Davalının, borçlu ile gerek taşınmazda hissedar olmalarından gerekse borçlu ile olan ilişkilerinden dolayı onun alacaklılarından mal kaçırmak ya da alacaklılarını ızrar kastı ile hareket ettiğini bilebilecek kişilerden olduğunun belirgin bulunduğu- Tasarrufun iptali davalarında tarifeye göre hesaplanacak karar ve ilam harcı ile vekalet ücretinin takip konusu alacak miktarı ile tasarruf konusu malın tasarruf tarihindeki değerlerinden hangisi az ise o değer üzerinden belirlenmesi gerektiği-
Borçlu davalı ile 3. kişi davalı arasındaki tasarruf yönünden ivazlar arasında bir mislini aşan fahiş fark olduğu anlaşıldığından, tasarrufun 6183 s. K. mad. 28/2 uyarınca iptaline karar verilmesi gerektiği- 4. kişi konumundaki davalı hakkında 6183 s. K. mad. 28'in uygulama yeri bulunmadığından haklarındaki davanın kabul edilebilmesi için kötü niyetli olduklarının davacı alacaklı tarafından kanıtlanması gerektiği- Davalı 4. kişi yönünden davanın reddine, borçlu ile hukuki muamelede bulunan davalı 3. kişi yönünden ise taşınmazı elden çıkardığı tarihteki keşfen belirlenen gerçek değerini geçmemek kaydıyla ve de alacak ve fer'ileriyle sınırlı olmak üzere nakden tazminata mahkum edilmesi gerektiği-
"Davalı borçlu ve üçüncü kişinin arkadaş oldukları, üçüncü kişinin aylık 1.500 TL maaş ile çalıştığı, eşinin çalışmadığı iki çoğunun bulunduğu, kayınpederine ait evde oturduğu, davalı borçlunun ise kredi kartı borcu bulunduğu, tarafların mali ve sosyal durumları itibariyle 95.000 TL'lik borç ilişkisine giremeyecekleri, dayanak bononun her zaman düzenlenebilecek belgelerden olduğu, aralarındaki borç ilişkisinin muvazaalı olduğu davacı bankanın alacağını maaş haczi ile almasını engellemeye yönelik bulunduğu" gerekçesiyle "davanın kabulü ile icra dosyasındaki alacağın davacı açısından geçersiz sayılarak, davacıya borçlunun maaşı üzerinde alacak ve ferileriyle sınırlı olmak üzere cebri icra yapabilme yetkisi verilmesine" karar verilmesinn isabetli olduğu-
Dava konusu taşınmazın tapudaki satış bedeli ile bilirkişi tarafından belirlenen rayiç değeri arasında misli fark bulunduğu, devirlerin kısa aralıklarla yapıldığı, tüm davalıların ortak kabulleri doğrultusunda davalılar arasındaki devirlerin bedelsiz olarak gerçekleştiği, davalıların tamamının birbirleri ile yakın ilişki içinde oldukları ve birbirlerinin borçlarının bilebilecek veya bilmesi gereken kişilerden olduğu, borçlu ile davalının yakın arkadaş ve akraba olduğu gibi aynı zamanda iş ortağı oldukları borçlunun durumunu bilebilecek durumda olduğu, diğer davalının da borçlunun durumunu ve amacının bilebilecek kişilerden olduğu, dava konusu tasarrufların İİK 278, 279, 280. maddeler gereğince iptale tabi bulunduğu- Dava konusu taşınmaz dava dışı bir başka kişi adına tescil edildiğinden, davanın bedele dönüştüğü gerekçesiyle davanın ıslah edilmiş hali ile bedele ilişkin olarak kabulü ile davacının takip konusu alacak ve ferileriyle sınırlı olarak davalılardan tahsili ile davacıya verilmesine verilmesinin isabetli olduğu-
