İş sözleşmesinin işçi tarafından haklı olarak fesih edildiği anlaşılmakla iş sözleşmesini fesheden tarafın ihbar tazminatına hak kazanabilmesine imkan olmadığı ile belirlenen alacak miktarının talepten fazla olması durumunda taleple bağlı olunarak karar verilmesi gerektiği-
Nam-ı müstear ya da muvazaa iddialarının, yazılı delil ile veya yazılı delil başlangıcı olarak kabul edilebilecek belgelerle ispatlanması gerekeceği-
Sözleşmenin hukukî niteliği sözleşme kapsamından tam olarak belirlenemiyorsa ve özellikle sözleşme metninde yer alan söz ve deyimler muğlak ve müphem ise, sözleşmenin hukukî niteliğinin belirlenmesinde sözleşme metnine yansımamakla birlikte, tarafların iradelerini belirlemeye imkân veren olgulara da başvurulması gerektiği- Taraflar arasında sözleşme öncesi ve sonrası durumlar ile davalı şirketin grup şirketi A.Ş.’ye ait borcu üstlendiği, böylece borcun değişmediği ve sadece davalı şirketin, A.Ş.’nin yerine geçerek anılan şirketi borç ilişkisinin dışına çıkardığı gözetildiğinde dava konusu sözleşmenin hukukî niteliğinin borcun üstlenilmesi sözleşmesi olduğu- Borcu üstlenme sözleşmesinde, borç ilişkisinden kaynaklanan def'îlerin borcu üstlenene geçeceği- Davalı şirketin asıl borçlu A.Ş.’nin yerine geçtiği ve borcun doğmadığı savunmasında bulunduğu, asıl borçlunun davalı şirketin grup şirketi olduğu, davalı şirketin yönetim kurulu başkanının dava konusu sözleşmeye konu protokollerin imzalandığı tarihte A.Ş.’nin de yönetim kurulu başkanı olduğu, sözleşmeye konu protokollerde belirtilen çekin verildiği ve alacakların temlik edildiği hususları ile davalı şirketin borcun olmadığı savunması hep birlikte değerlendirilerek karar verilmesi gerektiği- "Davalı vekilinin cevap dilekçesiyle temsilcinin imzasını kabul etmesi karşısında taraflar arasındaki sözleşmenin davalıyı bağladığı, ancak bu sözleşmenin hukukî niteliğinin üçüncü kişinin fiilini taahhüt olduğu, üçüncü kişinin fiilini taahhütte üçüncü kişi olan A.Ş. ile davacı arasındaki def’îlerin taahhütte bulunan davalı şirkete karşı ileri sürülemeyeceği, sözleşmenin dayanağı olan iki adet protokol kapsamında borcun söz konusu olmadığı yönündeki savunmasının dinlenemeyeceği, davalı şirketin dava konusu sözleşme gereğince belirtilen miktardan sorumlu olduğu, direnme kararının bu farklı değişik gerekçeyle bozulması gerektiği" görüşünün HGK çoğunluğunca benimsenmediği-
Mirasbırakanın temlik tarihinde 65 yaşında olduğu ve eşi ile birlikte dava konusu bağımsız bölümün bulunduğu aile apartmanında farklı bir dairede yaşadığı, devir tarihinde mirasbırakan ile davacılar arasında küslük, dargınlık gibi soğuk bir beşeri ilişkinin bulunmadığı, aksine mirasbırakanın tüm çocuklarına karşı aynı mesafede olduğu, davalı ve eşinin devir tarihinde alım güçlerinin bulunduğu, "mirasbırakanın mal satmaya ihtiyacının olmadığı" beyan edilmiş ise de, mirasbırakanın kendi ihtiyacından ziyade dava dışı oğlunun o dönem tefecilere olan borçlarını ödeyebilmek için mal satmaya ihtiyaç duyduğu, mirasbırakan annesinin, borçlarından dolayı ölüm tehditleri alan ve yaşadığı yeri terk etmek zorunda kalan oğlunun içine düştüğü sıkıntılı durumdan kurtarmayı amaçladığı, mirasbırakan ve eşinin de aile apartmanında yer alan çekişmeli bağımsız bölümü mali durumu iyi olan oğlunun eşi olan davalıya devrederek karşılığında borcu olan oğlunun borçlarının kapanmasını sağladıkları, davanın kabulü hâlinde ileride hak iddia edebilecek davalı tanığının da mal kaçırma amacıyla hareket edildiğini ifade etmediği, aksine davalı savunmasını doğruladığı, mirasbırakanın mal kaçırma amacıyla hareket etmesi hâlinde diğer bağımsız bölümleri de devredebileceği, ancak bu şekilde hareket etmediği gözetildiğinde, "mirasbırakanın dava konusu taşınmazı davalıya temlikinin mirastan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğu’’ iddiasının, ispat yükü kendisinde olan davacı tarafça kanıtlanamadığı-
