Davacı tarafça, paylı şekilde tescil edildikten sonra katkıda bulunulduğu da iddia edilip kanıtlanmadığına göre, ayrıca boşanma dava tarihinden sonraya kalan kredi ödemelerinin mal rejiminin tasfiyesi hükümlerine tabi olmayıp genel hükümlere tabi olduğu da göz önüne alınarak davalı eş adına kayıtlı paya yönelik davanın reddine karar verilmesi gerekeceği-
Çekişme konusu taşınmaz kaydının davalı taraf adına oluşumunun illetten yoksun olduğu, bu nedenle yolsuz tescil niteliğinde bulunduğu iddiasına dayalı olduğu açık olup bu tür davaların mülkiyet hakkına dayalı olarak her zaman açılabileceği kabul edildiğinden davaya dayanak icra takip dosyası aslı evrak arasına alınarak, davacıya yapılan ödeme emrinin 19.03.2012 tarihinde tebliğ edildiğinin tespitine ve tebligat tarihinin bu şekilde düzeltilmesine yönelik kesinleşmiş mahkeme kararına istinaden icra takip dosyasında ne gibi işlem yapıldığının denetlenerek yolsuz tescil iddiasının araştırılıp karar verileceği-
Mahkemece, ön inceleme duruşmasında, taraf vekillerinin mazeretlerinin kabulüne şeklinde ara karar kurulduğundan, ikinci ön inceleme duruşmasında ise, ön inceleme yapılmadan ve taraflar arasındaki uyuşmazlık konuları belirlenmeden, davalı vekiline tüm delillerini bildirmek üzere iki haftalık süre verilip, bir sonraki celsede de karar verildiğinden, mahkemece Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun emredici hükümleri yok sayılarak Hukuk Muhakemeleri Kanunu 33. maddesi hükmüne açıkça aykırı davranılmasının bozmayı gerektirdiği-
Anayasa Mahkemesi'nin iptal kararlarının derdest dosyalar yönünden uygulanmasının zorunlu olduğu-
Tasfiyeye konu bağımsız bölümün edinilmesine davalının ve davacının kişisel malı ile katkısı kanıtlanmadığından, taşınmazın tamamının aksi kanıtlanamadığından edinilmiş mal olduğunun kabulü gerektiği- Taşınmazın bedelinin bir kısmının peşin bir kısmınında kredi ile karşılandığı, taşınmazın edinilmesinde davalı adına 111 ay vadeli konut kredisinin 15 aylık taksidinin boşanma dava tarihine kadar ödendiği, kalan 96 aylık taksidin taşınmazın borcu olarak kaldığı anlaşılmakla, kredi sözleşmesi ve kredi borcu ödeme tablosu bankadan getirtilerek, tasfiyeye konu taşınmazın satın alma bedeli, bunun kredi ile karşıladıkları miktar ve oranları ile tasfiye (karara en yakın) tarihindeki sürüm (rayiç) değeri ayrı ayrı belirlenerek karar verilmesi gerektiği-
Mal rejimi boşanma davasının açıldığı tarih itibarıyla sona ermiş olduğu- Sözleşmeyle başka mal rejiminin seçildiği ileri sürülmediğinden evlilik tarihinden 4721 sayılı TMK'nun yürürlüğe girdiği 01.01.2002 tarihine kadar mal ayrılığı, bu tarihten mal rejiminin sona erdiği tarihe kadar ise, edinilmiş mallara katılma rejiminin geçerli olduğu- Tasfiyeye konu taşınmaz, eşler arasında edinilmiş mallara katılma rejiminin geçerli olduğu tarihte satın alınarak, davalı eş adına tescil edilmiş olup mahkemece, davanın katılma alacağı davası olduğu gözetilerek öncelikle, davanın kaldığı yerden devamı ile tasfiyeye konu edilen taşınmazın davalı eş tarafından edinme ve satış tarihlerini gösterir şekilde tedavüllü tapu kayıtları ilgili tapu müdürlüğünden getirtilerek mal rejimi sona erdiğinde mevcut durumun tespitine çalışılması, ve davacı tarafın katılma alacağı talebi hakkında bir karar verilmesi gerektiği-
İflas davası- 5411 s. Bankalar Kanunu mad. 132/10 hükmü uyarınca, davacı Fonun, Bankanın hakim hissedarı ve bağlantılı gerçek ve tüzel kişiler ile alacakların tahsili ve tasfiyesi hususunda bir protokol imzaladığı, anılan yasal düzenleme ve protokol hükümlerine dayalı olarak ihtiyati tedbir kararları devam etmek kaydıyla, davanın durdurulmasını talep ettiği, 5411 sayılı Yasa gereğince durdurma isteminin yasal koşullarının oluştuğu gerekçesiyle, davanın dudurulmasına ve davalılar hakkında ihtiyati tedbir kararlarının devamına karar verilmesinin isabetli olduğu-
Kötü niyetli olmasa da alacaklı tarafından yasadaki boşluktan yararlanılarak bir ilamdaki haklar için ayrı ayrı takip başlatılarak sebepsiz zenginleşmeye neden olacak şekilde fazladan avukatlık ücreti talep edilmesinin ve böylece davacı borçlu tarafa fazladan yargılama giderleri yükletilmesini sağlamanın hakkın kötüye kullanılması olduğu; hukuk düzeni tarafından korunamayacağı- İlam bir bütün olmasına rağmen yasal ve geçerli bir neden olmaksızın alacaklının iki ayrı takip başlatmak suretiyle yasalarda belirtilen dürüstlük kuralına uymadığı-
İhalenin feshine ilişkin davanın tapu iptal ve tescil olarak nitelendirmesinin isabetsiz olduğu-
İcra müdürlüğünce yapılan maaş hacizlerinin ve yapılması gereken kesintilerin İİK. mad. 355 uyarınca bildirilmesi üzerine, borçlunun çalışmakta olduğu kurum tarafından maaş hacizleri ile ilgili yapılan sıralamanın İİK. mad. 140/1 anlamında sıra cetveli niteliğinde olduğundan söz edilemeyeceği ve bu durumda "maaş haczinde birinci sırada yer alması gerektiğini, davalı alacaklının gerçek bir alacağı olmadığını" ileri süren davacı alacaklının açtığı davanın (TBK. mad. 19) muvazaa iddiasına dayalı iptal istemine ilişkin olduğunun kabulü gerektiği-