5510 sayılı Kanun'un 56/2. maddesine dayalı olarak Kurum tarafından açılan yersiz ödenen aylıkların geri alınması talebine ilişkin davalar ile hak sahibi tarafından açılan Kurum işleminin iptali ve aylık bağlanması talebine ilişkin davalarda özellikle boşanılan eşle kurulan ilişkinin "fiili olarak birlikte yaşama olgusu" kapsamında yer alıp almadığının, ilişkinin niteliğinin ve başlangıç tarihinin açıkça ortaya konulması gerekeceği-
Artık değere katılma alacağı isteğine ilişkin davada, "duraksamaya yer vermeyecek şekilde bağış iradesini ortaya koyacak beyan ve davranış" olmadığından beraberlikten doğan dayanışmayla ve karşılıklı güvene dayanarak taşınmazın davalı eş adına tescil edildiği sonucu çıkacağı ve mal rejimi tasfiyesinin bu hususa göre yapılması gerektiği- Bir eşin diğer eşe ait bir malvarlığına yaptığı her katkının ya da kazandırmanın bağışlama olmayacağı- Duraksamaya yer vermeyecek şekilde bağış iradesinin ortaya koyacak bir beyan ve davranışın bulunmaması halinde, salt davacı tarafından bedeli ödenerek taşınmazın davalı adına tescil edilmesi işleminin tek başına bağış olarak kabul edilemeyeceği-
Evlilik birliği içinde bedeli davacı tarafından ödenerek satın alınan tapuda davalı adına tescil edilen mesken yönünden mal rejiminin tasfiyesiyle katılma alacağının tahsiline yönelik davanın "artık değere katılma alacağı" isteğine ilişkin olduğu- Mal rejimi boşanma davasının açıldığı tarih itibarıyla sona ermiş olacağı (TMK 225/son)- Sözleşmeyle başka mal rejiminin seçildiği ileri sürülmediğinden evlilik tarihinden mal rejiminin sona erdiği tarihe kadar edinilmiş mallara katılma rejiminin geçerli olduğu- Mahkemece, tasfiyeye konu ve satış yolu ile davalı eş adına tescil edilmiş olan meskenin satın alınmasında davalının evlilik öncesi sahip olduğu kişisel malı olan dava dışı aracın satımından gelen bedelin kullanıldığı kabul edilmişse de, hesap raporunda dava dışı aracın satımından gelen paranın meskenin alımında kullanıldığı hususunun banka kayıtlarından anlaşıldığı bildirilmiş olmasına karşın, söz konusu raporun bu bölümü Yargıtay denetimine açık olmadığından, bilirkişi kurulundan bu hususta rapor alınması gerektiği- Davalı asıl tarafından bilirkişi raporunda katılma alacağı olarak tespit edilen bedel yargılama devam ederken davacının banka hesabına yatırılmış ise de, davalı taraf yargılama sırasında usul hükümlerine göre davayı kabul etmediği gibi, bozma ilamının tümü göz önünde bulundurulduğunda hüküm altına alınacak bedelin bankaya davalı tarafça yatırılan miktar olduğu kesin olarak anlaşılmadığından, mahkemece yapılacak iş, dava dışı aracın satımından elde edilen paranın dava konusu meskenin alımında kullanılıp kullanılmadığı duraksamaya yer vermeksizin belirlenip, meskenin bozmadan önceki belirlenen sürüm değeri güncelliğini yitireceğinden bundan sonra verilecek karar tarihi itibariyle sürüm (rayiç) değeri tespit edilip, davacının dava dilekçesinde faiz isteğinde bulunduğu da göz önünde bulundurularak gerçekleşecek sonuca göre davacı tarafın katılma alacağı talebi hakkında bir karar verilmesi gerektiği-
