Takibe dayanak kira sözleşmesindeki imzalar açık ve kesin olarak reddedilmediğinden, kira sözleşmesinin varlığı ve içeriğinin sözleşmenin özel şartlarına göre belirlenen kira alacağının takip hukuku bakımından kesinleştiği- Kira sözleşmesinin tam iki tarafa borç yükleyen bir sözleşme olduğu, kiralanan taşınmazın kiracılara teslim edilmediği itirazı karşısında alacağın varlığının tespitinin yargılamayı gerektirdiğinin ileri sürülemeyeceği- Kira sözleşmesinde kiralanan taşınmazın kiracılara teslim edilmediğine dair bir hüküm bulunmadığına göre, kiracı borçluların "kiralananın kendilerine teslim edilmediği" iddiasını İİK 269/c- 1 uyarınca yazılı belgelerle kanıtlamak zorunda olduğu- Borçluların itirazlarını bu nitelikteki belgelerle ispat edip edemeyeceğini incelemek ve sonuca varmak icra mahkemesinin yetkisi ve görevi içerisinde olduğundan, alacaklının itirazın kaldırılmasını istemesinde yargılamayı gerektir bir durum bulunmadığı- İspat yükü ters çevrilerek alacaklının itirazın kaldırılması isteminin reddine karar verilmesinin hatalı olduğu- "TBK 301 uyarınca, borçlular itirazında kiralananın teslim edilmediğini bildirdiğinden bu konu tartışmalı olduğuna göre kira sözleşmesinin delil olmayıp, yazılı delil başlangıcı olabileceği, icra mahkemesinin dar yetkili olup, çekişmeli hususlarda yargılama yaparak karar veremeyeceği" şeklindeki görüşün HGK çoğunluğunca benimsenmediği-
Yeni korona virüs covid-19 salgını ile, 7226 sayılı kanunun geçici 2.maddesi ile kabul edilen "1.3.2020 tarihinden 30.6.2020 tarihine kadar işleyecek işyeri kira bedelinin ödenememesi kira sözleşmesinin feshi ve tahliye sebebi oluşturmaz" düzenlemesinin yasa koyucunun yaşanan pandemi ve alınan tedbirler kapsamında iş yerlerine ilişkin kira sözleşmelerinin feshi ve tahliyenin belirli bir süre ile engellendiğini gösterdiği-Davalı kiracının takibe konu kira bedelini ödediğini veya sair sebeplerle istenemeyeceğini İİK'nun 269/c maddesinde sayılan belgelerle ispatlaması gerektiği- 7226 sayılı kanunun geçici 2. maddesi düzenlemesinin kira bedelinin tahsilinin istenmesine yasal bir engel oluşturmadığı-
Borçlunun takip dosyasına sunduğu 20.11.2020 tarihli beyan dilekçesinde borca itiraz edilmediği, konkordato kararı nedeni ile takibin iptalini, müdürlüğün aksi kanaatte olması durumunda takibin durdurulmasının talep edildiği, bu beyan dilekçesi sonrası icra müdürlüğünce takibin durdurulmasına ilişkin herhangi bir karar alınmadığı, diğer bir deyişle takibin durdurulmasının söz konusu olmadığı, alacaklının da mahkemeden itirazın kaldırılması ve tahliye talep etmekte hukuki yararının bulunmadığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmesi gerektiği-
