İhalenin feshi talebi bir dava olmadığından, ilgililerin tümünün karşı taraf olarak gösterilmemiş olması halinde, ihalenin feshi talebinin reddine karar verilemeyeceği, icra mahkemesinin alacaklı haricinde ihale alıcısı olan diğer kişilere de tebligat çıkartılarak taraf teşkilinin sağlanması gerektiği- Birden fazla taşınmazın aynı ilanla satışa çıkarılması halinde, toplam paraya çevirme giderinden satışı yapılan her taşınmaza isabet eden miktar oranlama suretiyle tespit edilerek, ayrıca müstakil harcamalar var ise bedele eklenerek oluşacak sonuca göre İİK'nun 129. maddesindeki koşullara uygun şekilde satışın gerçekleştirilip gerçekleştirilmediğinin belirlenmesi gerektiği- İpotekli taşınmazların satışının İİK'nun 150/e maddesi gereğince süresinde istenmemesi nedeniyle takibin düşmesine rağmen satışın yapıldığına ilişkin fesih iddiasının ve her bir taşınmaz yönünden ihale bedelinin, İİK’nun 129. maddesindeki koşulları karşılayıp karşılamadığının değerlendirilmesi gerektiği-
İhale kesinleştikten sonra, satış işlemleri sırasında icra müdürlüğünce usul ve yasaya aykırı işlemler yapıldığı ve muvazaa nedeniyle genel hükümler dairesinde ihalenin usulsüz olduğu iddiaları ile icra müdürlüğünce tapu müdürlüğüne yazılan tescil müzekkeresinin yok hükmünde olduğundan bahisle tapu tescil işlemlerinin iptaline ve bu talebin reddine yönelik başvuruda icra mahkemesince "ihale kesinleşmiş olduğundan ve muvazaalı satış yapıldığı iddiaları yargılamayı gerektirdiğinden istemin reddine" karar verilmesi gerekirken, icra mahkemesince "gönderme kararı verilemeyeceği" gözardı edilerek dosyanın asliye hukuk mahkemesine gönderilmesine karar verilmesinin hatalı olduğu-
Yedieminlik ücreti, muhafaza tedbirinin uygulandığı takip dosyasından istenmemiş, ayrı bir takibin konusu yapılmış ve takip itiraz edilmeksizin kesinleşmiş ve paraya çevirme aşaması tamamlanmış olduğundan, yedieminlik ücretinin satış bedelinden öncelikle ödenmesinin mümkün olmayacağı; olmayıp, satış tutarının, bütün alacaklıların alacağını tamamen ödemeye yetmeyeceğinin anlaşılması halinde, icra dairesince, alacaklıların bir sıra cetvelinin yapılması gerektiği- Birden fazla alacaklının bulunduğu durumlarda, icra müdürlüğünce, öncelikle İİK'nun 140.maddesi gereğince sıra cetveli yapılması ve alacaklılara, diğer alacaklara yönelik itirazlarını ileri sürme imkanı tanınması gerektiği- Şikayetçinin alacağının rüçhanlı olup olmadığı ve öne sürdüğü diğer hususlar, sıra cetveli yapıldıktan sonra itiraz halinde tartışılacabileceğinden, icra müdürlüğünce "satış bedelinin İİK'nun 138/2. maddesi gereği sıra cetveli yapılmaksızın takip alacaklısına ödenmesi"ne karar verilmesinin hatalı olduğu; mahkemece, ihale bedelinin takip alacaklısına ödenmesi işleminin iptaline yönelik şikayetin kabulü ile icra müdürlüğünce sıra cetveli yapılmasının emredilmesine karar verilmesi gerektiği-
Tapu iptali ve tescil istemi, olmadığı takdirde ise TMK'nun 1007. maddesine dayalı tazminat istemiyle açılan davada, dava konusu taşınmaz ile bilirkişi kurulunca emsal kabul edilecek taşınmazların, Arsa Metrekare Rayiç Bedeli Takdir Komisyonu tarafından belirlenen emlak vergisine esas olan m2 değerleri, ilgili Belediye Başkanlığı Emlak Vergi Dairesinden istenip, dava konusu taşınmazın, emsal taşınmazlara göre üstünlük oranı yönünden arsa payının, bayındırlık resmi birim fiyatları esas alınıp, yıpranma payı da düşülmek suretiyle bağımsız bölümünün değeri tespit edilip taleple bağlı kalınarak bir hüküm kurulması gerektiği-
Taraflar arasında düzenlenen sözleşmeler nedeni ile sonradan düzenlenen sözleşmenin ilk sözleşmedeki prim(kardan pay alma), taraflar arasındaki hükmü ortadan kaldırıp kaldırmadığının çözümü için sözleşmelerin incelenmesi ve hukuksal sonucunun değerlendirilmesi gerektiği- İşçinin, kâr ve zararla ilgili bilgileri işverenden isteme hakkı bulunmadığı, işçinin alacağı kâr payının, safi kâr üzerinden hesaplanması gerektiği- Sözleşmeyle işçiye ücretle birlikte üretilenden, cirodan veya kardan belli bir pay verilmesi kararlaştırılmışsa, hesap dönemi sonunda bu payın, yasal hükümler veya genellikle kabul edilmiş ticari esaslar göz önünde tutularak belirleneceği- İşçi ayrıldığında proje veya iş tamamlanmamış, ancak dava tarihine göre tamamlanmış ve işveren bu işten dolayı kar etmiş ise, burada kardan pay almanın kıstelyevm esasına göre çalışılan süre ve çalışılmayan süreye oranlanarak belirlenmesi gerektiği- Hukuki nitelendirme ve yukarıda belirtilen ilkelere göre, davacının prim alacağına hak kazanabilmesi, başka bir ifade ile bu alacağın muaccel olması için primin dayanağı projelerin öncelikle tamamlanmış olması gerektiği-
