Dava, muris muvazaasına dayalı tapu iptali ve tescil, bu mümkün olmadığı takdirde tenkis istemine ilişkin olduğu- muris muvazaasına dayalı tapu iptali ve tescil davaları, taşınmazın kayıt maliki veya ölü ise onun mirasçıları aleyhine açılmak zorunda olduğu-Görülmekte olan davadaki muris muvazaası nedeniyle tapu iptali ve tescil; bu mümkün olmadığı takdirde tenkis istemi, söz konusu üç meskenin tümüne ilişkin bulunmakla birlikte, dava, bunlardan ikisinin maliki durumundaki Asır ve S. aleyhine açılmış olup; maliklerden H.'nin davalı olarak gösterilmediği; salt, maliki bulunduğu taşınmazla ilgili istemde bulunulmuş olmasının, H. hakkında dava açıldığının kabulünü gerektirmeyeceği ve dolayısıyla, anılan kişinin görülmekte olan davada davalı sıfatının mevcut olmadığı, 13 sayılı parsel üzerindeki 8 numaralı meskenin kayıt maliki durumundaki H. hakkında açılmış bir davanın olmadığı-
Medeni Yasadaki istisnalar saklı kalmak üzere hakim her iki tarafın iddia ve savunmaları ile bağlı olup, ondan fazlasına veya başka bir şeye hüküm veremeyeceği-
Ödemeyle yükümlü kılınılan paranın dışında kalan yargılama giderlerini (ve bu arada vekalet ücretini) müddeabihin dışında kalmış olması nedeni ile vekilin, özel yetkiye gerek olmaksızın alabileceği, olayımızda, mahkemece hüküm altına alınmış bir paranın söz konusu olmadığı, o nedenle de açık yetki verilmiş olmasının gerekmeyeceği, amaç ve seçilen sözcüklerle vekilin, bankadan parayı almakla yetkili kılındığı, bu yönler gözetildiğinde, davalı bankanın parayı haksız olarak vekile ödemiş olduğunun söylenemeyeceği-
Bozma kararına karşı karar düzeltme yolu açık olduğu halde taraflara tebliğ edilmediği, bu hakkı kullanmalarına olanak tanınmadığı, karar düzeltme talep hakkının taraflara tanınması için bozma ilamının taraflara tebliğinin gerekli olacağı, hal böyle olunca, öncelikle bozma ilamının taraflara tebliği hususu tamamlanarak, karar düzeltme hakkının kullanılması için yasal süre geçtikten sonra HUMK.nun 429/2 maddesine göre işlem yapılıp tarafların duruşmaya çağrılması gerekirken bozma ilamı tebliğ edilmeden duruşma günü tebliğ edilerek direnme kararı verilmesinin doğru olmayacağı-
Davadan önceki tarihte gerçekleştiği ileri sürülen ehliyetsizlik olgusu irdelenirken; kişinin son zamanlarda yanında bulunan yakınlarından, tedavi eden doktorlardan bilgi toplanması, varsa sağlık kuruluşları raporlarının getirtilmesi ve bu aşamadan sonra Adli Tıp Kurumundan rapor alınması gerekeceği–
HUMK.'nun 290. maddesine (şimdi; HMK. mad. 201) göre, senede bağlı olan her çeşit iddiaya karşı defi olarak ileri sürülen ve senedin hüküm ve kuvvetini ortadan kaldıracak veya azaltacak nitelikte bulunan hukuki işlemlerin, miktar ne olursa olsun tanıkla ispat olunamayacakları, “Senede karşı senetle ispat zorunluluğu” olarak adlandırılan bu kuralın, sadece senedin tarafları için geçerli olup, tarafların mirasçılarının da, kural olarak taraf kavramına dahil olacakları, ne var ki, senede karşı senetle ispat zorunluluğunu öngören bu kuralın da mutlak olmadığı, HUMK.'nun 293. maddesinin 3. ve 5. fıkralarında (şimdi; HMK. mad. 203/(1)-c, ç)sayılan hallerde, senede karşı tanık dinlenebileceği- Alacak-borç ilişkileri ispat hukuku yönünden irdelenirken, dava konusu olaylara karışan kişilerin mali durumları gözönünde tutulmalı ve tartışılan olayların hayatın olağan akışına da uygun düşüp düşmediğinin düşünülmesi gerekeceği-
Karar düzeltme yolu açık olan işlerde Yargıtay kararının taraflara tebliğ edilip karar düzeltme süresi geçmedikçe yeniden duruşma açılmasının ve karar verilmesinin mümkün olmayacağı-
Hükmün kesinleşmesinden önceki herhangi bir aşamada davadan feragat edilebileceği, temyiz edilen ve fakat henüz Yargıtay Hukuk Genel Kurulunca görüşülmeyen bir direnme kararı, usul hukuku çerçevesinde kesinleşmiş olmadığından, bu aşamada davadan feragatin mümkün olacağı-
Davada dayanılan protokol ve ek protokolde şahit ve yediemin sıfatıyla taraflar dışında başka kişilerinde imzasının bulunduğu, bu durumda, tarafların anılan protokollerden kaynaklanan uyuşmazlıklarda imzası bulunan tanık ve yedieminin dinlenmesi gerektiği konusunda bir delil sözleşmesi yaptıklarının kabulü gerekeceği, o nedenle davalının bu kişilerin savunması doğrultusunda dinlenmeleri isteminin mahkemece reddinin doğru olmayacağı-