Borçlunun ödeme iddiasını ispat için sunduğu dekontlarda atıf olmayıp takibe konu kira borcu için yapılmış ödemeler olduğu anlaşılamadığından sunulan dekontların İİK'nın 269/c maddesinde belirtilen belgelerden olmadığı dolayısıyla borçlu ödeme iddiasını ispatlayamadığından itirazının kaldırılmasına ve takibin devamına karar verilmesi gerektiği- Alacaklının mal varlığına yargılama sırasında ............. Cumhuriyet Başsavcılığınca el konulmuş olup ..........Sulh Ceza Hakimliğinin kararıyla Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonunun kayyım olarak atandığı, fon kurulunun değişik kararları ile alacaklının malvarlığı kayyım temsilciliklerine atamalar yapıldığı, kayyım tarafından dosyaya ............Noterliğinin .............. tarih ........... yevmiye numaralı vekaletnamesinin sunulduğu bu hali ile alacaklının davada taraf ehliyetinin bulunduğu anlaşılmış olup borçlunun bu hususa ilişkin itirazının da yerinde olmadığı- İİK nun 269-d maddesi göndermesi ile İİK’nın 68.maddesi gereğince alacaklının itirazın kendisine tebliğinden itibaren 6 ay içinde itirazın kaldırılmasını talep edebileceği, takip dosyası kapsamından borçlunun itirazının alacaklıya tebliğ edilmediği anlaşıldığından açılan davanın süresinde olduğu, İlk derece mahkemesince ödeme emrinin borçluya tebliğinden itibaren altı ay içinde tahliye davası açılmadığı gerekçesi ile süresinden sonra açılan tahliye davasının reddine karar verilmesi isabetsiz olup temerrüt olgusu oluşmuş ve tahliye işleminin kabulü gerekirse de alacaklı tarafından istinaf başvurusunda bulunulmadığından, alacaklının bu konuya hasren temyiz hakkı bulunmadığı-
Her ne kadar taraflar arasındaki kira kontratında kira başlangıç tarihine ilişkin bölümde başlangıç tarihi yazılı değil ise de sözleşmenin son kısmında ‘..Bu sözleşme 14 Madde olup ........... tarihinde akdedilmiştir.’ ibaresinin yer aldığı, borçlu yanca kira sözleşmesindeki imzaya itiraz edilmeyip alacaklı ile aralarındaki kira ilişkisini inkarın söz konusu olmadığı, itiraz konusu, fiilen kiracılık ilişkisinin başladığı tarih noktasında toplanmakla birlikte aslolan kira sözleşmesindeki tarih olup borçlunun bu savunmasının dinlenilmesinin mümkün olmadığı, ancak alacaklı yanca kira başlangıç tarihinin ............. olduğu açıkça bildirilmiş olduğundan talep aşılmaksızın bu tarihten itibaren kira alacağının hesaplanması gerekeceği, nitekim dosyada mevcut bilirkişi raporu ile de anılan tarih itibari ile kira alacağı hesaplanmış olmakla bu miktar üzerinden itirazın kaldırılması ve tahliyeye karar verilmesi gerekeceği-
Alacaklının kira alacağının tahsili amacıyla tahliye talepli başlattığı ilamsız icra takibinde -05.07.2014 tarihli 900,00TL, 05.08.2014 tarihli 900,00TL ile ekli kira sözleşmesi içeriğine göre bakiye kalan 1.456,00TL- kira alacağının ve borçlunun tahliyesinin talep ettiği, borçlunun ödeme emrine itiraz etmediği, alacaklı vekilinin icra mahkemesine başvurarak borçlunun 1800 TL ödediğini, bakiye kalan kira alacağının ödemediğini ve borçlunun temerrüde düştüğünü ileri sürerek kiralanandan tahliyesini talep ettiği uyuşmazlıkta, borçlu kiracının, süresi içinde ödeme emrine itiraz etmediği için, ödeme emri ile istenen kira borcu kesinleştiğinden, İİK. 269/a uyarınca, icra mahkemesince 30 günlük ihtar müddeti içinde takipte kesinleşen kira borcunun ödenip ödenmediğinin incelenmesi gerektiği- "Borçlu ödeme emrine itiraz etmese bile, icra mahkemesinde ödeme emri tebliğinden önceki ödemeleri ileri sürebileceği, icra mahkemesinin ihtarın haklı olup olmadığını inceleyebileceği, bu nedenle ödeme emri tebliğinden önce kira borcunun ödenip ödenmediğinin araştırılması gerektiği" gerekçesiyle direnme kararının ilave gerekçeler ile bozulması gerektiği şeklindeki görüşün HGK çoğunluğu tarafından benimsenmediği-
