Türk Medeni Kanununun 599.maddesi hükmü uyarınca ölüm ile mirasçıların tereke üzerinde hak sahibi olacağı-Muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı olarak bir kimsenin; mirasçısını miras hakkından yoksun etmek amacıyla, gerçekte bağışlamak istediği tapu sicillinde kayıtlı taşınmaz malı hakkında tapu sicil memuru önünde iradesini satış doğrultusunda açıklamış olduğunun gerçekleşmiş bulunması hâlinde saklı pay sahibi olsun ya da olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılarının, görünürdeki satış sözleşmesinin muvazaalı olduğunu ve gizli bağış sözleşmesinin de şekil koşulundan yoksun bulunduğunu ileri sürerek”açabileceği-
Davalıların ileri sürdüğü murisin banka hesabındaki paranın ölümünden sonra mirasçılar arasında paylaşıldığı davacı tarafından da doğrulandığına göre davacı tarafın katılma alacağı hüküm altına alınırken, banka yazısı ve ekindeki makbuzdan davacıya ödenen miktar da gözetilerek, mükerrer ödemeye yol açmayacak şekilde davacı lehine katılma alacağına hükmedilmesi gerektiği, ayrıca davanın mirasçılar arasında görülmesi nedeniyle, davacı mirasçı sağ eşin mal rejiminin tasfiyesi nedeniyle talep ettiği ve terekeye ait borç sayılan alacak miktarından, davacıda dahil bütün mirasçıların miras payları oranında sorumlu olacakları şekilde karar verilmesi gerektiği-
Vasiyetnameye konu taşınmazın dava tarihinde muris adına kayıtlı olmadığı anlaşıldığından, davacının öncelikle taşınmazın muris adına tescilini, daha sonra vasiyetname gereğince kendi adına tescilini talep etmesi gerektiğinden, bunun için, davacıya süre ve yetki verilmesi gerektiği- Mahkemece, davalıya vasi tayin edilmiş olduğundan, davalının hukuki hak ve menfaatlerinin korunması açısından davalı adına yapılacak olan tebligatların 7201 s.Teb. K. mad. 11/son gereğince vasisine yapılması ve vasinin davalının hak ve menfaatlerini koruması ve davaya karşı cevap vererek davalıyı temsil etmesi gerektiği hususu göz önüne alınmayıp mahkemece usulüne uygun şekilde taraf teşkili sağlanmadan, hüküm kurulmasının usul ve yasaya aykırı olduğu; ayrıca murisin annesinden intikal eden taşınmaz payını davacıya bırakmış olmasına göre murisin kardeşi olan davalıya husumet düşüp düşmeyeceğinin tartışılması gerektiği-
Vasiyetnamenin tenfizinin, vasiyetnamenin açılıp itiraza uğramadığı veya yapılan itirazların sonuçsuz kaldığının tespitinden ibaret olduğu, bu tespitin başlı başına ayni bir hakkın geçirimini sağlamayacağı- Murise ait en son yapılan vasiyetname uyarınca, kendisine banka hesaplarındaki mevduat vasiyet edilen davacı vakfın, davasını, pasif husumet ehliyeti bulunmayan vasiyet alacaklısı yerine yasal mirasçılara yönlendirmesi gerekeceği-
Mirasın hükmen reddinin tespiti isteğine ilişkin açılan davada, davacılardan hem nispi harç alınmış hem de yargılama sonunda davacı lehine vekalet ücretine hükmedilmediği, dava kabul edildiğine göre kendilerini vekille temsil ettiren davacılar yararına maktu vekalet ücretine ve yargılama giderlerine hükmedilmesi gerektiği-
İddianın ileri sürülüş şekline göre dava, sağ eş tarafından, diğer mirasçılara karşı açılan değer artış payı ve artık değere katılma alacağı isteğine ilişkin olduğu- Mal rejiminin tasfiyesi sonucunda belirlenecek değer artış payı ve artık değere katılma alacağı, terekeye ait borç olup, mirasçıların miras paylaşımından önce ödenmesi gerektiğinin kabul edildiği- Terekeye ait borç ödendikten sonra kalan miktarın, mirasçılar arasında miras payları oranında paylaştırılacağı- Tereke borçlarından bu sıfatını kaybetmemiş tüm mirasçıların, kişisel olarak (4721 s.lı TMK 599/2 m) ve müteselsilen (TMK 641 m) sorumlu olduğu- Her ne kadar, davacı temyize konu davayı terekenin alacaklısı sıfatıyla açmış ise de; davacı da dahil davanın tarafları, ortak mirasbırakan A.. K..'ın mirasçısıdırlar ve tereke borçlarından yukarıda açıklanan kanuni düzenlemeler çerçevesinde hepsi de sorumlu olduğu- Başka bir anlatımla, mirasçılık sıfatına sahip olduğundan (TMK'nun 499) alacaklı ve borçlu sıfatının davacı sağ eş de birleştiği- Davacı mirasçı sağ eşin mal rejiminin tasfiyesi nedeniyle talep ettiği ve terekeye ait borç sayılan alacak miktarından, davanın mirasçılar arasında görülmesi nedeniyle, davacı da dahil bütün mirasçıların miras payları oranında sorumlu olduğu-
Mirasın hükmen reddine ilişkin olarak açılan davalarda, terekenin açıkça borca batık olup olmadığının araştırılması gerektiği- İcra takibi sonunda aciz vesikası düzenlenmesi halinde terekenin borca batık olduğu kabul edileceği aksi halde terekenin borca batık olup olmadığı, murisin malvarlığı bulunup bulunmadığının usulüne uygun olarak bankalar, trafik tescil müdürlüğü, vergi daireleri, belediyeler ve tapu müdürlüğü v.b. kurum ve kuruluşlardan sorulması, murisin alacak ve borçları zabıta marifetiyle de araştırılarak aktif malvarlığı ile takibe konu borç miktarı gözönünde tutularak aktif ve pasifinin tereddüde neden olmayacak şekilde belirlenmesi gerektiği- Ayrıca, TMK’nın 605. maddesi gereğince mirasın reddini talep edilebilmesi için vekilin vekaletnamesinde mirasın reddi yetkisi bulunmasının gerekli olduğu-
Mirasçılık belgesi istenmesine ilişkin açılan davada, vasiyetnamenin iptaline ilişkin dava açılıp açılmadığının usulüne uygun olarak araştırılarak tespit edilmesi, açılmadığının tespit edilmesi halinde TMK. mad. 598 gereği davacı tarafa atanmış mirasçı belgesi verilmesi gerektiği-
Davacının dayandığı vasiyetnamenin açılması işlemi tamamlanmış olup, davalılarca vasiyetnameye hakkında iptal davası açılmadığı anlaşıldığından, mirasçı nasbedilen davacının, sulh hukuk mahkemesinden alacağı “mirasçılık belgesi” ile vasiyetname konusu taşınmaz (muhdesat) ve hakların adına tescilini talep edebileceği, bu durumda, mahkemece, davacının tescil davası açmakta hukuki yararının bulunmadığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile kendisine belirli bir mal vasiyet edilen kimseler hakkında uygulanması gereken MK. mad. 600 gereği davanın reddine karar verilmesinin isabetsiz olduğu-