Alacaklının kira alacağının tahsili amacıyla tahliye talepli başlattığı ilamsız icra takibinde -05.07.2014 tarihli 900,00TL, 05.08.2014 tarihli 900,00TL ile ekli kira sözleşmesi içeriğine göre bakiye kalan 1.456,00TL- kira alacağının ve borçlunun tahliyesinin talep ettiği, borçlunun ödeme emrine itiraz etmediği, alacaklı vekilinin icra mahkemesine başvurarak borçlunun 1800 TL ödediğini, bakiye kalan kira alacağının ödemediğini ve borçlunun temerrüde düştüğünü ileri sürerek kiralanandan tahliyesini talep ettiği uyuşmazlıkta, borçlu kiracının, süresi içinde ödeme emrine itiraz etmediği için, ödeme emri ile istenen kira borcu kesinleştiğinden, İİK. 269/a uyarınca, icra mahkemesince 30 günlük ihtar müddeti içinde takipte kesinleşen kira borcunun ödenip ödenmediğinin incelenmesi gerektiği- "Borçlu ödeme emrine itiraz etmese bile, icra mahkemesinde ödeme emri tebliğinden önceki ödemeleri ileri sürebileceği, icra mahkemesinin ihtarın haklı olup olmadığını inceleyebileceği, bu nedenle ödeme emri tebliğinden önce kira borcunun ödenip ödenmediğinin araştırılması gerektiği" gerekçesiyle direnme kararının ilave gerekçeler ile bozulması gerektiği şeklindeki görüşün HGK çoğunluğu tarafından benimsenmediği-
Kira ilişkisine dayanan ilamsız takipte, borçlunun kira ilişkisine ve kira miktarına açıkça karşı çıkmaması karşısında, İİK'nun 269/2. maddesi gereğince kira ilişkisinin ve kira miktarının kesinleştiğinin kabulü gerektiği, bu durumda davalı borçlunun kiranın ödendiğini veya sair bir sebeple istenemeyeceğini İİK’nun 269/c maddesinde belirtilen belgelerle kanıtlamak durumunda olduğu-
Adi kiraya ve hasılat kiralarına ilişkin başlatılan takipte, borçlunun icra dairesine süresi içerisinde yaptığı borca itirazı üzerine duran takibin devamını sağlamak amacıyla alacaklı tarafından icra mahkemesine yapılan başvuru ile itirazın kaldırılmasının ve kiralananın tahliyesinin istendiği, mahkemece alacaklıya ait banka kayıtları getirtilerek yaptırılan bilirkişi incelemesi sonucunda; takip konusu kira bedellerinin ödendiği, takip tarihi itibariyle borçlunun alacaklıya herhangi bir borcunun bulunmadığı gerekçesiyle itirazın kaldırılması ve tahliye talebinin reddine karar verilmiş ise de, kira bedellerinin ödendiği banka hesap ekstresinde yapılan ödemelerin hangi aya ait olduğu anlaşılmadığından ve alacaklının da bilirkişi raporuna itiraz dilekçesi ve 08.11.2018 tarihli son celsedeki beyanıyla bu ödemelerin takip konusu alacakla ilgili olmayıp geçmişe ait borçlara ilişkin olduğunu beyan etmesi karşısında, borçlunun itirazını İİK’nın 269/c maddesinde belirtilen belgelerle ispatlayamadığının kabulü gerektiği-
Kira sözleşmesinde kira bedelinin yabancı para olan EURO olarak ödenmesi kararlaştırıldığından bunun tahsiline yönelik takibe itirazın kaldırılmasına karar verilerek icra inkar tazminatının ise Türk parası cinsinden belirlenmesi gerektiği-
Alacaklının, borçlu tarafından sunulan ek protokolü, ........... tarihli itirazın kaldırılması dilekçesi ile istinaf ve temyiz dilekçelerinde yani tüm aşamalarda inkar ettiği, altındaki imzayı da kabul etmediği ve gerekirse imza incelemesi yapılmasını talep ettiği görülmesine rağmen, İlk Derece Mahkemesi ve Bölge Adliye Mahkemesi’nce alacaklı tarafından söz konusu protokoldeki imzaya karşı çıkılmadığı gerekçesiyle ek protokol hükme esas alınmak suretiyle sonuca gidilmesinin doğru bulunmadığı, her ne kadar dar yetkili icra mahkemesinin icra takibine dayanak yapılan belgedeki inkar edilen imzayı inceleme yetkisi yok ise de; borçlu tarafından sunulan .......... tarihli sözleşme altındaki imzanın alacaklıya ait olması durumunda, sözleşme tarihleri gözetildiğinde önceki sözleşmenin uyuşmazlık konusu kira bedeli yönünden değiştirildiğinin, taraflar arasındaki akdi ilişkinin kira bedeli yönünden son sözleşmeye göre devam ettiğinin kabulü gerekeceğinden, mahkemece, borçlunun dayandığı ek protokoldeki imza alacaklı tarafından inkar edildiğinden İİK’nun 269 c / II maddesi hükmü gereği aynı Kanun’un 68. maddesine göre anılan ek protokolün aslının temini ile, protokoldeki imzanın alacaklıya ait olup olmadığı yönünde bilirkişi incelemesi yaptırılarak sonucuna göre bir karar verilmesi gerekeceği-