Davacı, "sicilden silindiği gerekçesiyle ihraç edilen şirket yerine uzun süredir kendisinin kooperatif tarafından üye kabul edildiğini, ödediği aidatın kooperatif tarafından kabul edildiğini kestiği faturalara niza çıkarılmadığını, sonuç itibariyle kooperatif ortağı olduğu iddiasına dayanarak davalı kooperatif yönetim kurulu kararının iptalini" talep etmekte olup bu hususun kooperatif üyeliğinin devri mahiyetinde kabul edilmesi ve davanın bu kabul üzerinden çözüme kavuşturulması gerektiği-
Arsa vasfında iken satın alınan taşınmaz üzerinde satın alındıktan sonra inşa edilen iki dükkan ve sığınağın tasfiye tarihinden (boşanma dava tarihi) önce yapımına başlanıp başlanmadığı, başlanmış ise yapıların tasfiye tarihindeki durumunun araştırılması gerektiği- Tasfiyeye konu bağımsız bölümün taraflar adına tapuda tescil edilmediği, eş ile tapu maliki arasında satış vaadi sözleşmesi ile belirlenen miktarın ödenmesi üzere anlaştıkları, aynı tarihte tapuya da satış vaadi hususunda şerh düşüldüğü, mal rejimi devam ederken tasfiye tarihine kadar (boşanma dava tarihi) tapunun eş adına geçmediği ve kalan bedelin de ödendiğinin iddia ve ispat edilmediği bilindiğinden peşin ödenen bedel dikkate alınarak taşınmaz yönünden alacağın hesaplanıp, sonucuna göre karar verilmesi gerektiği-
Feragatın açık, anlaşılır ve tereddütsüz olması gerektiği- Feragat sonucuna ulaşılması için, dava konusu edilen taşınmazlar ve taşınmazlara ilişkin mal rejiminin tasfiyesinden kaynaklanan alacak isteğine ilişkin anlaşma yapıldığı konusunda açıklık olması gerektiği-
Mal rejiminin başlangıcında eşlerden birine ait bulunduğu iddia edilen taşınmazın ve dava konusu taşınmazın devir tarihleriyle birlikte önceki malik veya maliklerini de gösterir tapu kayıtları getirtilerek, her iki taşınmazın el değiştirme tarihlerinin yakınlığı, öncelik-sonralık ilişkisi, alım-satım değerleri vs göz önünde bulundurularak dava konusu taşınmazın ikame kuralı gereği kişisel mal ve davacının katılma alacağı olup olmadığı değerlendirilerek sonucuna göre olumlu ya da olumsuz karar verilmesi gerektiği-
Borçlunun adreste bulunup bulunmadığı araştırılıp, tespit ve tevsik edilmeden "daimi çalışana" yapılan ödeme emri tebliğinin usulsüz olduğu- Usulüne uygun tebligat bulunmaması halinde, HMK'nun 33. maddesi gereği, hukuki tavsif hakime ait olacağından, borçlunun, dilekçesinde gecikmiş itiraz isteminde bulunması ile bağlı kalınmaksızın, tebligatın usulsüzlüğü ve Tebligat Kanunu'nun 32. maddesi gereği, tebliğ tarihinin belirlenmesi yoluna gidilmesi gerektiği-
Araç satımı sözleşmesinden dolayı satıcıya ödenen bedelin aracın devrinin mümkün olmaması sebebiyle iade edilmesine yönelik davada zamanaşımı süresinin on yıl olduğu-
Hakimin tarafların ileri sürdükleri maddi olay ve netice talepleri ile bağlı olup, olayların hukuki nitelendirmesini kendisi yapacağı- Mahkemece, takip miktarı veya mahcuzun miktarından hangisi az ise o değer üzerinden nispi harç alınarak ve varsa noksan harç tamamlattırılarak ve tarafların tüm delilleri toplanarak, çekişmenin istihkak davası prosedürüne göre çözümlenerek, sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, belirtilen tüm bu hususlar dikkate alınmadan davanın şikayet başvurusu şeklinde görülerek yazılı biçimde eksik inceleme ile karar verilmesinin doğru olmadığı-