İcra Müdürlüğü'nce yapılan maaş hacizlerinin ve yapılması gereken kesintilerin İİK'nın 355. madde hükmü uyarınca bildirilmesi üzerine, borçlunun çalıştığı kurumca düzenlendiği anlaşılan ve maaş hacizleri ile ilgili yapılan sıralamanın İİK'nın 140/1. maddesinde tanımlanan sıra cetveli niteliğinde olduğundan söz edilemeyeceği- Bu sıralamanın sıra cetveli niteliğinde olduğu kabul edilerek uyuşmazlığın çözümlenmesinin hatalı olduğu- Hakim, tarafların ileri sürdükleri maddi vakıalar ve bunlara bağlı netice-i taleplerle bağlı ve fakat hukuki tavsiflerle bağlı olmayıp, kanunları re'sen uygulamakla ve neticeye vardırmakla yükümlü olduğundan, mahkemece, davanın muvazaa iddiasına dayalı iptal istemine ilişkin olduğunun kabulü ile ispat yükü yönünden genel ilkelere uygun olarak uyuşmazlığın çözümlenmesi gerektiği-
İcra Müdürlüğünce yapılan maaş hacizlerinin ve yapılması gereken kesintilerin İİK'nın 355. madde hükmü uyarınca bildirilmesi üzerine borçlunun çalıştığı kurumca bu madde hükmü uyarınca düzenlendiği anlaşılan ve maaş hacizleri ile ilgili yapılan sıralamanın İİK'nın 140/1. maddesinde tanımlanan sıra cetveli niteliğinde olduğundan söz edilemeyeceği- Mahkemenin borçlunun çalıştığı kurumca yapılan bu sıralamanın İİK'nın 140/1. maddesi uyarıca İcra Müdürlüğü'nce düzenlenen sıra cetveli niteliğinde olduğu kabul edilerek aynı Kanun'un 142/1. maddesi uyarınca açılan muvazaa nedenine dayalı sıra cetveline itiraz davalarında olduğu gibi ispat yükünün davalıda olduğunun kabulü ile uyuşmazlığın bu ilkelere göre çözümlemesinin doğru olmadığı-
Tapu kayıtların incelenmesinden intifa hakkının mal rejiminin sona erdiği boşanma dava tarihi itibariyle mevcut olduğu; intifa hakkının ekonomik değeri bulunduğundan mahkemece bu husus göz önünde bulundurularak iddia ve savunma çerçevesinde toplanan deliller değerlendirilerek davacı lehine katılma alacağına hükmedilmesi gerektiği-
Şikayetçi üçüncü kişinin icra mahkemesine başvurusunun, haczedilen menkulün kendisine ait olduğu iddiasına dayandığından, talep İİK'nun 96 ve devamı maddelerine göre açılmış istihkak davası niteliğinde olup, icra mahkemesine şikayet olarak başvurulmasının, hukuki nitelendirmenin hakime ait olduğu (HMK. mad. 33) kuralı karşısında sonuca etkili olmadığı-
Olayların hukuksal açıdan değerlendirilmesi ve nitelendirilmesinin hakime ait olduğu-
Borçlu vekilinin mahkemeye verdiği dilekçede gecikmiş itiraz deyimini kullanmış olması, HMK'nun 33. maddesi uyarınca hukuki tavsifin hakime ait olması nedeniyle sonuca etkili olmayıp, başvurunun, 7201 sayılı Yasa'nın 32. maddesine dayalı usulsüz tebligat şikayeti olduğu- Tebligat esnasında muhatabın nerede olduğu, tevziat saatlerinden sonra tebligat adresine dönüp dönmeyeceği hususu tahkik ve tevsik edilmemiş olduğundan, tebligatın bu hali ile Tebligat Kanununun 21/1. maddesi ile Tebligat Yönetmeliğinin 30 ve 35. maddeleri hükümlerine uygun yapılmadığından usulsüz olduğu-
Şikayet tarihinde henüz şikayete konu taşınmazın ihalesi yapılmadığına göre, mahkemece, şikayet tarihi itibariyle ihalenin feshi isteminin konusu olmadığından istemin reddi gerekeceği-
Arsanın alımı ve inşaatın yapımının, taraflar arasında mal ayrılığı rejiminin geçerli olduğu 01.01.2002 öncesi gerçekleştirildiği anlaşılmakla, mahkemece, davacının hem arsanın alımı hemde evin yapımına katkıda bulunduğunun kabulü ile alacağa hükmedilmiş ise de; dosyanın kapsamından davacı kadın ev hanımı olup tarlada çalışmak suretiyle elde ettiği gelirle ve bizzat inşaatta çalışmak suretiyle sadece evin yapımına katkıda bulunduğu anlaşıldığından, daha az oranda belirlenecek katkının kabulü ile sadece ev yönünden davacı lehine alacak miktarı belirlenmesi gerekirken hem arsanın alımı hem inşaatın yapımına %50 oranında katkıda bulunduğunun kabulünün hatalı olduğu-
D.çelerin değişimi aşaması tamamlanmadan ve öninceleme aşamasına geçilmeden dosya üzerinden yapılan inceleme ile "kesin süre içinde kesinleşme şerhli mahkeme kararının sunulmadığı"ndan  tanıma ve tenfize ilişkin davanın usulden reddine karar verilmesinin  davalının hukuki dinlenilme hakkına (HMK. m. 27) aykırı olduğu-
Hakimlik mesleğinin gerektirdiği genel ve hukuki bilgiyle çözümlenmesi mümkün olan bir konuda bilirkişiye başvurulamayacağı, 556 sayılı KHK'nin 8/1-b maddesi anlamında markalar arasında karıştırılma ihtimalinin bulunup bulunmadığının değerlendirilmesi hukuki bir konu olup, bilirkişinin oy ve görüşüne başvurulmasının hakimin yerine bilirkişinin konulması sonucunu doğuracağı-