Kızından ve eşinden mal kaçırmak isteyen bir kişinin hiç mal bırakmama ya da malvarlığına oranla daha az miktarda bir mal bırakma eğilimi ile hareket edeceğinin hayatın olağan akışının gereği olduğu- Mirasbırakanın geriye azımsanmayacak miktarda taşınmaz bıraktığı hususları bir arada değerlendirildiğinde, davacı tarafın, mirasbırakanın mal kaçırma kastı ile hareket ettiğini kanıtladığını söyleyebilme olanağı bulunmadığından davanın reddedilmesi gerektiği-
Terditli (kademeli) olarak açılan, TBK m. 19 uyarınca muvazaa nedeniyle davalıların borçlu, diğer davalının alacaklı olduğu bono ve bonoya dayalı takibin iptali, olmadığı takdirde dava konusu muvazaalı takip dosyasından davalı borçluların maaşları üzerine birinci sırada konulan haciz işlemine ilişkin işlemin iptali ile cebri icra yetkisi tanınması talebi- Davacı alacağının 2010 yılında doğmuş olması, dava konusu icra takibinin davacı lehine tazminata hükmedilmesine dair verilen karardan çok kısa süre sonra yapılması, davalıların arkadaş olduklarının dosya kapsamıyla sabit olması, davaya konu takip dosyasında alacağın tahsiline yönelik borçlular hakkında maaş haczi ve minibüs üzerine kaydî haciz konulması dışında başkaca bir işlem yapılmaması, bononun her zaman düzenlenmesinin mümkün olması karşısında davalılar arasındaki tasarrufun iptali gerektiği-
TBK'nun 19. maddesi uyarınca muvazaa hukuksal nedenine dayalı iptal istemi istemine ilişkin davada; davacı talebinin taşınmazın aynına ilişkin olmadığı, alacağın tahsiline yönelik olduğu, "çoğun içinde az da vardır" kuralı gereği ihtiyati tedbir talebi içinde ihtiyati haciz talebi de olduğu ve İİK'nun 257 vd. maddeleri ile İİK'nun 281. maddesindeki şartların oluştuğu anlaşıldığından; davacının ihtiyati haciz talebinin kabulüne karar verilmesi gerektiği-
Dosya içeriğine göre; davacı talebinin taşınmazın aynına ilişkin olmadığı, alacağın tahsiline yönelik olduğu, ilk derece mahkemesinin 08/07/2022 tarihli ara kararı ile davaya konu taşınmazlar üzerine ihtiyati haciz konulmasına karar verildiği anlaşıldığı, davanın niteliğine, hükmün dayandığı yasal ve hukuksal gerekçeye göre; ilk derece mahkemesince verilen karar usul ve yasaya uygun olduğu-
Dosya kapsamında bulunan delil ve belgeler birlikte değerlendirildiğinde, davanın TBK 19. maddesinden kaynaklı tasarrufun iptali davası olduğu gözetildiğinde, ihtiyati haciz şartları oluştuğundan, dava konusu davalı adına kayıtlı taşınmaz üzerine, ihtiyati haciz konulmasına karar verilmesi gerekirken ihtiyati tedbir kararı verilmesinin doğru olmadığı-
Tarafların da imzaladığı tarihli sözleşme ile, davalının banka hesabı hareketleri ve tüm dosya kapsamı bir arada değerlendirildiğinde tarafların gerçekte hisse devri amacıyla hareket etmediğinin, işlemlerin fiktif olduğu- Mahkemece, 6098 sayılı TBK’nın 19. maddesi uyarınca borçlunun, yazılı bir borç tanımasına güvenerek alacağı kazanmış olan üçüncü kişiye karşı, bu işlemin muvazaalı olduğu savunmasında bulunamayacaksa da bir sözleşmenin türünün ve içeriğinin belirlenmesinde ve yorumlanmasında, tarafların yanlışlıkla veya gerçek amaçlarını gizlemek için kullandıkları sözcüklere bakılmaksızın, gerçek ve ortak iradelerinin esas alınacağı, inançlı işlemin, kazandırmayı yapan kişiye yani inanana belirli şartlar gerçekleşince, kazandırmanın iadesini isteme hakkı sağlayan bir sözleşme olduğu, bu yükümlülüğün yerine getirilmemesi halinde bunun dava yoluyla hükmen yerine getirilmesinin istenebileceği-
Dava konusu taşınmaz yargılama devam ederken başka alacaklılarca açılan tasarrufun iptali davası sonucunda, ihalede alacağa mahsuben alacaklılara ihalede satıldığından, davacının artık aynı taşınmaz hisselerinin haczini ve satışını isteyemeyeceği- Alacağın tahsilinden sonra bakiye bir bedel kalıp kalmadığı tesbit edilerek, bedel kalmamış ise konusu kalmayan dava hakkında karar verilmesine yer olmadığına, bir bedel kalmış ve bu bedel üçüncü kişiye ödenmişse davacının alacağı ile sınırlı olarak bu bedelin o kişiden tahsiline karar verilmesi gerektiği-
Murisin dava konusu taşınmazın çıplak mülkiyetini ölümünden sonra konutsuz kalmaması için davalı eşine temlik ettiği tüm dosya kapsamı ile sabit olduğundan murisin mal kaçırma amacından söz edilemeyecektir. Nitekim, davacılar da dava dilekçelerinde murisin temlikteki amacının davalıyı maddi olarak garantiye almak olduğunun belirtilmesi karşısında muris muvazaası nedeniyle tapu iptal ve tescil davasının reddinin gerektiği-
Davanın Türk Borçlar Kanununun 19.maddesi gereğince muvazaa hukuksal sebebine dayalı temlik işleminin iptali istemine ilişkin olduğu, mahkemece 'davanın İİK.'nin 277 ve devamı maddeleri gereğince açılmış tasarrufun iptali davası' olarak nitelendirmesine katılma olanağı bulunmadığı, bu halde hak düşürücü süreden söz edilemeyeceği-
BK’nun 19.maddesine göre açılan muvazaalı işlemlerin iptaline ilişkin tasarrufun iptali davasının, "davalıların nüfus kayıtlarında yapılan incelemede, davalı O. B. ve E. B.'nin kardeş oldukları , S. K.'nin ise dava konusu taşınmazı E. B. adına birden çok haciz şerhi ve ipotek yükü ile satın aldığı, devir yapılan taşınmazın resmi senet devir bedeli ile rayiç değeri arasında misli fark bulunduğu, davacı vekilinin ... tarihli dilekçe ekinde ibraz etmiş olduğu facebook ekran görüntülerinden davalı S. K.'nin, davalılarla aile dostu olduğunun anlaşıldığı, davalıların davalı borçlunun alacaklısına zarar vermek kastıyla muvazaalı olarak birlikte hareket ettikleri" gerekçesiyle tasarrufun iptali davasının kabulüne ilişkin bir isabetsizlik bulunmadığı - Alıcı S. K.’nin, borçlu davalının, içinde bulunduğu mali durumunu bildiği anlaşıldığından TMK. m.1023 uyarınca tapu kütüğündeki tescile iyi niyetle dayanarak mülkiyet veya bir başka ayni hak kazanan (taşınmazı satın alan) iyiniyetli üçüncü kişi konumunda olmayacağı-