Ticareti usulüne aykırı olarak terk etmek suçunun oluşabilmesi için, gerçek kişi tacir ya da ticaret şirketi müdür veya yetkili temsilcilerinin fiili olarak ticareti terk etmesi ve bu durumu onbeş gün içerisinde kayıtlı bulundukları ticaret sicili memurluğuna bildirmemesinin gerekmesi karşısında; sanıkların ortağı ve yetkili temsilcisi oldukları limited şirketlerin ticareti gerçekten terk edip etmedikleri yönünde zabıta araştırması yaptırılıp, vergi mükellefliklerinin devam edip etmediği de belirlenerek, sonucuna göre sanıkların hukuki durumunun takdir ve tayini gerektiği-
Yerel mahkeme direnme kararının tefhiminden sonra bir haftalık temyiz süresini geçiren sanık müdafiinin, kanun yolu bildiriminde eksiklik bulunduğundan bahisle verdiği eski hale getirme talebi niteliğindeki dilekçesi hakkında karar verme görevinin Yargıtay Ceza Genel Kurulu’na ait olması nedeniyle, bu talebin ele alınarak yerel mahkemece verilen eski hale getirme ve temyiz talebinin reddi ve itiraz mercince verilen itirazın reddi kararlarının hukuksal değerden yoksun olduğu- Sanık müdafii tarafından kanun yolu bildiriminde eksiklik bulunduğu ve kanun yoluna başvurulmaması halinde hükmün kesinleşeceğinin belirtilmediğinden bahisle eski hale getirme talebinde bulunulmuş ise de, kanun yolu bildiriminde başvuru şekli dışında bir eksiklik bulunmadığından sadece başvuru şeklinin gösterilmemiş olmasının “kanun yolu süresinin” işlemeye başlamasını engellemeyeceği, bu durumda, başvuru şekli gösterilmemiş veya yanlış gösterilmiş olsa da temyiz sürelerinin işleyeceği ve süreden sonra yapılan temyiz başvurusunun kabul edilmeyeceği- Mesleği bir kamu hizmeti niteliğindeki avukatlık olan, sanığın savunmasını üstlenen ve bu bağlamda savunma ve kanun yollarına başvuru için yeterli düzeyde hukuki bilgiye sahip olan müdafiin temyiz başvurusunun şeklini bilmemesi düşünülemeyeceğinden kanun yolu bildirimindeki başvuru şeklinin gösterilmemesi eksikliği müdafii açısından bir yanılgı ve bu bağlamda hakkın kullanılması yönünde bir engel oluşturmayacağı; ayrıca kanun yoluna başvurulmaması halinde ilgili karar veya hükmün kesinleşeceği tabi olup kanun yolu bildiriminde kanun yoluna başvurulmadığı takdirde hükmün kesinleşeceğinin ihtar edilmesine gerek bulunmadığı, böyle bir ihtarat yapılmasını zorunlu kılan bir hükmün bulunmadığı-
Davacı şirket ortağı, haciz sırasında iş yerini ve içindeki malları borçludan satın aldığından, borcun doğum tarihinden sonra alacaklıdan mal kaçırmak için muvazaalı iş yeri devri yapıldığının kabulü gerekeceği; devir gerçek kabul edilse bile İİK'nun 44. maddesindeki gereklerin yerine getirildiğinin iddia ve ispat edilememesi karşısında devralanın da işletmenin borçlarından sorumlu olacağı-
Haciz mahallinde bulunan borçluya ait vergi levhası ve aracın, üçüncü kişinin istihkak iddiasına dayalı uyuşmazlıkta, borçlu dolayısıyla alacaklı yararına mülkiyete karine teşkil edeceği ve bu karinenin aksinin ancak güçlü ve inandırıcı delillerle ispat edilebileceği- Borcun doğumundan sonra üçüncü kişi adına kesilen fatura, adi nitelikli kira sözleşmesi ve haciz adresine ait olmayan vergi levhasının karinenin aksini ispata yeterli olmayacağı- Danışıklı işyeri devrinin söz konusu olduğu durumda, devir alan üçüncü kişinin de işletmenin borçlarından sorumlu olduğu- Haciz mahallinde daha önce borçlunun faaliyet gösterip, kardeşi olan üçüncü kişinin borçludan sonra faaliyete devam etmesinin danışıklı işyeri devri niteliğinde olabileceği-
