Davacı vekilince temyiz harcı yatırılmışsa buna ilişkin belgenin, yatırılmamışsa temyiz defterine kaydedilmiş olması nazara alınarak HUMK. nun 434. madde hükmü gereğince muhtıra çıkarılarak ikmali yoluna gidilmesi , ikmali halinde Yargıtay’a iadesi, ikmal edilmemesi halinde aynı hüküm gereğince karar verilmesi için dosyanın mahkemesine iadesinin gerekeceği-
Temyiz isteği harca tabi davalarda HUMK. nun 434/2 maddesi gereğince harcın yatırıldığı tarihte yapılmış sayılacağı-
Noksan temyiz giderlerinin tamamlanması için temyiz eden davalıya çıkarılan muhtırada kullanılan “gönderme” sözcüğü yasal olmadığı gibi verilen 7 günlük sürenin de kesin olduğunun açıklanmamasının HUMK.nun 434/3 ve Yönetmeliğin 34 ve 53. maddesine aykırı olacağı-
Islah, karşı tarafın kabulüne bağlı olmayan bir usuli işlem olduğundan mahkemece, ıslah gözetilip sözleşmenin anılan maddesi ışığında inceleme yapılarak bu çerçevede yeni bir ödeme planı oluşturma olanağı olup olmadığı yönünde uyuşmazlığın esası hakkında bir karar verilmesi gerekirken ,davanın ilk açıldığı hali ile değerlendirilerek davadan önce temerrüde düşüldüğü gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesinin doğru olmayacağı-
Hakkındaki kararın kesinleştiği tarih itibariyle, davalı H. Sigorta Ltd.Şti.nin görülmekte olan davada taraf sıfatının sona ereceği, bu durumda, hakkındaki red hükmünün kesinleşmesinden sonra, bu davalının duruşmaya katılmasına ve davayı takip etmesine usulen olanak bulunmayacağı, bunun sonucu olarak da, bozmadan sonraki ilk duruşmaya anılan davalı vekilinin katılmış ve davayı takip edeceğini bildirmiş olmasının usul hukuku yönünden herhangi bir sonuç doğurmayacağı, öyleyse, davacı vekilinin ve taraf sıfatı devam eden diğer davalı vekilinin katılmadıkları ve herhangi bir mazeret de bildirmedikleri 4.4.2001 günlü duruşmada, dosyanın takipsiz bırakıldığının kabulünün zorunlu olacağı-
Ortada, biri diğerini tamamlayan ve her ikisi birlikte hüküm ifade eden iki ayrı bozma kararı değil; ilkini hükümsüz hale getirmek suretiyle sadece kendisi hüküm ifade eden tek bir (ikinci) bozma kararının bulunduğu, o halde, mahkemenin bu bozmaya uyarak verdiği temyize konu karar, bir direnme kararı değil, uyulan bozma çerçevesinde tesis edilmiş yeni bir hüküm olduğu, bu hükme yönelik temyiz itizarlarının incelenmesi için dosyanın Özel Daireye gönderilmesinin gerekeceği-
233 sayılı KHK hükümleri uyarınca kurulan, tüzel Kişiliğe sahip Toprak Mahsulleri Ofisi’nin kamu hizmetlerinin yürütülmesi amacıyla tesis ettiği idari işlemlerin hukuka uygunluğunu denetlemek görevinin idari yargıya ait bulunduğu, salt özel hukuk ilişkilerinden doğan uyuşmazlıkların ise Adli Yargıda çözümleneceği-
25.11.1998 günlü hakem kurulu kararının 10. sayfası VII. bendinde “Davada kabul ve reddedilen müdeabihler toplamına göre Harçlar Kanununun 3. maddesi uyarınca mahkemece belirlenecek karar harcının davacılardan tahsiline” denildiği, anılan kararın taraflarca temyiz yoluna başvurulmayarak, mahkeme başkanının tasdiki üzerine 22.3.1999 tarihinde kesinleştiği, görülüyor ki, şimdi tavzih talebinde bulunan davacılar temyiz yoluna başvurmamış harcın davacılara aidiyetini belirleyen hakem kararının bu şekilde kesinleştiği, böylece, harç bakımından davalı TEAŞ yararına usuli kazanılmış hakkın doğduğu-
Mahkemenin bozmadan sonra, bozma kararında bekletici sorun sayılması gereğine işaret edilen, İdare Mahkemesindeki davada verilen iptal kararının, Danıştay tarafından onandığının taraflarca bildirildiğini açıklamak ve karar gerekçesine bu hususu da eklemek suretiyle önceki kararda direndiği, ne var ki, kendisinde direnildiği belirtilen ilk karar sırasında mevcut olmayan bir olguya dayalı olarak kurulan bu hüküm, bir direnme kararı niteliğinde olmayıp, yeni bir hüküm olduğu, o nedenle, kararın temyizen incelenmesi görevinin Yargıtay Yüksek 14. Hukuk Dairesine ait olacağı-
Kısa ve gerekçeli kararda, hüküm fıkrası oluşturulmadan; yalnızca "önceki kararda direnilmesine" şeklinde karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olacağı-