Somut olay incelendiğinde dava dilekçesinde ve dilekçenin "Sonuç ve İstem" kısmında sözleşme dışı iş bedeli ile ilgili bir talep yer almadığından, mahkemece davada sözleşme dışı iş bedeli talep edilmediği halde sözleşme dışı iş bedelinin hüküm altına alınmasının HMK'nın 26. maddesinde düzenlenen taleple bağlılık ilkesine aykırı olduğu- Dosya kapsamında davalının sözleşmeye aykırı eylemleriyle zarar arasındaki illiyet bağının varlığını kabule elverişli ve yeterli deliller sunulmamış olup, buna rağmen mahkemece illiyet bağının varlığı kabul edilerek davacının tazminat taleplerinin hüküm altına alınmasının doğru olmadığı- Mahkemece HMK 'nın 281/3 maddesi uyarınca, maddi gerçeğin ortaya çıkması için yeniden seçilecek metraj, maliyet, yol alt yapı işleri ve kesin hesap konusunda uzman teknik bilirkişi kurulundan, sözleşme ve ekleriyle taraflarca sunulan tüm deliller, önceki bilirkişi raporu ve ek raporu ile bu raporlara yapılan itirazlar da değerlendirilerek gerekçeli ve denetime elverişli rapor alınarak kesin hesabın bilirkişilere çıkarttırılması, kesin hesap çıkartılırken davacı yüklenicinin idareye sunduğu kesin hesap hak edişinde yüklenici alacağının 3.241.778,60 TL olarak belirlendiğinin dikkate alınması, davalı vekili temyiz dilekçesinde davalı belediyenin Giderler Müdürlüğünce "henüz taraflarına iletildiğini" belirterek temyiz dilekçesi ekinde 5 adet temlikname sunduğundan, bu temliknameler de incelenip değerlendirilerek davacının kesin hesap alacak talebi ile ilgili olarak oluşacak sonuç çerçevesinde bir karar verilmesi gerekeceği- Sözleşmenin 4. maddesinde belirtildiği gibi, taraflar arasında kesin hesap uyuşmazlığı doğduğundan ve uyuşmazlık mahkemece tayin olunacak bilirkişi kurulu tarafından düzenlenecek kesin hesap sonucuna göre çözümleneceğinden, bilirkişilerce yapılacak kesin hesap sonucuna göre ve sözleşmenin 32. ve Bayındırlık İşleri Genel Şartnamesi'nin 45. maddesindeki teminatın iadesi şartlarının gerçekleşip gerçekleşmediğinin araştırılmasından sonra, davacının irat kaydedilen teminat mektubu bedelinin iadesi talebiyle ilgili bir karar verilmesi gerekirken eksik incelemeyle teminat mektubu bedelinin davalıdan tahsiline karar verilmesinin doğru olmadığı- Mahkemece hüküm altına alınan alacağa 23.07.2012 geçici kabul onay tarihinden itibaren faiz yürütülmüş olup, geçici kabulün yapılması ve onaylanmasının hüküm altına alınan alacaklar yönünden borçluyu temerrüde düşürücü nitelikte bir işlem olmadığı, mahkemece davadan önce faiz başlangıcına esas olacak bir temerrüt ihtarnamesi veya kesin vade bulunup bulunmadığı araştırılmadan hüküm altına alınan alacağa geçici kabul onay tarihinden itibaren faiz yürütülmesinin doğru olmadığı-
İmar planının iptali istemiyle ................. İdare Mahkemesine 2011 yılında dava açıldığı, davalı belediyece yapılan ihale sonucu davacı ile yapım işi için 29.07.2013 tarihinde sözleşme imzalandığı, sözleşme ve ekleriyle ihale evraklarında sözleşme ve ihale tarihinden önce açılan iptal davası ile ilgili bir bilgi ve kayıt bulunmadığı, davalı belediyece de yüklenici iş ortaklığının iptal davasından haberi olduğunun iddia ve ispat edilmiş olmadığı, davalı belediyenin sözleşmenin imzalanmasından sonra 07.07.2014 tarihinde sözleşme konusu işin yargı sürecinin beklenilmesinin uygun olacağını belirterek, işin durdurulmasını yüklenici iş ortaklığından istediği, davalı belediye tarafından idare mahkemesinde açılan iptal davası ile ilgili daha önceki bir tarihte yükleniciye bilgi verilmediğinin anlaşıldığı, o halde davalı belediyenin kendi kusuruyla sözleşmenin feshine sebebiyet verdiği anlaşıldığından, davacının talep edebileceği tazminatların belirlenerek uzman bilirkişi kuruluna hesaplama yaptırılıp oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekeceği-
