Dosya kapsamına ve dinlenen tanık anlatımlarına göre, temlikin mal kaçırma amaçlı yapıldığını söyleyebilme olanağı yoktur. Dinlenen tanıklar, temlik tarihinden itibaren aradan bu kadar uzun süre geçmesine rağmen olayı tüm yönleriyle hatırlamaları hayatın olağan akışına terstir. Öte yandan, her ne kadar, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı olarak açılan davalar hak düşürücü süre ya da zamanaşımına tabi değil ise de, aradan 55 yıl geçtikten sonra dava açılmasının da TMK.’nun 2. maddesine aykırılık teşkil edeceği de açıktır. Hal böyle olunca, asıl ve birleşen davanın reddine karar verilmesi gerekirken, delillerin takdirinde yanılgıya düşülerek yazılı şekilde kabulüne karar verilmesinin hükmün bu nedenle bozulmasına sebep olacağı-
Üçüncü kişi vekil ile çıkar ve işbirliği içerisinde ise veya kötü niyetli olup vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını biliyor veya bilmesi gerekiyorsa vekil edenin sözleşme ile bağlı sayılmamasının, Medeni Kanunun 2. maddesinde yazılı dürüstlük kuralının doğal bir sonucu olarak kabul edilmesinin gerekeceği-
Taraflar arasındaki çekişmenin, davacı yönünden intifadan men olgusunun gerçekleşip gerçekleşmediğinin belirlenmesiyle giderilebileceği, onun içinde, davacının, taşınmazda payına karşılık çekişmesiz olarak kullandığı ve ya kullanabileceği bir yer olup olmadığının belirlenmesi, hâsıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, eksik soruşturmayla yetinilerek yazılı olduğu üzere karar verilmesinin hükmün bu nedenle bozulmasına neden olacağı-
Dava dışı şirket müdürü şirket kararı ile (5) yıllığına şirket müdürü olarak seçilmiş ve bu husus Ticaret Sicil Gazetesinde ilan edilmiş, takibe konu senedin tanzim tarihi itibariyle müdürlük görevinin sona erdiği ve bu nedenle de davacı şirketin sorumlu olmayacağı ileri sürülmüşse de davacı şirket tarafından adı geçen kişinin daha sonra yeniden müdür olarak seçildiğinden, davacı şirketin dava konusu senet nedeniyle borçlu olmadığı yolundaki iddianın dürüstlük kuralına aykırı olduğu- Kambiyo senetlerinin ticari defterlere kaydedilmesi zorunluluğu bulunmadığından defterler üzerinde yaptırılan inceleme sonucuna göre taraflar arasında ticari ilişki bulunmadığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmesinin isabetli olmayacağı-
Önalım davasına konu payın ilişkin bulunduğu taşınmaz paydaşlarca özel olarak kendi aralarında taksim edilip her bir paydaş belirli bir kısmı kullanırken bunlardan biri kendisinin kullandığı yeri ve bu yere tekabül eden payı bir üçüncü şahsa satarsa, satıcı zamanında bu yerde hak iddia etmeyen davacının tapuda yapılan satış nedeniyle önalım hakkını kullanmasının T.M.K.nun 2.maddesinde yer alan dürüstlük kuralı ile bağdaşmayacağı-