Üçüncü kişi vekil ile çıkar ve işbirliği içerisinde ise veya kötü niyetli olup vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını biliyor veya bilmesi gerekiyorsa vekil edenin sözleşme ile bağlı sayılmamasının, Medeni Kanunun 2. maddesinde yazılı dürüstlük kuralının doğal bir sonucu olarak kabul edilmesinin gerekeceği-
Sırf boşanmayı sağlayabilmek için, bilerek ve isteyerek mali gücünün üzerinde bir yükümlülüğü üstlenen ya da karşı tarafın mali durumunun iyi olduğunu ve geçinmek için nafakaya ihtiyacı olmadığını bilen kişinin, sonradan bu yükümlülüğün kaldırılması veya azaltılması yönünde talepte bulunması da iyiniyet, doğruluk-dürüstlük ve sözleşmeye bağlılık ilkeleri ile bağdaşmayacağı-Ancak Borçlar Kanununun 19 ve 20. Maddelerine aykırı bulunmayan karşılıklı sözleşmelerde, edimler arasındaki denge, umulmadık gelişmeler yüzünden sonradan bozulacak olursa, sözleşme koşullarının değişen koşullara uyarlanacağı-
Tapuda kayıtlı bir taşınmaz satışının geçerliliği için TMK'nın 706, BK’ nın 213 (şimdi; TBK. mad. 237), Tapu Kanunu'nun 26, 1512 Noterlik Kanunu'nun 60. maddeleri hükümlerince resmi biçim koşuluna uyularak yapılması gerekir ve şekle uyulmadan yapılan sözleşmeler BK’ nın 11. maddesinde (şimdi; TBK. mad. 12) belirtildiği gibi sahih olmaz, bu bir sıhhat şartı olduğundan hakkın kötüye kullanılması kuralından bahsetmenin de hukuka uygun olmayacağı-
Paydaşlar arasındaki elatmanın önlenilmesi davalarında öncelikle tüm paydaşları bağlayan harici bir taksim sözleşmesinin ve özel bir parselasyon planının olup olmadığının veya fiili kullanma biçiminin oluşup oluşmadığının üzerinde özenle durulmasının, varsa çekişmeli yerin kimin kullanımına terk edildiğinin saptanılmasının, harici veya fiili taksim yoksa uyuşmazlığın MK.'nun müşterek mülkiyet hükümlerine göre çözümlenmesinin gerekeceği-
Davalının Türkiye’deki ikametgahını bilen kocanın Belçika’da ayrı bir adres göstererek boşanmayı sağlamış olması Medeni Kanun'un 2. maddesindeki dürüstlük kuralları ile de bağdaşmayacağı, boşanmanın geçerli olduğundan söz edilemeyeceği-
Taşınmaz paydaşlarca özel olarak kendi aralarında taksim edilip her bir paydaş belirli bir kısmı kullanılırken bunlardan bir kısmının kullandığı yeri ve bu yere tekabül eden payı üçüncü kişiye satması halinde zamanında bu yerde hak iddia etmeyen davacının tapuda yapılan satış nedeniyle onalım hakkını kullanması T.M.K.’nın 2. maddesinde yer alan dürüstlük ilkesine aykırı olduğundan davanın reddi gerekeceği-
Davacının onarım hakkını kullandıktan uzun bir süre sonra dava açması, hakkın kötüye kullanılması anlamına geleceği-
Taşınmaz üzerinde davacı ve davalı tarafından ayrı ayrı kullanılan bölümlerin olması, tanık beyanları ile bilirkişi raporuna göre taşınmazın paydaşlar arasında bölünerek kullanıldığı anlaşıldığından zamanında satıcı paydaşın kullandığı kısım üzerinde hak iddia etmeyen davacının önalım hakkını kullanması dürüstlük kuralı bağdaşmayacağından mahkemece davanın reddine karar verilmesi gerekeceği-
İş sözleşmesini fesheden iş sahibi; yönetim yetkisi kapsamındaki bu hakkını kullanırken keyfi davranmaması gerekeceği, işletmesel kararı alırken dürüst olması gerekeceği-
Takip alacaklısının, ilamdan kaynaklanan alacak tutarlarının her biri için ayrı ayrı (örneğin asıl alacak için ayrı yargılama giderleri ve vekalet ücreti için ayrı) ilamlı icra takibi yapmasını engelleyen bir yasa hükmü bulunmadığı–