128,84 m2si üzerinde inşa edilmiş iki+teras katından oluşan binada mirasbırakan ile davalı ve eşinin birlikte yaşadıkları, eşinin ölümü üzerine mirasbırakanın birlikte yaşadığı davalı kızı ile diğer mirasçılarına göre daha yakın ilişki kurduğu, davacının mirasbırakan ile iletişiminin 2007 yılından sonra azaldığı, hatta mirasbırakanın öldüğünü komşulardan öğrendiği, mirasbırakan temlik tarihinde kendisinden önce vefat eden eşinden dolayı ölüm aylığı almakta olduğu, devir tarihinde 80 yaşında olan, ağır bir hastalığı bulunmayan ve kendi evinde ikamet eden mirasbırakanın mal satmaya ihtiyacı olmadığı gibi satış nedeniyle terekesine bir bedel de girmediği, ev hanımı olan davalının devir tarihinde alım gücü olduğuna ilişkin dosyada herhangi bir delilin bulunmadığı, davalı tarafın çekişmeli payı devir alması nedeniyle bir bedel ödediğini de açıkça savunmadığı, mirasbırakanın ölümünden sonra mirasçılarına intikal eden bir taşınmazının bulunduğunun taraflarca ileri sürülmediği, dosya kapsamına göre dava konusu pay ve bu paya özgülenen binanın mirasbırakanın tek taşınmazı olduğu, mirasbırakan ikamet ettiği tek taşınmazını birlikte yaşadığı ve yakın ilişki kurduğu dava dışı damadına devir ettiği ve onun da kısa süre sonra davalı eşine temlik ettiği, dava konusu payın kısa süre içinde aile arasında birden fazla kez el değiştirmesini gerektirecek bir nedenin davalı tarafça ortaya konulamadığı, resmî senetlerde gösterilen satış bedelleri ile çekişmeli payın sözleşme tarihlerinde keşfen saptanan gerçek değerleri arasında fahiş fark bulunduğu, mirasbırakanın yaşlılıktan kaynaklanan rahatsızlıkları bulunsa dâhi, davalının semen olarak kabul edilebilecek ölçüde bir bakım veya hizmetinin bulunmadığı gözetildiğinde, mirasbırakan tarafından dava dışı damadına ve onun tarafından davalı eşine yapılan temliklerin mirastan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğu-
Dava konusu taşınmazların temliğinde makul oranın aşılmadığı görülüyor ise de, dosya kapsamı, tanık beyanları ve vasiyetname içeriği de gözetildiğinde temliğin mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğu sonucuna varıldığından dava konusu taşımazlar yönünden tapu iptali ve tescile karar verilmesinin doğru olduğu-
Muvazaa (TBK 19) hukuksal nedenine dayalı iptal davasına konu taşınmazın davalı üçüncü kişi tarafından da elden çıkarılması ve davacının tazminat talebinde bulunması halinde, davacının talebinin haksız fiil niteliğindeki eylem nedeniyle uğranılan zararın tazminini de kapsadığının kabulü ile bu doğrultuda değerlendirilme yapılması gerektiği-