Kira ilişkisine dayanan ilamsız takipte, borçlunun kira ilişkisine ve kira miktarına açıkça karşı çıkmaması karşısında, İİK'nun 269/2. maddesi gereğince kira ilişkisinin ve kira miktarının kesinleştiğinin kabulü gerektiği, bu durumda davalı borçlunun kiranın ödendiğini veya sair bir sebeple istenemeyeceğini İİK’nun 269/c maddesinde belirtilen belgelerle kanıtlamak durumunda olduğu-
Adi kiraya ve hasılat kiralarına ilişkin başlatılan takipte, borçlunun icra dairesine süresi içerisinde yaptığı borca itirazı üzerine duran takibin devamını sağlamak amacıyla alacaklı tarafından icra mahkemesine yapılan başvuru ile itirazın kaldırılmasının ve kiralananın tahliyesinin istendiği, mahkemece alacaklıya ait banka kayıtları getirtilerek yaptırılan bilirkişi incelemesi sonucunda; takip konusu kira bedellerinin ödendiği, takip tarihi itibariyle borçlunun alacaklıya herhangi bir borcunun bulunmadığı gerekçesiyle itirazın kaldırılması ve tahliye talebinin reddine karar verilmiş ise de, kira bedellerinin ödendiği banka hesap ekstresinde yapılan ödemelerin hangi aya ait olduğu anlaşılmadığından ve alacaklının da bilirkişi raporuna itiraz dilekçesi ve 08.11.2018 tarihli son celsedeki beyanıyla bu ödemelerin takip konusu alacakla ilgili olmayıp geçmişe ait borçlara ilişkin olduğunu beyan etmesi karşısında, borçlunun itirazını İİK’nın 269/c maddesinde belirtilen belgelerle ispatlayamadığının kabulü gerektiği-
Kira sözleşmesinde kira bedelinin yabancı para olan EURO olarak ödenmesi kararlaştırıldığından bunun tahsiline yönelik takibe itirazın kaldırılmasına karar verilerek icra inkar tazminatının ise Türk parası cinsinden belirlenmesi gerektiği-
Alacaklının, borçlu tarafından sunulan ek protokolü, ........... tarihli itirazın kaldırılması dilekçesi ile istinaf ve temyiz dilekçelerinde yani tüm aşamalarda inkar ettiği, altındaki imzayı da kabul etmediği ve gerekirse imza incelemesi yapılmasını talep ettiği görülmesine rağmen, İlk Derece Mahkemesi ve Bölge Adliye Mahkemesi’nce alacaklı tarafından söz konusu protokoldeki imzaya karşı çıkılmadığı gerekçesiyle ek protokol hükme esas alınmak suretiyle sonuca gidilmesinin doğru bulunmadığı, her ne kadar dar yetkili icra mahkemesinin icra takibine dayanak yapılan belgedeki inkar edilen imzayı inceleme yetkisi yok ise de; borçlu tarafından sunulan .......... tarihli sözleşme altındaki imzanın alacaklıya ait olması durumunda, sözleşme tarihleri gözetildiğinde önceki sözleşmenin uyuşmazlık konusu kira bedeli yönünden değiştirildiğinin, taraflar arasındaki akdi ilişkinin kira bedeli yönünden son sözleşmeye göre devam ettiğinin kabulü gerekeceğinden, mahkemece, borçlunun dayandığı ek protokoldeki imza alacaklı tarafından inkar edildiğinden İİK’nun 269 c / II maddesi hükmü gereği aynı Kanun’un 68. maddesine göre anılan ek protokolün aslının temini ile, protokoldeki imzanın alacaklıya ait olup olmadığı yönünde bilirkişi incelemesi yaptırılarak sonucuna göre bir karar verilmesi gerekeceği-