Bilirkişi tarafından belirlenen rayiç bedel ile satış değeri arasında misli fark bulunması halinde, yapılan tasarrufun İİK. mad. 278/3-2 gereğince iptale tabi olduğu- Satışın borca mahsuben yapıldığının belirtilmesi halinde, yapılan devrinin mutad ödeme olmaması nedeniyle İİK. mad. 279/2 gereğince iptale tabi olduğu- Borçlu ile arasında ticari ilişki bulunan üçüncü kişinin, borçlunun durumunu ve amacını bilebilecek kişilerden olması nedeniyle, yapılan tasarrufun İİK. mad. 280/1-2 gereğince iptale tabi olduğu- Taşınmazın halen borçlu tarafından kullanılıyor olmasının hayatın olağan akışına aykırı olduğu ve davalı üçüncü kişinin, borçlunun durumunu ve amacını bilebilecek kişilerden olması nedeniyle yapılan tasarrufun İİK. mad. 280/1 gereğince iptale tabi olduğu-
Tasarruflar, kredi sözleşme tarihinden sonra yapıldığından, borçtan önce yapıldığı şeklindeki kabul yerinde olmamakla birlikte, davalı şirketlerin kötü niyetli oldukları ispatlanmadığından tasarrufun iptali davasının reddi gerekeceği- Takip konusu alacak miktarı ile tasarruf konusu malın tasarruf tarihindeki değerlerinden hangisi az ise o değer üzerinden nisbi olarak belirlenmesi gereken vekalet ücretinin maktu olarak belirlenmesinin isabetsiz olduğu-
Gerek borçlunun savunması gerekse davalının icra ceza makemesindeki savunmasından "dava konusu satış işleminin borca mahsuben yapıldığını" belirtmesi karşısında, borca mahsuben yapılan taşınmaz devrinin mutat ödeme olmaması nedeniyle İİK. mad. 279/2 gereğince iptali gerektiği-Borçlu ile davalı arasında alacak borç ilişki bulunması, borçlu şirket temsilcisi ile davalının aynı ilçe, aynı mahalle ve aynı ciltte nüfusa kayıtlı olmaları, aynı sitede komşu olmaları nedeniyle davalının borçlu şirketin durumunu ve amacını bilebilecek kişilerden olması nedeniyle dava konusu tasarrufun İİK. mad. 280/1 gereğince iptale tabi olduğu-
Davalının borçlu şirket temsilcisiyle olan yakınlığından dolayı davalı borçlu şirketin alacaklılarından mal kaçırmak ya da alacaklılarını ızrar kastı ile hareket ettiğini bilebilecek kişilerden olması nedeniyle tasarrufun iptali gerekeceği (İİK. mad. 280/I)- Aciz belgesi için borçlunun izin almasının gerekli olmadığı- Yapılan satışta edimler arasında aşırı fark bulunması, borçlu ile üçüncü kişi arasında yapılan satışlarda bir iptal nedeniyse de borçlu ile doğrudan işlem yapmamış olan davalı dördüncü kişiler açısından tek başına iptal nedeni olmadığından ve somut olayda da davalı dördüncü kişiler yönünden başkaca bir iptal nedeni olmadığından adı geçenler yönünden davanın reddi ile İİK. mad. 283/2 uyarınca bedele dönüşen davada üçüncü kişinin dava konusu malı elinden çıkardığı tarihteki gerçek değer oranında bedelle sorumlu tutulması gerekeceği-
Taşınmaz satışı kardeşler arasında yapıldığından tasarrufun iptali davasının kabulüne karar verilmesi gerekeceği- Mirası reddeden, dolayısıyla taraf sıfatı bulunmayan borçlu davalı mirasçılarının yargılama giderleri ve vekalet ücretine mahkum edilmelerinin isabetsiz olduğu-
Dava konusu taşınmaza ilişkin tapudaki bedel dışında yapılan ödemenin davalı O. tarafından banka aracılığıyla ödendiğinin ispatlanmasına ve davalı O.'un borçlunun durumunu ve amacını bilebilecek kişilerden olduğunun davacı tarafından ispatlanamamasına göre davacı vekilinin yerinde görülmeyen bütün temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun bulunan hükmün onanması gerekeceği-