TBK 19 uyarınca dava açılabilmesi için davacının kesinleşmiş bir alacağının varlığı ön koşul değilse de, davacının bu davayı açmakta hukuki yararı olması için davalıdan bir alacağının olması gerektiği- Davacının iddiasını kanıtlaması halinde iddianın, alacağın tahsiline yönelik bulunduğu da gözetilerek İİK’nun 283/1 maddesi kıyasen uygulanarak iptal ve tescile gerek olmaksızın, davacıya haciz ve satış isteyebilmesi yönünden hüküm kurulması gerektiği- 1.000,00 TL değer gösterilmek ve harçlandırılmak suretiyle açılan davada, yargılama sırasında yapılan keşif sonucunda taşınmazın dava tarihindeki değerinin 89.699,55 TL olduğunun saptandığı, ancak davacının alacak miktarı göz önüne alınarak bu miktar üzerinden harç tamamlattırılmadan sonuca gidildiği anlaşıldığından, mahkemece, davacının kesinleşen alacağı göz önüne alınarak bu miktar üzerinden harcın tamamlattırılması için davacıya süre verilmesi, yatırılmadığı takdirde davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesi, tamamlandığı takdirde davaya devam edilerek işin esası hakkında bir hüküm kurulması gerektiği-
Davacının iptalini istediği alacağın kesinleştiği, kesinleşmiş alacağın varlığı kabul edilerek görülen önceki tasarrufun iptali davasının kabul ile sonuçlanıp münderecattan geçerek kesinleştiği, davacının söz konusu tasarrufun iptali davasına üçüncü kişi olarak katıldığı ve davanın tarafı olan "davacının alacağının muvazaalı olduğunu" ileri sürmediği anlaşıldığından, artık aynı alacak için muvazaa iddiasında bulunulamayacağı- Muvazaa iddiasına dayalı istemin dayanağının haksız fiil olduğu, haksız fiil failine ise yemin teklif edilemeyeceği-
Kiracının "taşınmaz devrinin tahliyeyi sağlamak amacıyla muvazaalı olarak yapıldığı, yeni malikin ihtiyaç sebebiyle tahliye davası açmak için taşınmazı devraldığı" iddiasıyla dava açmakta hukuki yararının olduğu- Davacı kiracının bu davadaki amacının, muvazaa (TBK 19) nedeniyle temelde geçersiz olduğunu ileri sürdüğü taşınmazın satışına dair işlemin hükümsüzlüğünü sağlamak olduğu-
Eldeki ehliyetsizlik ve muvazaa nedeniyle tapu iptal tescil istemine ilişkin davanın açılabilmesi için davacının bu davayı açmakta bir çıkarının bulunması gerektiği, bu çıkarın da karar verilene kadar sürmesi gerekeceği, TBK’nın 19. maddesine göre davacının bu davayı açmakta hukuki yararı olması için davalıdan bir alacağının olmasının gerekli olduğu, somut olayda davacının, davalılardan ...’ten alacaklı olduğunu hüküm altına aldırmış olmadığı gibi hak sahibi de olmadığı, davacı tarafından mülkiyetin tespiti istemi ile açılan davanın reddine karar verildiği ve bu kararın Yargıtay denetiminden geçerek kesinleştiği gözetildiğinde, eldeki davanın bu aşama da reddine karar verilmesi gerekeceği-
Davacıya satılan taşınmazın tapu iptali davalıların muvazaası nedeniyle sağlanamaması durumunda bu bedelin muvazaa yapan davalılardan müştereken talep edilebileceği-
Gerek İİK. m. 277 vd. gerekse TBK. m. 19 kapsamında açılan davaların, dava konusu tasarrufun aynına ilişkin değil alacağın tahsiline ilişkin oldukları, şahsi nitelikte davalar olduğu- Hakkında ihtiyati haciz kararı verilmemiş olan davaların istinaf başvurusunda hukuki yararının bulunmadığı-
Somut olayda; çekişme konusu 639, 775 ve 1445 parsel sayılı taşınmazların dava tarihi itibariyle toplam değerinin 76.063,00 TL olarak keşfen saptandığı- Miras bırakana ait mirasçılık belgesine göre, davacıların toplam 28/40 miras payına isabet eden değer 53.244,00 TL olup, bu değer üzerinden alınması gereken 3.637,09 TL nispi karar ve ilam harcından peşin alınan 24,30 TL harç ile 1.282,00 TL tamamlama harcının mahsubu ile bakiye 2.330,79 TL nispi karar ve ilam harcının davalıdan alınarak Hazineye gelir kaydına şeklinde karar verilmesi gerekirken, taşınmazın tamamının değeri esas alınmak suretiyle fazla harca hükmedilmesinin doğru olmadığı-
Davacının ........... tarihli fotokopi belgenin aslının davalıda olduğunu ileri sürdüğü, davalının ise bunu inkar ettiği, mahkemece dinlenen davacı tanıkları ifadelerinde, davacı ile davalı arasında imzalanan ........... tarihli fotokopi niteliğindeki belgenin aslının davalıda bulunduğunu beyan ettikleri, hal böyle olunca; taraflar arasında imzalanan ............ tarihli belgenin aslının davalıda bulunup bulunmadığı hususunda mahkemece HMK'nun 219 ve 220. maddeleri gereğince toplanan ve toplanacak delillerin değerlendirilmesi ve varılacak sonuç çerçevesinde bir karar verilmesi gerekeceği-
Tasarrufun iptali davalarında verilmesi gereken hukuki korumanın 'ihtiyati tedbir kararı' olmayıp şartların varlığı halinde kıyasen uygulanması gereken İİK'nun 281/2 madde gereğince ihtiyati haciz kararı olduğu- 'İhtiyati haciz kararları'nın esas hakkında kesin bir kanaat oluşmadan ve tam bir ispat aranmadan verilen geçici nitelikte hukuki korumaya ilişkin kararlar olduğu; diğer bir anlatımla ihtiyati haczin devam etmekte olan dava sonunda davacının hükmedilecek alacağının tahsilini garanti altına almak için davalının mallarına geçici olarak el konulması olduğu; bu nedenle tasarrufun iptali davalarında ihtiyati tedbir talebinde bulunulsa dahi bu istemin ihtiyati haciz talebi olarak değerlendirilerek müspet ya da menfi bir karar verilmesi gerekeceği- Davacının isteminin ihtiyati haciz olduğu, ihtiyati haciz kararı verilmesi için tam bir ispat aranmasının, ihtiyati haciz kararı verilmesi durumunda dahi davacıdan tam bir ispat beklenmesinin Kanun’un amacına ters düşmesine, aksinin kabulünün davacının ileride telafisi mümkün olmayan zararına yol açabileceği düşünülerek ihtiyati hacze karar verilmesi gerekirken talebin ihtiyati tedbir kararı olarak hüküm tesisinin isabetsiz olduğu-
Muris muvazaasına konu olayda, tanık beyanlarına göre; mirasbırakanın "davacının yaptığı evlilikten memnun olmadığı için davacıya hiç mal vermeyeceğini" söylediği, bu beyanlara karşı davalının, delil olarak mirasbırakanın imzasını taşıyan, muris muvazaasının tarafı olan mirasbırakanın eli ürünü bir belgeye dayandığı, ancak bu belgeye itibar edilemeyeceği gibi mirasbırakanın hesabına yatan bedelin tamamının kısa süre sonra hesaptan çekilmesinin de muvazaanın gizlenmesi amacını ortaya koyduğu-