Taşınmazların tapudaki satış bedeli ile bilirkişi tarafından belirlenen değerleri arasında misli fark bulunmadığı, davalı 3. kişinin kötüniyetli olduğunun ispatlanamaması nedeniyle davanın reddine karar verilmişse de, borçlunun aynı gün tek satış sözlemesi ile 18 adet taşınmazını satmasının (bu satışların tamamının davalı 3. kişi ve onunla bağlantılı kişi ve şirkete yapmasının) hayatın olağan akışına uygun olmadığı ve bu durumun 3. kişinin de borçlunun amacını ve durumunun bilebilecek kişilerden olduğunu gösterdiği; dava konusu tasarrufların İİK. mad. 280/1 madde gereğince iptaline, ancak taşınmazlar davalı 3. kişinin borcu nedeniyle cebri icra yoluyla satıldığından, yapılan takip dosyası istenerek dava konusu taşınmazların cebri icra satışının kesinleştiği yani taşınmazların elden çıktığı tarihteki değerleri konusunda bilirkişiden alınacak ek rapor doğrultusunda davalı 3. kişinin davacının takip konusu alacak ve fer'ileriyle sınırlı  olarak İİK. mad. 283/2 gereğince belirlenecek tazminat miktarından sorumluluğuna karar verilmesi gerektiği-
Davalının, borçlu-davalının bacanağının oğlu olduğu anlaşıldığı gibi mahkemece gerçek bedelin davalı tarafından ödendiği kabul edilip, davalının kötü niyetinin kanıtlanamaması nedeniyle davanın reddine karar verilmişse de, dosya arasındaki ödeme belgelerinden yapılan ödemelerin hangi amaçla yapıldığının anlaşılmadığı, ayrıca yapılan ödemelerin davalı tarafından yapıldığına ilişkin bilginin de bulunmadığından, davalılar arasındaki akrabalık nedeniyle İİK.nın 280. maddesinin uygulama yerinin olup olmadığının irdelenmesi, davalı tarafından yapıldığı kabul edilen ödemelere ilişkin dekont ve diğer ödeme belgelerinde davalının adının bulunmamasının nedenlerinin araştırılarak hükmün yerinde tartışılması gerekeceği-
Tasarruf davasının önkoşulu, borçlu hakkında alınmış kesin veya geçici aciz belgesinin (İİK.nun 277 md) bulunması olup, ön koşulun bulunması halinde ise İİK.nun 278, 279 ve 280. maddelerinde yazılı iptal şartlarının bulunup bulunmadığının araştırılması gerekeceği- Davalı üçüncü kişi tarafından banka vasıtası ile taşınmazların gerçek bedellerinin ödenmiş olduğu kabul edilmişse de, yapılan ödemelerin tasarruf tarihinden yaklaşık 2 ay sonrasına ait olup ve ödemeye ilişkin dekontlarda ödemenin hangi amaçla yapıldığı belirtilmemiş olduğu ve davalı üçüncü kişinin "borçlu davalıdan alacaklı olduğunu, taşınmazlarında bu alacağa karşılık alındığını" bildirmiş olduğu görüldüğünden, mahkemece davalı üçüncü kişi tarafından tasarruf tarihinden yaklaşık 2 ay sonra yapılan ödemelerin dava konusu taşınmazların satış bedeli olup olamayacağının irdelenmesi, bu durumun hayatın olağan akışına uygun olup olmadığının tartışılması, davalılar arasında tasarruf tarihinden önce ticari ilişki olup olmadığının araştırılarak davalı üçüncü kişinin, borçlu davalının mali durumu ile alacaklıları ızrar kastını bilen veya bilmesi lazım gelen kişilerden olup olmadığının incelenmesi gerektiği-
Dava konusu taşınmaz üzerindeki 3 milyon TL ipotek bedeli ile birlikte 2.100.000.00 TL bedelle borçlu davalı tarafından diğer davalıya satılmış ve bilirkişilerin düzenlendiği rapora göre taşınmazın gerçek değerinin 5.356.868.85 TL olduğu bildirilmiş olup, taşınmaz üzerindeki ipotek bedelinin satış bedeline dahil edilebilmesi için bu bedelin taşınmazı satın alan kişi tarafından ödenmesi gerektiği- 3. kişi konumundaki davalı tarafından ipotek bedelinin ödenip ödenmediği araştırılmadığı gibi, aksine borçlu davalı tarafından ipotek bedelinin ödendiğine ilişkin olarak banka ödeme dekontları ibraz edilmiş olup, davalıların aynı iş kolunda faaliyet göstermeleri nedeniyle de birbirlerini tanıdıkları da anlaşıldığından, mahkemece dava konusu taşınmaz üzerindeki ipotek bedelinin kim yada kimler tarafından ödendiğinin araştırılması, bedelin satın alan tarafından ödendiğinin saptanması halinde, bu bedelin satış bedeline eklenmesi, aksi halde satış bedeline eklenemeyeceğinin düşünülmesi, yine satın alan kişi tarafından banka vasıtası ile yapılan paranın tekrar davalı 3 kişinin hesabına aktarılıp aktarılmadığının araştırılması, davalıların aynı iş kolunda faaliyet göstermeleri nedeniyle 3. kişinin borçlu davalının mali durumu ile alacaklıları ızrar kastını bilen veya bilmesi gereken kişilerden olup olmadığının irdelenmesi gerektiği-