Davacı tarafın tasarrufa konu edilen taşınmaz üzerinde hacizlerinin olduğundan, tasarrufun iptali davası açmasında hukuki yararının olmadığı-
Borçlu ile üçüncü kişinin alacaklıların alacaklarına ulaşmasını engellemek amacıyla danışıklı (muvazaalı) olarak birlikte hareket ettikleri, borçlu ile davacı arasındaki ilişki ticari işletme devri niteliğinde bulunduğundan ve takibe dayanak borç işletme devrinden önce doğduğundan, İİK’nun 44. ve 6098 sayılı TBK’nun 202. maddelerinin uygulanması gerekeceğinden, işletmeyi devralan kişinin, devraldığı işletmenin borçlarından sorumlu olduğu, üçüncü kişinin istihkak iddiasının kabulüne karar verileceği-
Davacı üçüncü kişi şirket borçlunun faaliyet adresinde, aynı alanda ve aynı marka (...) ile ilgili olarak faaliyet göstermek üzere borcun doğumundan kısa bir süre önce kurulmuş olup, dava konusu haczin borçlunun eski faaliyet adresinde yapıldığı, hacizde borçluya ait belgelerin ele geçirildiği, ayrıca sunulan kira sözleşmesinin takibe dayanak çek tarihinden kısa bir süre önce düzenlendiği, çeklerin ileri tarihli olarak düzenlenmesinin ise ticari yaşam içinde sıklıkla karşılaşılan bir durum olduğu, bu durumda, borcun doğum tarihinden sonra alacaklıdan mal kaçırmak için örtülü iş yeri devri yapılmış olduğunun kabul edilmesi gerekeceği, bir an için işyeri devri gerçek kabul edilse bile İİK’nun 44. ve TBK’nun 202. maddesindeki gereklerin yerine getirildiği iddia ve ispat edilemediğine göre iş yeri devrinin alacaklıya karşı ileri sürülmesinin mümkün olamayacağı, iş yerini devralan üçüncü kişinin 6098 sayılı TBK’nun 202. (BK’nun 179.) maddesi uyarınca borçlu ile birlikte işletmenin borçlarından zincirleme olarak sorumlu olacağı-
Haciz borçlu şirket temsilcisinin yokluğunda yapılmış ve icra dosyasına yansıyan bilgi ve belgelere göre, haciz tutanağı İİK. mad. 103 uyarınca borçlu şirket temsilcisine tebliğ edilmediğinden, eldeki davada, borçlu şirkete husumet yöneltilmesi gerekli ve taraf teşkilinin sağlanması bakımından dava şartı olduğundan, mahkemece, bu hususların gözardı edilerek yazılı gerekçe ile hüküm kurulmasının isabetsiz olduğu, mahkemece, borçlu şirket kayıtları incelenmediği gibi, fatura bedelinin ödenip ödenmediği de araştırılmadığından, maahkemece, dava konusu malların satışının gerçek olup olmadığının araştırılmaması ve gerçek bir satış olduğunun belirlenmesi halinde ise, İİK’nun 44. ve 6098 s. TBK’nun 202. (818 s. BK’nun 179.) maddeleri kapsamında işletme devri kapsamında kalıp kalmadığının tartışılıp değerlendirilmesi gerektiği--
Tacir sayılan limited şirketlerinin temsil ve idareye yetkili müdürlerinin, ticareti terk etmeleri halinde, tıpkı gerçek kişi tacirler gibi cezalandırılmalarına engel bulunmadığı-
Davacı üçüncü kişi şirket ile borçlu şirket arasında ortaklık yapısı, aynı alanda ve aynı adreste bir süre birlikte faaliyet göstermeleri itibarı ile organik bağ bulunduğu, üçüncü kişi ispat yükü altında olup karinenin aksini her türlü delille kanıtlayabilecekse de, üçüncü kişinin sunduğu vergi kaydı ve ticaret sicil kayıtlarının tek başına işyerinin kayıt sahibi kişiye ait olduğunu kanıtlayamayacağı, istihkak davasının reddine karar verileceği-