Sözleşmenin haklı olarak feshi halinde, istenen menfi zarar isteklerinde “kaçırılan fırsat” esasına göre hesaplama yapılması gerektiği- 'Kaçırılan fırsat'ın, sözleşme tarihinde yürürlükte bulunan eser sözleşmesinin haklı olarak feshedilmesi durumunda feshedenin uğradığı zararları talep edebilmesi olduğu ve sözleşmenin yapılmaması halinde uğranılamayacak zarar olarak ortaya çıktığı- 'Kaçırılan fırsat'ın, yüklenicinin sözleşmesine göre yapımını üstlendiği halde yapmadığı işin makul süredeki yeniden yapım bedeli ile sözleşmenin yapıldığı tarihte kendisinin sözleşme ilişkisine bağladığı teklife en yakın alınabilecek teklif fiyatı arasındaki farktan ibaret olduğu- Arsa payı karşılığı inşaat sözleşmelerinin geriye etkili feshinde, sözleşmede kararlaştırılan ifaya ekli ceza niteliğindeki ceza koşulları, gecikme tazminatı gibi müspet zarar kapsamındaki zarar kalemlerinin kural olarak istenemeyeceği; bunların istenebilmesi için sözleşmenin feshedilmemiş olması ya da fesih halinde dahi talep edilebileceğinin sözleşmede kararlaştırılmış olması gerektiği- "El atmanın önlenmesi davasının geri alınması" niteliğindeki beyana karşı tarafça muvafakat edilmediğinden baki olan bu istek hakkında taşınmazın dava tarihi itibariyle belirlenen değeri üzerinden peşin harç ikmali de yapıldığı halde, olumlu ya da olumsuz bir hüküm kurulmamasının usulen doğru olmadığı- Yüklenici tarafından arsa sahibine peyder pey ödenmesi gereken bedelin belirlenen tarihlerde ödenip ödenmediğinin ve sözleşmedeki "aşamalı devir" hükmü gereğince; %25'i sözleşmenin imzalanmasını müteakip, %20'si yapı ruhsatı alındıktan sonra, kalan %55'i de inşaatın aşamalarına göre yükleniciye peyder pey verilmesi gereken arsa paylarının ve bağımsız bölümlerin devirlerinin yapılıp yapılmadığının ve yapıldıysa bu devirlerin zamanında gerçekleşip gerçekleşmediğinin, söz konusu devirlere arsa sahibi aleyhine açılan tapu iptali tescil davasının ve bu davada verilen ihtiyati tedbir kararının etkisinin ne olduğunun, süresinde devir olmadığı takdirde yüklenicinin bunları arsa sahibinden talep edip etmediğinin belirlenmesi gerektiği-
Arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesinin geriye etkili feshi ile tapu iptali ve tescil istemiyle açılan davada; taşınmazın yapı kayıt belgesi alınmak suretiyle yasal hale getirildiği bu nedenle davanın reddine karar verileceği-
Davacının dava dışı iş sahibi idare tarafından sözleşme konusu elektrik direklerinin sözleşme eki teknik şartnamedeki ağırlıklara uygun ağırlıkta ve nitelikte olmaması nedeni ile idare tarafından hak edişlerinde yapıldığı sabit olan kesintileri rücuen davalıdan talep hakkının mevcut olduğu, bu itibarla da bozma ilamı sonrasında aldırılan bilirkişi kurulu ek raporu doğrultusunda davanın kısmen kabulü gerektiği-
Müdahale talep eden vekili sebebini açıklayarak ve müvekkilinin davacı yanında davaya katılmak istediğini bildirerek usulünce fer'i müdahillik dilekçesi vermiş olup, davacı şirket ile aralarındaki satış vaadi sözleşmesi gereğince ödenen taşınmaz satış bedeli ile ilgili olarak 19/06/2017 tarihli protokole göre davacının ödemesi kararlaştırılan 61.500 USD paranın müdahale isteyene ödenmesinin Karşıyaka Asliye Ticaret Mahkemesinin 2017/215 Esas sayılı bu davasının davacı şirketin lehine sonuçlanması süre ve koşuluna bağlandığı, eldeki davada mahkemece "müdahale talep edenin iddia ettiği hak ile dava konusu hakkın doğrudan ilgisinin bulunmadığı" gerekçesi ile fer'i müdahillik talebinin reddine karar verilmesi usulen doğru olmadığı, ancak eldeki davada verilen "davanın reddi" yönündeki nihai karar davanın taraflarınca istinaf edilmediği gibi, her iki taraf vekilince de "istinaf isteğinden feragat edildiği" ile ilgili dilekçe verildiği, yargılama sonucunda verilen hüküm sadece taraflar