Tapu kütüğündeki sicile, iyiniyetle dayanarak mülkiyet veya başka bir aynî hak kazanan 3. kişinin bu kazanımı korunacağı, bir aynî hakkın yolsuz olarak tescil edilmiş olması halinde, bunu bilen veya bilmesi gereken 3. kişinin bu tescile dayanamayacağı– «Kötüniyet iddiası»nın, def’i değil, itiraz olduğu, bu nedenle, «iddia ve savunmanın genişletilmesi yasağı»na bağlı olmaksızın her zaman ileri sürülebileceği gibi, mahkemece de kendiliğinden nazara alınacağı–
İpotek alınan taşınmazın tapu sicil kaydında taşınmazın aile konutu olduğuna dair bir şerh bulunmadığı ve ipotek alacaklısının da iyiniyetli olduğu hallerde , ipoteğin M.K.nun 194. maddesi gereğince geçersiz olduğunun iddia edilemeyeceği-
Mahkemece, “tapu sicil kaydında taşınmazın aile konutu olduğuna dair bir şerh bulunmadığı ve ipotek alacaklısının da iyi niyetli olduğu’’ gözetilerek davanın bu nedenle reddi gerekeceği-
Taşınmazdaki pay durumunu ve ölen kişinin paydaşlığını bilen ve biraz özen göstermeleri halinde kayıt malikinin ölümünden on ay sonra geçersiz vekaletnameyle yapılan pay temlikine dair işlemleri öğrenebilecek durumda bulunan kimselerin MK’nun 1023. maddesinde belirtilen koruyuculuktan yararlanamayacakları–
Ancak iyiniyetli kişilerin MK. 1023 hükmünden yararlanabilecekleri–
Tapu sicilindeki kayda güvenerek bir taşınmazı iyiniyetle mal edinen kişinin iktisabı geçerliyse de, tescilin yolsuzluğunu bilen ya da konumu gereği bilmesi gereken üçüncü kişinin, yapılan tescil istemine dayanamayacağı, böyle bir tescil istemi varsa, hakkı zedelenen kimsenin tescilin yolsuzluğunu, iyiniyetli olmayan üçüncü kişiye karşı ileri sürebileceği–
Muris muvazaasına dayalı tapu iptali ve tescil davalarında kötüniyet iddiasının def’i değil itiraz olduğu, her zaman ileri sürülebileceği ve mahkeme tarafından re’sen araştırılması gerekeceği–
Davacılar ile davalı şirketin satıcıları arasında dava konusu olan ve tapu kaydında mevcut tedbir kararının kaldırıldığı yazılı bulunan taşınmaz hakkında tapu kütüğündeki bilgilerden hareketle araştırma yapılmadan TMK.nun 3/2.maddesi anlamında gerekli dikkat ve özen gösterilmeden nitelikleri itibariyle çok kıymetli olan böyle bir taşınmaz yüksek bir bedel ödeyerek ve önemli bir risk yüklenerek satın ve devralmış olması karşısında davalının iyi niyetli olduğunun kabulünün mümkün görülmeyeceği-
Kişilerin huzur ve güven içerisinde alışverişte bulunmaları, satın aldıkları şeylerin ilerde kendilerinden alınabileceği endişelerini taşımamaları, dolayısıyla toplum düzenini sağlamak düşüncesiyle, alan kişinin, Medeni Kanun’un 3. maddesinde ifade edilen iyiniyetinin korunacağı-
«Beyanlar hanesi»ndeki hakların, tescilin aksine aynî hak doğurucu nitelikte olmadığı–