ihtiyati haczin kaldırılması talebinin reddine karar verildiği; talep, tedbir kararı ve itiraz üzerine ihtiyati haciz şekli ile çelişki oluştuğu bu kapsamda dava konusu talebe ilişkin ilk derece mahkemesince vaki itiraz üzerine yeniden değerlendirme yapılması gerektiği-
Mahkemece, aile konutu şerhi konulması istemine ilişkin hüküm kurulmasına rağmen muvazaa iddiasına yönelik talep yönünden herhangi bir araştırma yapılmadığı gibi olumlu veya olumsuz bir hüküm kurulmadığı; HMK. m. 297 uyarınca mahkemece, davacının tüm talepleri hakkında olumlu ya da olumsuz bir hüküm kurulması gerekirken yazılı şekilde karar verilmiş olmasının usul ve yasaya aykırı olduğu-
Davacı mirasçıların "bedelsizlik" ve "muvazaa" iddiasıyla açtığı bonodan dolayı menfi tespit ve istirdat istemine ilişkin davada, HMK. 201 uyarınca, senede bağlı olan her çeşit iddiaya karşı def'i olarak ileri sürülen ve senedin hüküm ve kuvvetini ortadan kaldıracak veya azaltacak nitelikte bulunan hukuki işlemleri, ispat sınırından az bir miktara ilişkin olsa bile, ancak senetle ispat edilebileceği- Senede karşı "senetle ispat" kuralının senedin tarafları için geçerli olduğu- Mirasçıların "külli halef" sıfatıyla senede karşı dava açmaları hâlinde, iddialarını ancak "yazılı delille" ispat edebileceği- Mirasçıların küllî halef sıfatıyla değil de, (eldeki davada olduğu) sadece kendi miras haklarına dayanarak dava açmaları durumunda ise, senede karşı olan iddialarını senet (kesin delil) ile ispat etmek zorunda olmadığı, muvazaa iddialarını HMK. 203/d gereğince tanıkla ispat edebileceği- "Eldeki davada muvazaa iddiasının hukukî temelinin bulunmadığı ve davanın bedelsizlik iddiasına dayalı olduğu, davacı mirasçıların kendi haklarına dayanarak böyle bir davayı açamayacakları, dolayısıyla tanık dinlenilerek hüküm kurulmasının mümkün olmadığı" şeklindeki görüşün HGK çoğunluğunca benimsenmediği-
Muvazaa nedeniyle tapu iptal ve tescil istemine ilişkin davanın incelenmesinde, her ne kadar mahkemece bozma ilamına uyulduğu belirtilmiş ise de, bozma ilamına aykırı davranıldığı, mahkemece bozma ilamında belirtilen şekilde davacı ile dava dışı eşi arasındaki boşanma davası ve diğer davalar celp edilerek incelenmiş ise de taşınmazı davalıya devreden dava dışı şahsın davaya dahil edilmediği, şu durumda mahkemece; taşınmazı davalıya devreden dava dışı şahsın davaya dahil edilerek taraf teşkili sağlandıktan sonra davanın esasının incelenmesi gerekirken uyulmasına karar verilen bozma ilamına aykırı davranılarak karar verilmesinin doğru olmadığı-