hakkında verildiğinden ve kendisi hakkında hüküm kurulmayan fer'i müdahilin bu hükmün esası ile ilgili olarak ancak yanında yer alacağı davacı ile birlikte, diğer bir deyişle davacının kararı istinaf etmesi halinde istinaf etmesi mümkün olduğundan, diğer yandan ise "davanın reddi" kararının davacı tarafça istinaf edilmemesi nedeniyle davalı yararına usuli kazanılmış hak oluştuğundan, müdahale talep edenin artık bu aşamada davada müdahil olarak yer almasında herhangi bir hukuki yararı kalmadığı gerekçesiyle, istinaf başvurusunun hukuki yarar yokluğu nedeniyle usulden reddine karar verilmesi gerekeceği-
Davacının dava tarihinde ve halen dava konusu bağımsız bölümün kayıt maliki olduğu, davalının taşınmazdan yararlanmasını gerektiren üstün ve korunması gereken bir hakkı, buna dayanak olabilecek bir mahkeme kararı yahut davacı ile aralarında sözleşme ilişkisi bulunmadığı, davalının derdest davanın bekletici mesele yapılması ya da Anayasa Mahkemesine yapılan bireysel başvuru sonucunun beklenilmesi taleplerinin çekişmenin esası ve sonucu ile doğrudan ilgisi olmadığından kabul edilmediği, davalı itiraz ve taleplerinin dinlenilebilir olmadığı, dava konusu taşınmazın dava tarihindeki hukuksal ve fiili durumu, konumu ile tarafların sıfatları gözetildiğinde, davacı iddia ve isteminin yasal, hukuksal ve eylemsel olarak yerinde ve ispatlanmış olduğu-
Yargılama devam ederken davalı şirketin 205.173,03 TL ödeme yaptığı, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 331.maddesi gereğince mahkemenin yargılamaya devam ederek dava açıldığı zaman hangi tarafın haksız olduğunu tespit etmesi ve tutumuyla dava açılmasına sebep olan tarafı yargılama gideri ile mahkum etmesi gerektiği, taraflar arasında imzalanmış tesis sözleşmesinin 9. maddesine göre 2018 yatırım yılında en fazla 12 taksitle iş bedelinin ödeneceğinin kararlaştırıldığı, tesis sözleşmesine konu yerin geçici kabulünün 2014 yılında yapılmış olması, aradan geçen süre içinde davalının gerekli işlemleri tesis etmesi gerekli olduğu, ahde vefa ilkesi kapsamında davalı taraf sözleşme ile bağlı olduğundan yönetmelik vasfındaki düzenlemenin taraflar arasındaki akit ilişkisine müdahale edemeyeceğinden yargılama giderinin davalı üzerinde bırakılması gerektiği gerekçesiyle, dava konusuz kalması nedeniyle davanın esası hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilmesi gerekeceği-
Eksik/ayıplı iş olup olmadığının tespitinde, dava konusu olan bağımsız bölümlerde mobilya/iç dizaynda iddia olunan eksik/ayıplı işler taraflar arasında olan sözleşme kapsamında, iç dizayn için taahhüt edilen vasıf ve nitelikte yapılmadığı ve ayıplı imalat bedeli mahkemece yapılan keşif sonucu alınan denetime elverişli, gerekçeli bilirkişi heyet raporu ile belirlendiği, taraflar arasında kararlaştırılan toplam iş bedeli uyuşmazlık konusu olmayıp davalının da ihbar definin olmaması karşısında davacının davalıya ayıplı işler bedeli oranında borçlu olmadığının kabulü gerektiği, davanın yüklenici ile alt yüklenici arasında olması itibariyle iş bedellerinin bağımsız bölüm sahiplerince ödendiği olgusunun da işbu dava yönünden önemi olmadığı, davacının, bilirkişi raporu ile belirlenen miktarda davalıya borçlu olmadığının tespitine karar verilmesi gerekeceği-
Mahkemece, Anayasa'nın ve 6100 sayılı Kanun’un aradığı anlamda herhangi bir gerekçe oluşturulmadan karar verildiği, kararın hangi sebep ya da sebeplerle verildiğine ilişkin açıklama ve gerekçe içermediği, gerekçeli karar ile hüküm fıkrasının çelişkili olduğu görüldüğünden, tarafların diğer temyiz itirazları incelenmeksizin kararın bu nedenle bozulması gerekeceği, mahkemece yapılacak işin, ilgili yasal düzenlemeler ve ilkeler gözetilerek anlaşılabilir ve denetlenebilir nitelikte gerekçe içeren bir karar vermek olması gerekeceği-