Tahliye işleminin durdurulmasına ilişkin tavzih kararı icra müdürlüğü karar tarihinden önce bozulduğundan ortadan kalkmış, uygulanabilirliği kalmamış olup, borçlu şirketin dava konusu taşınmazda hissedar olmadığı anlaşıldığından, Sulh Hukuk Mahkemelerince verilen tahliye kararları kesinleştiğinden, icra müdürlüğünce davalı şirketin dava konusu taşınmaz yönünden de tahliye kararının infazının kabulü gerekli olup, icra müdürlüğünün dava konusu taşınmaz yönünden tahliyesinin durdurulmasına dair memur işleminin iptaline karar verilmesi gerekeceği, o halde ilk derece mahkemesinin borçlu yönünden şikayetin kabulü kararının yerinde olduğu-
Alacaklının kira tespit davası açmak üzere borçluya gönderdiği ihtarnamedeki “ödenmekte olan” tabirinin aylık kira bedelinin "1.250TL" olduğunun kabul edildiği anlamına gelmeyeceği- Söz konusu ihtarnamenin, aylık kiraya itirazın ispatı için İİK. 269/c'de yazılı olan belgeler niteliğinde olmadığı- İhtarnamede takip talebinde istenen kira farklarına ilişkin kira döneminden sonraki kira dönemi için aylık kiranın "10.000TL+kira stopajı" olarak ödenmesi, aksi takdirde kira bedelinin artırılması için dava açılacağının ihtar edilmesinden, aylık kira bedelinin 1250TL olduğu anlamının da çıkarılamayacağı- Borçlunun örnek 13 ödeme emrine karşı 7 gün içinde icra dairesine kira akdi dışında aylık kiranın 1.250TL olduğu ve bu miktarda ödeme yaptığı için borcu olmadığı itirazında bulunduğu, 30 günlük ödeme süresi içinde icra dairesine bir ödeme yapmadığı ve İİK. 269/c 'deki belgelerle itirazını ispatlayamadığı anlaşıldığından, kira sözleşmesindeki artırım oranına uygun kira borcunu ödemeyen borçlu temerrüde düştüğünden mahkemece itirazın kaldırılması ve tahliyeye karar verilmesi gerektiği- "Borçlu tarafından İİK’nın 269/c maddesinde düzenlenen kira borcunun sair bir sebeple istenemeyeceği hükmüne göre, noter ihtarnamesi ile aylık kira bedelinin 1.250TL olduğu ispatlandığı" şeklindeki görüşün HGK çoğunluğunca benimsenmediği-
Kefili koruyucu hükümlerden kurtulmak amacıyla, başka adlar altında yapılan sözleşmelere de kefalet hükümlerinin uygulanacağı, garantörlük sözleşmesine de kefalet sözleşmesi hükümleri uygulanacağından, TBK mad. 583'te belirtilen yazılı şekilde yapılma ve azami miktarın belirtilmesi şartlarına uyulmadan yapılan garantör sözleşmesinin geçersiz olacağı-
Takip dayanağı olan ve taraflar arasında düzenlenen bila tarihli "protokoldür" başlıklı demirbaş eşyalara ilişkin kira sözleşmesinin taraflar arasında karşılıklı edimleri içeren sözleşme olup, kayıtsız şartsız borç ikrarını ihtiva etmediğinden, dolayısıyla alacağın tahsil edilip edilmeyeceği yargılamayı gerektirdiğinden, bu haliyle sözleşmenin, İİK. nun 68/1. maddesinde yer alan ve alacaklıya genel haciz yolu ile takip yapma imkanı tanıyan borç ikrarını içeren bir belge niteliğinde olmadığı, borç da kabul edilmediğine göre, iki tarafa edimler yükleyen sözleşme kapsamında alacaklının alacaklı olup olmadığının ve varsa alacak miktarının ne olduğunun genel mahkemelerde yapılacak yargılama sonucunda belli olacağı, o halde mahkemece, itirazın kaldırılması talebinin reddine karar verilmesi gerekeceği-
Tahliye tarihinden sonraki dönem kira alacağının varlığı ve miktarı yargılamayı gerektirdiği- Reddedilen miktar yönünden ortada likit bir alacağın varlığından söz edilemeyeceğinden, reddine karar verilen kısım için davalı lehine icra inkar tazminatına karar verilemeyeceği-