Aralarındaki ticari ilişkiler, aynı sektörde faaliyet göstermeleri, davalı tarafından ibraz edilen sözleşme örneği ve tüm dosya kapsamından diğer davalının, borçlu-davalının mali durumu ile alacaklıları ızrar kastını bilen veya bilmesi lazım gelen konumda olduğu, bu nedenle satışın muvazaalı olduğu kabul edilerek, tasarrufun iptaline karar verilmesinin isabetli olduğu-
Taşınmaz üzerindeki ipotek bedelinin, satış bedeline dahil edilebilmesi için bu bedelin taşınmazı satın alan kişi tarafından ödenmesi gerektiği- İİK.nun 280.maddesine göre, malvarlığı borçlarına yetmeyen bir borçlunun alacaklılarına zarar vermek kastıyla yaptığı tüm işlemler, borçlunun içinde bulunduğu mali durumu ve zarar verme kastının işlemin diğer tarafınca bilindiği veya bilinmesini gerektiren açık emarelerin bulunduğu hallerde tasarrufun iptal edileceği - Davalıların aynı iş kolunda faaliyet göstermeleri nedeniyle, davalı üçüncü kişinin, diğer davalı borçlunun mali durumu ile alacaklılarını ızrar kastını bilen veya bilmesi gereken kişilerden olup olmadığının irdelenerek, ondan sonra toplanan tüm delillerin birlikte değerlendirilerek hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekeceği-
İptale konu taşınmaz satışında, ivazlar arasında fahiş fark bulunmadığı gibi, üçüncü kişi konumundaki davalının, borçlu davalının mali durumu ile alacaklıları ızrar kastını bilen veya bilmesi lazım gelen kişilerden olduğunun da kanıtlanamaması durumunda davanın reddine karar verilmesinin isabetli olduğu-
Davacı alacaklı, borcun doğumunun takip dayanağı bononun düzenleme veya çekin keşide tarihinde önce gerçekleştiğini ileri sürerse mahkemece alacaklıya bu konuda kanıt sunma olanağı verilmesi senedin düzenlenmesine neden olan temel ilişki araştırılarak borcun gerçek doğum tarihi tespit edilmesi, dava koşulunun gerçekleşip gerçekleşmediği saptanması gerekeceği- Alacaklı ile borçlunun ortağı ve temsilcisi olduğu şirket arasındaki ticari ilişkinin daha önce başladığı, davalı borçlunun, ortağı ve temsilcisi  olduğu şirket hakkında yapılan icra takibi sırasında yapılan protokol ile şirket borcuna kefil olduğu, ve daha sonra kefil olarak senet imzaladığı anlaşıldığından, davalı borçlu yönünden borcun doğum tarihinin, ortağı ve kefili olduğu şirketin borçlandığı tarih olarak kabulü gerektiği-
Davalı borçlunun taşınmazlarını satın alan davalı üçüncü kişinin taşınmazları alacağa karşılık aldığını beyan etmesi, ayrıca üçüncü kişi konumunda ve borçlu hakkında takibe geçen ve alacağın temlik eden diğer davalının da borçlunun avukatı olması-Üçüncü kişi konumundaki davalının borçlu davalının avukatı olması, diğer üçüncü kişinin ise "taşınmazları alacağına karşılık aldığı"nı beyan etmesi ve borçlu davalı ile ticari ilişkilerinin olduğunun anlaşılması karşısında bu kişilerin borçlu davalının mali durumu ile alacaklıları ızrar kastını bilen veya bilmesi lazım gelen kişilerden olduklarının kabul edileceği- Tasarrufun iptali davalarında üçüncü kişinin borçludan satın aldığı malı elinden çıkarması ve satın alan dördüncü kişinin davaya dahil edilmemesi ya da davaya dahil edilmekle birlikte iyi niyetli olduğunun anlaşılması halinde İİK. mad. 283/2 uyarınca bedele dönüşen davada üçüncü kişinin dava konusu malı elinden çıkardığı tarihteki gerçek değeri oranında bedelle sorumlu tutulması gerekeceği-
Davalının borçlunun karısı olmasına İİK'nın 278/III-1 maddesinde bu derece akrabalar arasında yapılan tasarrufların bağışlama hükmünde sayıldığının ve iptale tabi olduğunun öngörülmesine buna ilaveten davalının, kocası olan borçlunun alacaklılarından mal kaçırmak ya da alacaklılarını ızrar kastı ile hareket ettiğini bilebilecek kişilerden olması nedeniyle de tasarrufun iptali gerekeceği-