Davacının dava dilekçesinin ekinde boşanma protokolünü mahkemeye sunmuş olması, boşanma davasındaki beyanları, boşanma kararının hüküm kısmı ve tarafların hiçbir zaman protokoldeki imzalarını inkar etmemiş olmaları, protokolün mahkemece onaylandığı, dikkate alındığında, boşanma dava dosyasındaki bu belge ve beyanların mahkeme içi ikrar niteliğinde olduğu; böylece, görülmekte olan davada kesin delil niteliğini taşıdığı ve ayrıca davacının bu ikrarına rağmen evlilik birliği içinde alınan taşınmaza katkı nedeniyle alacak istemine ilişkin davayı açarak tamamen aksini ileri sürmekle dürüstlük kuralına aykırı davrandığının ve bu durumun hakkın kötüye kullanılması teşkil ettiğinin kabulü gerekeceği-
Ortadan kalkmış ya da yük karşısında sağladığı yarar önemli ölçüde azalmış bir hakkın terkinine karşı çıkmanın dürüstlük kurallarına uygun bir davranış olmadığı-
Protokoldeki maddelerin bir kısmı yerine getirildikten sonra mahkemece onaylanmadığı belirtilerek protokolün kısmen geçersiz olduğunu ileri sürerek davanın reddini savunmanın hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olacağı-
Davacıyı kendi hatalı işlemi nedeniyle yıllarca sigortalı sayan Kurumun, davacıya sigortalı olduğu inancını verdikten sonra yaptığı yanlışlığın farkına vararak sigortalılık süresini indirmesinin 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 2. maddesinde düzenlenmiş olan “herkesin haklarını kullanırken ve borçlarını yerine getirirken dürüstlük kurallarına uymak zorunda bulunduğu” ilkesine aykırı olduğu-
Hiç kimsenin kendi muvazaasına dayanarak hak elde edemeyeceği, davacının kendi muvazaasının sonuçlarından yararlanmasının hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olduğu-
Davalının vekalet görevini kötüye kullanması, inanç sözleşmesindeki edimini yerine getirmemesi ve kendisine duyulan inanç ve güveni yitirmesi sebepleriyle davanın kabulüne karar verilmesi gerekeceği-
Azlin haksız olduğu kabul edilerek davacının alacaklı olduğu, bu ücretten indirim yapılarak belirlenen meblağın (3.508.103.435 YTL'den 87.175,42 YTL'ye) yasal faizi ile tahsiline karar verilmişse de, davacı avukatın talebi, sarfettiği emek ve manevi hak ve nezaket kuralları gözetildiğinde davacı alacağından yapılan indirim fazla olduğundan, mahkemece daha makul bir indirim yapılması gerektiği-
Kanunun emredici hükümlerine, ahlaka kamu düzenine, kişilik haklarına (TBK. mad. 27) veya dürüstlük kurallarına aykırı (TMK. mad. 2) olduğu için geçersiz sayılan Avukatlık Ücret Sözleşmeleri- (TBK.’nun 26 ve 27. maddelerinin, avukatlık ücret sözleşmeleri bakımından da geçerli sınırlamalar olup, bu sözleşmeler bakımından da uygulanması gerektiği; avukatlık ücret sözleşmelerinin de ahlaka, kamu düzenine ve hukuka aykırı olmaması gerektiği, bunun tesbiti için, tarafların sözleşme ile amaçladıkları çıkarların dengede olması gerektiği gözönünde bulundurularak, sözleşme ile bir taraf için sağlanan hak ve menfaate denk düşmeyen ve fahiş olan menfaatin karşı tarafa sağlanmış olmasının -örneğin; sözleşmede kararlaştırılmış olan ücretin, müddeabihin tamamına yakın olmasının- iyiniyet kurallarına aykırı sayılacağı ve avukatlık ücret sözleşmesini geçersiz kılacağı)-
Dürüstlük ilkesi hakim tarafından kendiliğinden (resen) göz önünde tutulmasının zorunlu olduğu, aksine düşünce kötü niyeti teşvik etmek en azından ona göz yummak olacağı-
Önalım davasına konu payın ilişkin bulunduğu taşınmaz paydaşlarca özel olarak kendi aralarında taksim edilip her bir paydaş belirli bir kısmı kullanırken bunlardan biri kendisinin kullandığı yeri ve bu yere tekabül eden payı bir üçüncü şahsa satarsa, satıcı zamanında bu yerde hak iddia etmeyen davacının tapuda yapılan satış nedeniyle önalım hakkını kullanması TMK’nın 2. maddesinde yer alan dürüstlük kuralı ile bağdaşmayacağı-