İstihkak davalarında dava konusuna ilişkin genel dava koşullarının yanında (kesin hüküm bulunmaması, hukuki yarar gibi) özel dava koşullarından olarak geçerli bir haczin bulunması koşulunun da oluşmasının gerekli olduğu- İhtiyati haciz kararı verilen dava dosyasında, istihkak davasına karar verildikten sonra alacaklı tarafından, İİK. mad. 264 uyarınca, bir aylık sürede takip talebinde bulunup bulunulmadığı ve ihtiyati haczi tamamlayan merasimin gerçekleştirilip gerçekleştirilmediğinin anlaşılamadığı görüldüğünden, bu husus açıklığa kavuşturularak, dava konusu haczin dayanağı kalmadığı belirlenirse konusu kalmayan dava hakkında karar verilmesine yer olmadığına, alacaklı tarafından süresinde takip talebinde bulunulması halinde ise işin esasına girerek karar verilmesi gerekeceği-
Üçüncü kişinin "alacaklı ve borçlunun danışıklı olarak icra takibi yaptıklarını" iddia ettiğinden ve borçlu ile alacaklı şirket arasında ortaklık yapısı itibarı ile organik bağ bulunduğundan ve ilamsız icra takibi borca itiraz edilmeksizin kesinleştiği görüldüğünden, salt bu hususlar danışıklı takip yapıldığını göstermek açısından yeterli kabul edilemezse de, alacaklı ve borçlu şirketlerin ticari kayıtları üzerinde yaptırılacak bilirkişi incelemesi ile takibe dayanak borcun gerçekliğinin araştırılması gerektiği- Danışıklı takip yapılmadığı sonucuna varılırsa bu kez üçüncü kişinin satın aldığı makinelerin borçlunun ticari emtiasının önemli bir bölümünü teşkil edip etmediği, alacaklıdan mal kaçırmak için emtia devri yapılıp yapılmadığı tartışılıp değerlendirilmesi gerektiği-
3. kişinin açtığı istihkak davasında, önceden açılmış olan tasarrufun iptaline ilişkin davanın ön sorun kabul edilip sonucunun beklenmesi ve oluşacak sonuca göre bir karar verilmesi gerektiği- Haciz, daha önce borçlu şirketin faaliyet gösterdiği işyerinde yapılmış  olup, ödeme emri de bu adreste borçluya tebliğ edilmiş ve aynı takipte bir önceki haciz sırasında borçlu şirket yetkilisi hazır bulunmuş olduğundan, İİK'nun 97/a maddesinde öngörülen mülkiyet karinesinin borçlu, dolayısıyla alacaklı, yararına olduğu- Haciz adresinde daha önce borçlu şirket faaliyet gösterirken borcun doğum tarihinden sonra 3. kişinin faaliyete başladığı anlaşıldığından, davacı 3.kişi ile borçlu şirket arasındaki ilişkinin ticari işletme devri niteliğinde bulunduğu ve İİK'nun 44. ve TBK.'nun 202. maddelerinin uygulanması gerektiği, işletmeyi devir alan 3. kişi işletmenin borçlularından sorumlu bulunduğundan, 3.kişinin davasının reddi gerektiği-
Temyiz konusu mahcuzların değeri 5.240,00,-TL'sının altında olduğundan, hüküm kesin nitelik taşıdığı ve temyiz dilekçelerinin reddi gerektiği- Üçüncü kişi, alacaklı ve borçlu arasında danışıklı icra takibi yapıldığını ileri sürdüğünden, mahkemece iki şirketin ticari kayıtları üzerinde yaptırılacak bir bilirkişi incelemesiyle takibe konu senetlerin verilmesine neden olan hukuki ilişkinin varlığı ve gerçek olup olmadığının saptanması ve ortada gerçek bir alacak yoksa, üçüncü kişinin istihkak iddiasında haklı olduğu sonucuna varılması gerektiği- Aksi halde ise; borçlu şirket borcun doğum tarihinden sonra malvarlığının neredeyse tamamını üçüncü kişi şirkete devrettiği ve bununla ilgili İ.İ.K.nun 44. maddesindeki gereklerin yerine getirildiğini de iddia ve ispat edemediği için devralan üçüncü kişinin de işletmenin borçlarından borçluyla birlikte iki yıl süreyle müteselsilen sorumlu olacağı-
Dar yetkili İcra Mahkemesi'nde TTK'nun 146-151 maddeleri ile BK'nun 179. maddeleri tartışalarak üçüncü kişinin takip konusu borçtan sorumlu olduğu sonucuna varılarak, üçüncü kişinin de takibe bu şekilde borçlu sıfatı ile dahil edilmesinin usulsüz olduğu-
Mahkemece, dava konusu aracın takipten hemen önce borçluya satışının alacaklıdan mal kaçırmaya yönelik muvazaalı bir işlem olduğu, borçlunun başka araçlarının da aynı gün davacıya satılmış olduğu, borçluya ait mal varlığının davacı 3. kişi tarafından devir alındığı, aralarında örtülü işletme devri ilişkisi bulunduğu gerekçesiyle asıl davanın (istihkak davasınn) reddine; karşı davanın kabulü ile dava konusu aracın satışına ilişkin tasarrufun iptaline karar verilmesinin yerinde olduğu-
Alacaklı tarafından, davalı borçlu şirket ve 3. kişi şirket aleyhine açılan tasarrufun iptali davasının "takip konusu alacağın gerçek bir alacak olmadığı" gerekçesiyle reddedildiği ve bu kararın kesinleştiği anlaşıldığından, istihkak davasında "dava şartı bulunup bulunmadığı" yönünden değerlendirme yapılması gerektiği-
Yapılan işlemler danışıklı iş yeri devri niteliğinde olduğundan alacaklı yönünden bir hüküm ifade etmeyeceği açık olup, iş yeri devrinin bir an için danışıklı olmadığı düşünülse dahi, devir İİK'nun 44.madde koşullarına uygun yapılmadığı gibi BK'nun 179.maddesi (TBK'nun 202) maddesine göre iş yerini devir alan 3.kişinin devir aldığı işletmenin borçlarından sorumlu olduğundan, mahkemece bu maddi ve hukuki olgular dikkate alınarak davanın reddi gerekeceği-
Borçlu ile üçüncü kişi arasındaki, borcun doğumundan sonra ve borcun doğumundan kısa bir süre önce yapılmış olan işyeri devrinin muvazaalı olduğunun dosya içeriğinden anlaşılması halinde, devrin alacaklının haklarını etkilemeyeceği, işyeri devrinin muvazaalı olmadığının kabulü halinde ise, İİK.’nun 44. ve TTK.’nun 202. maddesindeki koşulların yerine getirilmemiş olması halinde işletmeyi devir alan üçüncü kişinin BK.’nun 179. (şimdi; TBK.’nun 202.) maddesi uyarınca işletmenin borçlarından sorumlu olacağı-