Takip konusu ilamda tahliyesine karar verilen yer ile icra müdürlüğünce bu ilamın uygulanması amacıyla gidilen yerin aynı yer olmadığını iddia eden şikayetçi 3. kişinin başvurusu, ilama aykırılık şikayeti olduğu, icra mahkemesince İİK'nun 276. maddesi kapsamında değerlendirme yapılarak şikayetçinin, taşınmazda bulunmasını haklı gösterecek bir belgesi bulunmadığından bahisle şikayetin reddine karar verilmesinin isabetsiz olduğu-
Gecikmiş itirazın ön koşulunun usulüne uygun bir tebligatın varlığı olduğu, borçlu, ödeme emrinin muhtara teslim edildiği tarihte yurt dışında olmasına rağmen, tebliğ mazbatasında işe gittiğinin yazılması ile tebliğin, Tebligat Kanunu'nun 21/1. maddesine göre yapıldığı anlaşıldığından ödeme emri tebliğinin usulsüz olduğu, usulüne uygun tebligat bulunmaması halinde, HMK'nun 33. maddesi gereği, hukuki tavsif hakime ait olacağından, borçlunun dilekçesinde gecikmiş itiraz isteminde bulunması ile bağlı kalınmaksızın, tebligatın usulsüzlüğü ve Tebligat Kanunu'nun 32. maddesi gereği, tebliğ tarihinin belirlenmesi yoluna gidilmesi gerekeceği-
Muvazaaya dayalı iptal davasında, davacı muvazaalı işlemle kendisinin zararlandırıldığını ileri sürmekte olup davacının iddiasını kanıtlaması halinde iddianın, alacağın tahsiline yönelik bulunduğu da gözetilerek İİK . mad. 283/1 kıyasen uygulanarak iptal ve tescile gerek olmaksızın davacıya haciz ve satış isteyebilmesi yönünden hüküm kurulması gerekeceği- Mahkemece dava İİK'nun 277 ve devamı maddeleri gereğince açılmış tasarrufun iptali davası olarak nitelendirilmiş ise de mahkemenin bu nitelendirmesine katılma olanağı bulunmadığından mahkemece davacı tarafından davalı borçlu aleyhine açılan boşanma davasının kesinleşmesi beklenerek alacağın kesinleşmesi halinde mevcut delillerin TBK'nun 19. maddesi gereğince değerlendirilmesi ve sonucuna göre karar verilmesi gerekeceği-
Ortaklığın giderilmesi kararı uyarınca yapılan satış sonrası kalan bakiye satış bedelinin, taşınmaz üzerindeki haciz alacaklarının tamamını karşılamadığı görüldüğünden, icra müdürlüğünce sıra cetveli yapılmasına karar verilip kesinleşecek sıra cetvelinin sonucuna göre işlem tesisi gerekirken, doğrudan paranın vergi dairesine ödenmesinin hatalı olduğu- Alacaklının iddiaları, sıra cetveli yapılmasından sonra, sıra cetveline itiraz edilmesi halinde inceleneceğinden, mahkemece, HMK. mad. 33 şikayetçinin icra mahkemesine başvurusunun, icra müdürlüğünün sıra cetveli yapılmadan ödeme yapılması işlemine yönelik şikayet olarak kabulü ile, birden fazla alacaklı bulunduğu ve ihale bedelinin tüm alacakları karşılamadığı gözetilerek, İİK. mad. 140 gereğince, icra müdürlüğünce sıra cetveli yapılmasının emredilmesine karar verilmesi gerektiği-
Davacının, davalı şirket ile akdetmiş olduğu sözleşme uyarınca, şirketten aldığı ürünlerin doğrudan satış yöntemiyle satışını yaptığının kabul edilmesi gerektiği- Doğrudan satış sitemi içinde ürünün muhatap (potansiyel) müşteriye tanıtımının yapılmasının, işin niteliği gereği olduğu ve bu nedenle taraflar arasında bağımlı bir çalışma yapıldığı sonucuna varılamayacağı- Davacının çalışma koşul ve süresini kendisinin belirlediği, davalı işverenin emir, talimat, denetimi ve gözetimi altında çalışmasının söz konusu olmadığı, işin niteliği ve serbestinin de bir gereği olarak, gelir elde edip etmeme ya da bunun miktarının tamamen davacının kişisel ve sosyal ilişkilerinin yoğunluğuna, satış becerisine, ikna kabiliyetine ve tercihlerine bağlı olduğu, davacının da içinde yer aldığı sistem bir pazarlama ağı şeklinde olup gruplardan oluştuğu, bir üst kademede bulunan davacı sisteme kattığı gruptaki kişilerin satışlarından da ilgili koşullar gerçekleşmişse pay alabileceğinden o dönemde satış yapmasa bile gruptaki kişiler yapmış ise kazanç sağlayabileceği, bu türde hizmet sözlşemesine yabancı olduğunun açık olduğu ve bu tespitlere ve tüm dosya içeriğine göre, taraflar arasındaki hukuki ilişkide, hizmet sözleşmesini karakterize edici bağımlılık unsurunun mevcut olmadığı; sözleşme konusu ticari faaliyetin risklerinin de davacıya ait olması nedeniyle taraflar arasındaki hukuki ilişkinin pazarlamacılık sözleşmesi olmadığı ve davanın bu nedenle iş mahkemelerinde görülemeyeceği- Kozmetik ürünleri tali sözleşmesinin, pazarlamacılık sözleşmesi niteliğinde olmadığı, tali sözleşme hükümlerine göre çalışan kişinin de işçi olarak kabul edilemeyeceği, söz konusu bu tür uyuşmazlıklarda iş mahkemesinin görevli olmadığı-