Yükleniciden haricen satın alınan bağımsız bölümün tapu kaydının iptâli ve tescili, mümkün olmadığı taktirde taşınmaz için ödenen bedelin iadesi istemi- Dava dışı arsa sahipleri ile kat karşılığı inşaat sözleşmesini birlikte imzalayan davalı şirketlerin adi ortak oldukları ve ortaklık ilişkisi çerçevesinde üstlendikleri borçlardan, aksi kararlaştırılmamışsa müteselsilen sorumlu oldukları- Sözleşmelerin adi ortaklardan biri olan şirketin devamı niteliğinde olan bir diğer şirket ile davacılar arasında düzenlendiği, sözleşmenin feshine yönelik ihtar çekilmesi sonrası inşaat taşeronluğunun şirketin devamı niteliğinde olan bu şirketine verilmiş olması işlemleri dikkate alındığında tüm bu işlemlerin muvazaa yaratmak gayesiyle yapıldığı anlaşıldıından, hükmedilen bedelden adi ortakların müteselsilen sorumlu tutulması gerektiği-
Ek sözleşmelerin, müstakil bağımsız sözleşmeler olmayıp genel kredi sözleşmesiyle bağlantılı, o sözleşmenin parçası mahiyetinde olan tamamlayıcı sözleşmeler olduğu, TBK 19 kapsamında yorumu ve tabi olduğu koşullar asıl sözleşmeye bağlı olduğundan, ek sözleşmelerin genel işlem şartlarına, Bankacılık Kanunu’na ve dürüstlük kurallarına aykırı olduğu yönündeki davacı vekilinin istinaf nedeninin yerinde olmadığı, davalı banka açısından kredinin erken kapatılması bir risk olduğuna göre bankanın riskini telafi edebilmek için finans piyasasında cari olan kural ve oranlar dahilinde erken kapama komisyonu alınmasının Bankacılık Kanunu’na ve dürüstlük kuralına uygun olduğu, ek sözleşmelerde kredinin erken ödenmesi durumunda borçlunun kalan kredi anapara bakiyesi ve vade üzerinden aidatlandırılarak %2 oranında erken ödeme komisyonunu bankaya ödeneceğinin kararlaştırıldığı, buna göre yapılan hesaplamaların taraflar arasındaki sözleşmeye uygun olduğu- İlk Derece Mahkemesi’nce iadesine karar verilen tutarın, davacının ödemesi gereken erken kapama komisyonunun %5’i BSMV olduğu, BSMV’nin mükellefinin davacı kredi kullanan-kapatan taraf, davalı bankanın ise bu vergiyi tahsil edip ilgili vergi dairesine yatırması gereken vergi sorumlusu olduğu, davalı bankanın "kredinin erken kapanması halinde alacağı tutarları" belirttiği, davacının da kendisine bildirildiği doğrultuda krediyi erken kapama komisyonu ve ek ödeme tutarlarıyla erken ödeyerek kapattığı, erken kapama komisyonunu ödeyen davacının, bu tutarın BSMV'sini de ödemesi gerektiği-
"Bir sözleşmenin türünün ve içeriğinin belirlenmesinde ve yorumlanmasında, tarafların yanlışlıkla veya gerçek amaçlarını gizlemek için kullandıkları sözcüklere bakılmaksızın, gerçek ve ortak amaçlarına bakılması gerektiği (TBK 19)- Taraflar arasında (11.09.2017 tarihli) kat karşılığı inşaat sözleşmesi yapıldıktan sonra, (01.10.2017 tarihli) imzalanan ikinci adi yazılı sözleşmede "noter sözleşmesi geçersizdir"’ ifadesi geçmekteyse de, tüm dosya kapsamı, taraflar arasındaki kat karşılığı inşaat sözleşmesi ve son sözleşmenin tamamı birlikte değerlendirildiğinde, bu ifadenin kat karşılığı inşaat sözleşmesinin tamamına yönelik değil, sadece paylaşım hükümlerine yönelik olduğunun kabulü gerektiği- Kat karşılığı inşaat sözleşmesinin geçerli olduğu ve dava tarihi itibarı ile TBK 473. maddesi hükmüne göre, davalı yüklenicinin inşaatı süresinde tamamlayamayacağının anlaşılması karşısında sözleşmenin, geriye etkili feshine (dönme) ve tasfiyesine karar verilmesi gerektiği- Sözleşmeden dönme halinde taraflar karşılıklı olarak ifa yükümlülüğünden kurtulacağı ve daha önce ifa ettikleri edimleri geri isteyebileceği- Yüklenicinin inşaata ilişkin iş bedelinin dava tarihi itibarı ile rayiç değeri hesaplanıp, davacı tarafından yükleniciye sözleşmeler kapsamında yapılan ödemeler de dikkate alınarak sonucuna göre karar verilmesi, ayrıca geriye etkili fesih ile birlikte tapu iptali ve tescil isteminin de değerlendirilmesi gerektiği-