Tapu kütüğü tesciline dayanan davalının, iyiniyetli olmadığından kazanımının korunmayacağı-
Sicilin illetten mücerret olup, yolsuz tescil niteliğinde olduğu, diğer, taraftan davalının ise, ilk el olduğundan Türk Medeni Kanununun 1023.maddesinde öngörülen sicilin aleniliğinden ( gü­venirliğinden ) istifade ederek iyiniyetli kişinin ediniminin korunacağı ilkesinden yararlanamayacağı-
Olayda 3402 Sayılı Yasada, yazılı 10 yıllık hak düşürücü sürenin uygulanma olanağının olmadığı, ikinci kadastro yoluyla yolsuz ola­rak oluşturulan sicil kaydının davalılara hiç­bir zaman mülkiyet hakkı kazandırmayacağı, başlangıcından beri yolsuz ve geçersiz olan tapu kaydının iptaline ilişkin mahkeme kara­rının yenilik doğuran mülkiyet hakkını sona erdiren bir hüküm olmayıp, mevcut durumu saptayıp hukuksallaştıran, açıklayıcı başka bir anlatımla sicilin oluştuğu tarihten itibaren mülkiyet hakkının doğmadığını, sicilin yolsuz ve geçersiz olduğunu belirleyen bir hüküm olacağı, bu tür kayıtlarda TMY'nın 1023 maddesindeki iyi niyetle edinme koşullarının da uygulanamayacağı-
Kadastro tutanağının kesinleştiği tarihten itibaren on yıl ve munzam bir yıllık süreler geçmekle, kadastro tutanağı ve dolayısıyla tapu kütüğü mevcut şekli ile kesinleşeceğinden ve artık kadastrodan önceki hukuki sebeplere dayanılarak itiraz ve dava açma hakkı ortadan kalkacağından, bu gibi nedenlere dayalı olarak şerhin terkininin istenebilmesinin olanaklı olmayacağı, tutanağın kesinleştiği-
Halin icaplarına göre kendisinden beklenen özeni göstermeyen kişinin kötü niyetinin ispatına gerek olmadığı-
Taşınmaz orman sınırları içinde olduğu halde yapılan arazi kadast­rosu ile yolsuz olarak tapu kaydı oluşturulmuş ise de bu ikinci kadastro yolsuz ve geçersiz olduğundan davacıya hiçbir zaman mülkiyet hakkını kazandırmayacağı- Bu tür kayıtlarda iyiniyetle edinme kuralının da uygulanamayacağı-