Dördüncü kişi konumunda olan davalıların, borçlu davalının mali durumu ile alacaklıları ızrar kastını bilen veya bilmesi gereken kişilerden olması halinde tasarrufun iptaline karar verilmesi gerekeceği- Tasarrufun iptali davalarında karar harcının tasarrufa konu malın tasarruf tarihindeki gerçek (rayiç) değeri ile davacının alacak miktarından hangisi daha az ise o değer üzerinden hesaplanması gerekeceği- 6183 s. K.'un uygulanmasından doğan her türlü davalar için avukatlık ücreti tutarının maktu olarak belirlenmesi gerekeceği-
6183 s. K. mad. 28/2 uyarınca, edimler arasındaki fahiş fiyat farkının bulunması halinde yapılan tasarrufun bağışlama hükmünde sayılacağı- 6183 s. K. mad. 30 uyarınca, borçlunun malının bulunmadığı veya borca yetmediği takdirde amme alacağının bir kısmının veya tamamının tahsiline imkân bırakmamak amacıyla borçlu tarafından yapılan bir taraflı muamelelerle borçlunun maksadını bilen veya bilmesi lazım gelen kimseler ile yapılan tüm muamelelerin hükümsüz olacağı-
Tasarruflar, İİK. mad. 280/son uyarınca, "ticari işletmenin veya işyerindeki mevcut ticari emtianın tamamını veya mühim bir kısmının devri" olduğundan, davalı şirketin, borçlunun alacaklılarını ızrar kasdını bildiği ve borçlunun da bu hallerde ızrar kasdiyle hareket ettiğinin kabul edileceği- Bu karinenin, ancak iptal davasını açan alacaklıya devir, satış veya terk tarihinden en az üç ay evvel keyfiyetin yazılı olarak bildirildiğini veya ticari işletmenin bulunduğu yerde görülebilir levhaları asmakla beraber Ticaret Sicili Gazetesiyle; bu mümkün olmadığı takdirde bütün alacaklıların ıttılaını temin edecek şekilde münasip vasıtalarla ilan olunduğunu ispatla çürütülebileceği-
İİK. mad. 280/son uyarınca, ticari işletmenin veya işyerindeki mevcut ticari emtianın tamamını veya mühim bir kısmını devir veya satın alan yahut bir kısmını iktisapla beraber işyerini sonradan işgal eden şahsın, borçlunun alacaklılarını ızrar kastını bildiği ve borçlunun da bu hallerde ızrar kastiyle hareket ettiğinin kabul olunacağı, bu karine, ancak iptal davasını açan alacaklıya devir, satış veya terk tarihinden en az üç ay evvel keyfiyetin yazılı olarak bildirildiğini veya ticari işletmenin bulunduğu yerde görülebilir levhaları asmakla beraber Ticaret Sicili Gazetesiyle; bu mümkün olmadığı takdirde bütün alacaklıların ıttılaını temin edecek şekilde münasip vasıtalarla ilan olunduğunu ispatla çürütülebileceği-
6183 s. AATUHK'nun 24 vd. maddeleri gereğince açılmış tasarrufun iptali istemine ilişkin davada davalıların ikametgah yeri olan mahkemenin yetkili olduğu; bu tür davalarda aciz belgesi sunulma zorunluluğu bulunmadığı; davalının eniştesi olan borçlunun durumunu ve amacını bilebilecek kişilerden olması nedeniyle dava konusu tasarrufların 6183 s. AATUHK'nun 30. maddesi gereğince iptale tabi olduğu ve davacı idare yararın maktu vekalet ücretine takdir edilmesi gerekeceği-
Davalıların, "dava konusu alacağın gerçek bir alacak olmadığını" savundukları görüldüğünden, öncelikle takip konusu alacağın (takip konusu çekin keşide tarihi ile iptali istenen tasarrufun aynı tarihli olması da gözönünde bulundurularak) gerçek bir alacak olup olmadığı yönünden taraflara delilleri sorularak bildirecekleri delillerin toplanması ve davacı ve davalı borçlu şirketin ticari defterleri üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılarak sonucuna göre karar verilmesi gerektiği- Dava konusu taşınmaz tapuda "arsa" olarak gözükmesine rağmen, bilirkişi raporundan taşınmaz üzerinde akaryakıt istasyonu bulunduğu; borçlu şirket temsilcileri ile davalı üçüncü kişinin aynı nüfusa kayıtlı oldukları anlaşıldığından, dava konusu tasarrufun İİK. mad. 280/1,3 gereğince iptale tabi olup olmadığının değerlendirilmesi, davalı dördüncü kişinin, ise 280/1 madde gereğince borçlunun durumunu ve amacının bilebilecek kişilerden olup olmadığı yönünden mevcut delillerin değerlendirilmesi ve sonucuna göre karar karar verilmesi (davalı dördüncü kişinin kötüniyetli olduğunun ispatlanamaması halinde, davalı üçüncü kişi yönünden İİK. mad. 283/2 gözönünde bulundurularak) gerektiği-
6183 s. Kanun'un uygulanmasından doğan her türlü davalar için avukatlık ücreti tutarının maktu olarak belirlenmesinin gerekeceği-
Davanın İİK.nın 277 ve devamı maddeleri uyarınca açılan tasarrufun iptali isteğine ilişkin olduğu- 3. kişi konumundaki davalı ile borçlu davalı arasında arkadaşlık, akrabalık, iş ilişkisi, komşuluk, ticari ilişki gibi herhangi bir yakınlık da bulunmadığı, bu durumda 3. kişinin borçlu davalının mali durumu ile alacaklıları ızrar kastını bilen veya bilmesi lazım gelen kişilerden olduğunun kanıtlanamaması nedeniyle söz konusu parsele ilişkin davanın reddine karar verilmesi gerektiği-
Üçüncü kişinin açtığı istihkak davası ile alacaklının karşı dava olarak açtığı tasarrufun iptali davasına ilişkin somut olayda, istihkak davası yönünden, fatura zincirindeki bir kişinin borçlu şirket ortağının kayınbiraderi; bir şirketin ise borçlu şirketin diğer ortağının kiracısı; bir başka şirketin ise ortak ve yetkililerinin aynı zamanda borçlu şirketin ortak ve yetkilileri olan kişiler oldukları anlaşıldığı, üçüncü kişi ile borçlu arasında organik bağın bulunduğu, yine 'organik bağın olduğu' hususu mahkeme kararı ile sabit olduğu, bütün bu husus değerlendirildiğinde üçüncü kişi tarafından açılan istihkak davasının reddine karar verilmesi gerektiği-
Borçlu ve kardeşi arasındaki satışın İİK'nun 278/3-1 maddesi gereğince bağışlama niteliğinde olduğu iptale tabi olduğu; ayrıca taşınmazın gerçek değeri ile satış bedeli arasında fahiş fark bulunduğundan ve satışının muvazaalı olduğunun anlaşıldığından da yapılan tasarrufun iptali gerektiği- İptal davası sabit olduğu takdirde, davacının davaya konu olan mal üzerinde cebri icra yolu ile hakkını alma yetkisini elde edeceği ve dava konusu taşınmaz ise, davalının üçüncü kişi adına olan kaydın düzeltilmesine gerek olmaksızın o taşınmazın haciz ve satışını isteyebileceği, bu nedenle sadece satışın iptali ile davacı alacaklıya takip konusu alacak ve fer'ileri ile sınırlı olarak cebri icra yetkisi tanınması gerekirken taşınmazın borçlu adına tesciline karar verilmesinin usul ve yasaya uygun olmadığı-