Muvazaa davasının Türk Borçlar Kanununun 19’uncu maddesine; iptal davasının ise İcra İflas Kanununun 277 ve devamı maddelerine dayandığı, bu davalar aynı anda görülebileceğinden, derdestlik itirazında bulunulamayacağı, alacaklının bu iki davadan birini tercih edebileceği gibi, her iki davayı da ayrı ayrı da açabileceği- Davacıların davalı ... A.Ş. aleyhine devam eden icra takibi bulunduğu, davaya konu ipoteğin muvazaalı tesis edildiğinin davacılar tarafından kanıtlandığı- Türk Borçlar Kanununun 19’uncu maddesi uyarınca işlem yapıldığı iddiasına dayalı ipoteğin kaldırılması istemine ilişkin davada, davacıların iddiasının alacağın tahsiline yönelik bulunduğu gözetilerek İİK m. 283/1 kıyasen uygulanarak ipoteğin terkinine gerek olmaksızın davacıların alacakları ve fer’ileriyle sınırlı olmak üzere ipoteğin hükümsüzlüğüne karar verilmesi gerektiği-
Bir ortağın limited şirket hissesinden kaynaklanan kâr payı hakkının, 10 yıl süreyle diğer ortağa temlikinden doğan alacağın tahsili istemiyle başlatılan icra takibine itirazın iptali istemi- TBK 19 uyarınca bir sözleşmenin türünün ve içeriğinin belirlenmesinde ve sözleşmenin yorumunda aslolan tarafların gerçek ve ortak iradesi olup, her ne kadar taraflar arasında düzenlenen "Protokol" başlıklı sözleşmede davacı tarafından şirket hissesinin davalıya kiraya verilmesinden bahsedilmişse de, kural olarak şirket hissesinin kiraya verilmesi mümkün olmamakla birlikte sözleşmedeki beyanların yorumundan burada taraflar arasındaki gerçek iradenin davacının davalı şirketteki %25 payından doğacak olan kâr payı hakkının 10 yıl süreyle belli bir bedel karşılığı davalıya devrinin amaçlamış olduğu anlaşılmakta olup bu haliyle sözleşmenin geçersizliğinden söz edilemeyeceği-
Davacı tanıklarının beyanlarına itibar edilerek davacının tüm çalışma süresinde dava dışı A. Şirketinde çalıştığı şekilde çalışmasını sürdürdüğü kabul edilerek dava tarihine kadar hesaplanan ilave tediye alacağının bulunduğunun tespit edildiği belirtilmiş ise de, davacı tanıklarının davalı bünyesindeki çalışmalarının 2014 yılında sona erdiği anlaşıldığından, davacının ihale konusu temizlik işi dışındaki hasta getirme götürme, hastanın kanını getirip götürme, hastanın her tür ihtiyaçlarını karşılama, ilaçlarını ve serumlarını getirip götürme gibi işleri de yaptığına ilişkin beyanlarının çalışma süreleri ile sınırlı olarak dikkate alınması gerektiği-
Dava konusu markaların borcun doğumundan sonra, borçlular ile organik bağ içinde olan diğer bir şirkete devir edildiği, devirden sonra üçüncü kişi şirketin markayı kullanmadığı, dava dışı bir başka şirkete lisans yoluyla kullandırdığı, markaların koruma sürelerinin dolduğu üçüncü kişinin korumayı yenilemediği, bu hali ile mali değerinin çok düşmüş olduğu olguları birlikte değerlendirildiğinde, marka devrinin ticari kar amacının dışında sadece borçlunun alacaklılarından kaçırma amacı ile muvazaalı olarak yapılmış olduğu- TBK19'a dayalı olarak açılan muvazaalı işlemin iptaline ilişkin davanın kabulüne karar verilmesi gerektiği-
Uyuşmazlık ve Hukuki NitelendirmeBozma kapsamı ile temyiz nedenlerine göre uyuşmazlık, davacının davalı işyerinde uygulanan toplu iş sözleşmesinden yararlanıp yararlanmayacağına ilişkindir...
Davacı alacaklının alacağının tahsili için TBK 19'a dayalı olarak açtığı davada, davacının hukukî yararının olması içini davalı borçlunun taşınmazının davalı üçüncü kişiye sattığı tarihte bir alacağının olmasının gerektiği- Mahkemece davalının "takibe konu kira borcunun ödendiğine" ilişkin savunması üzerinde durularak davacıların miras bırakanı (kirayaveren) ile (kira borcuna kefil) davalı borçlu ve dava dışı asıl kiracı şirketin banka kayıtları ile ticarî defterleri üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılıp dava konusu satış işleminin yapıldığı tarihe kadar ödenmemiş kira borcunun bulunup bulunmadığının tespit edilmesi gerektiği- Tasarruf tarihine kadar ödenmemiş kira borcu yok ise "davanın reddine" karar verilmesi, tasarruf tarihine kadar ödenmemiş kira borcu var ise "bu miktar ile sınırlı olarak davacıya İİK. 283/1. maddesi gereğince haciz ve satış yetkisi verilmesi" gerektiği- Yerel mahkemece "icra takibinin davalı borçlu yönünden şeklen kesinleştiği, menfi tespit davası açılmamış olduğuna" değinilmişse de, ödeme savunmasında bulunan diğer davalı icra takibinin tarafı olmadığından menfi tespit davası açamayacağı, direnme gerekçesinin icra takibinde üçüncü kişi olan davalıya sirayet etmeyeceği- "Dava İİK 277 vd. maddelerine göre açılan tasarrufun iptali davası olduğundan buna göre değerlendirme yapılması gerektiği, davanın TBK 19'a göre açıldığının kabulü hâlinde dahi bu dava sonucunda İİK 283'ün kıyasen uygulanamayacağı" şeklindeki görüşün HGK çoğunluğunca benimsenmediği-
Davalılar arasındaki asıl işveren-alt işveren ilişkisinin kanuna uygun kurulduğu ve muvazaaya dayalı olmadığının kabulünün gerektiği-
Davalı Bakanlık müfettişleri tarafından tanzim olunan ve davacı Şirket ile dava dışı A.Ş. Arasındaki ilişkinin muvazaalı olduğu yönünde tespitler içeren raporun iptali ile davacı Şirket ile dava dışı A.Ş. arasında asıl işveren alt işveren ilişkisinin bulunmadığının tespitine karar verilmesi istemi- Mahkemece içeriği dahi açıklanmayan bilirkişi raporuna atıf yapılması kararın gerekçeli olduğunu göstermeyeceği- Gerekçesiz karar yazılmasının adil yargılanma hakkının ihlali mahiyetinde olduğu-
Davalılar arasında yapılan tapudaki satışlarda taşınmazın gerçek değerinin altında satış yapıldığının görüldüğü, davalıların kardeş olması ve borçlunun maddi yönden durumunu biliyor veya bilmesi gerektiği kabul edilmesi hususları dikkate alınarak, davalılar arasındaki satış ilişkisinin muvazaalı olduğu-
Temliklerin muris muvazaası nedeniyle geçersiz olup olmadığı hususunun hâkim tarafından çözümlenmesi gerektiği, bilirkişiye başvurulmasının hatalı olduğu ve bu durumda davacı tarafa bilirkişi ücretini yatırması için verilen süre ve buna bağlanan sonuç da usul hukukuna aykırı olduğundan, kesin süreye uyulmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilemeyeceği-
