6183 sayılı yasaya dayalı olarak açılmış muvazaalı sözleşmeler nedeniyle alacak istemi-
İİK 277 ve izleyen maddelerinde düzenlenen iptal davası açma hakkı davacının genel hükümlere, muvazaaya dayanarak dava açmasına engel olmadığı- Davalı borçlunun icra takibi sırasında söz konusu araçları elden çıkarttığı, araç rayiç değerleri ile satış değerlerinin farklı olduğunun bilirkişi raporları ile belirlendiği, davalı borçlu ile alım-satım ilişkisine giren davalıların enişte, yakın arkadaş (sonradan eş), aynı faaliyet alanında çalışma noktasında davalı borçlunun durumunu bilebilecek konumda olmaları, devirlerin hayatın olağan akışına aykırı bir şekilde yapılması, yine ödemelerin mutat şekilde olmaması karşısında bu devirlerin muvazaalı olduğunun tespiti ile İlk Derece Mahkemesince davanın kabulü yönündeki kararın usul ve yasaya uygun olduğu-
Tasarrufun iptali davalarında dava değerinin tasarruf konusu şey ile takip konusu alacak ve fer'ilerinden hangisi daha az ise ona göre belirleneceği, dava konusu şeyin değerinin ise tasarruf tarihindeki tespit edilecek rayiç bedeli olduğu, ayrıca dava konusu şey davalı üçüncü kişi tarafından dava dışı kimselere temlik edilmişse davacının, bu davalı hakkında davasını nakden tazmine dönüştürme veya temlik alan kişiyi de davaya dahil etme imkanının bulunmadığı, yine nakden tazmin miktarı belirlenirken üçüncü kişi davalının eşyayı elinden çıkarttığı tarihteki rayiç değerin nazara alınacağı- Tasarrufun iptali davalarında davanın kabulüne karar verilmesi halinde alacaklının icra dosyasınındaki alacak ve ferileri ile; aciz belgesi temin edilmiş ise bu belgedeki alacak miktarı ile sınırlı olarak tasarrufun iptali ile davacıya haciz ve satış yetkisi verilmesinin icap edeceği- Davaya konu araçlardan yalnızca bir araca ilişkin rehin sözleşmesinin getirtildiği, diğer 8 araca ilişkin rehin akdi yapılıp yapılmadığı, yapılmış ise belgelerin celp edilmediği görülmekle anılan eksikliğin tamamlanması ve tüm dosya münderecatına göre yapılan rehin işlemlerinin muvazaalı olup olmadığının, İİK'nun 277 ve devamı maddelerine göre iptal şartlarının oluşup oluşmadığının değerlendirilmesi ve hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekeceği- Tüm araçlara ilişkin olarak usulünce rayiç değer tespiti yapılmadan kasko değerlerinin göz önüne alınarak buna göre tasarrufun iptali ve/veya nakden tazmin kararı verilmiş olmasının da usulüne uygun olmadığı-
6183 sayılı yasaya dayalı olarak açılmış alacak istemi-
6183 sayılı yasaya dayalı olarak açılmış alacak istemi-
İvazlar arasında önemli bir oransızlık yoksa açılan davanın reddedilmesi gerekeceği-
Borçlunun, davacı alacaklıdan mal kaçırma amacıyla, davacı ve davalıyı tanıyan (önceden her ikisinin işlerini de yürütmüş olan) muhasebeciye yapmış olduğu taşınmaz satışına ilişkin tasarrufun iptali gerektiği-
Mahkemece,davalılar arasındaki tasarrufun resmi senette gösterilen değerinin gerçekten rayiç değerden düşük olduğu,ancak bununla beraber, ülkemizde hemen hemen her taşınmaz satışında rastlanıldığı üzere daha az harç bedeli ödemek amacıyla alıcı ve satıcının resmi senette gerçek değerden daha düşük bir miktarı satış bedeli olarak gösterdikleri, bu nedenle, resmi senette gösterilen değer ile taşınmazın rayiç değeri arasındaki farkın tek başına davanın kabulü için yeterli olmadığı, iddianın diğer delillerle de desteklenmesi gerektiği, ancak, celbedilen banka kayıtları dikkate alındığında davalı ...'ın hesabından aynı tarihlerde yüksek meblağlarda paraların çekildiği ve bir miktar paranın diğer davalı ...'ın hesabına EFT yoluyla gönderildiği, öte yandan, taşınmaz üzerinde ... Bankası lehine 450.000,00.-TL bedelli ve henüz 09/09/2011 tarihinde tesis edilmiş olan ipoteğin aynı zamanda satış tarihi olan 05/12/2011 tarihinde terkin edildiği, ... Nüfus Müdürlüğü'nden gelen 10/10/2014 tarihli cevabi yazıya göre davalılar Y. ve ...'ın mernis (yerleşim yeri) adreslerini dava konusu taşınmazın bulunduğu adrese taşıdıkları, dosyada mevcut elektrik, apartman aidatı gibi makbuzlara göre bu davalıların gerçekten dava konusu taşınmazda ikamet ettikleri ve tanık beyanları da dikkate alındığında davalılar arasında İ.İ.K.'nun 278/III-2. maddesi veya 280. maddesi anlamında iptali gereken bir tasarruf bulunmadığı,satışın gerçek bir satış olduğu kanaatine varılarak davanın reddine karar verilmesinin yerinde olduğu-
Tasarrufun iptali davasında, davalı borçlu ve davacının ticari defter ve kayıtları üzerinde bilirkişi vasıtası ile inceleme yapılarak aralarındaki ticari ilişkinin ne zaman başladığı, tasarruf tarihi itibariyle borçlu davalıların davacı şirkete bir borcu olup olmadığının belirlenerek sonuca gidilmesi gerekeceği- Davalı borçlu ve üçüncü kişi arasındaki boş fabrika binası satışının, makinaların ayrı binanın ayrı satılmasının çalışan bir işyerinin işletme olarak satılmadığının göstergesi olamayacağından ticari işletme devri olmadığı yönündeki görüşün isabetli olmadığı- Davalı 3.kişinin borçlunun durumunu ve amacını bilebilecek kişilerden olup olmadığı, gerektiğinde nüfus kayıtları da getirtilerek davaya konu tasarrufun İİK 280/1 madde gereğince iptale tabi olup olmadığı yönünden değerlendirme yapılarak sonucuna göre karar verilmesi gerektiği-
Borçlu müteahhitin inşaat sözleşmesi gereği almaya hak kazandığı alacağından vazgeçmesi nedeniyle açılan iptal davasında, davalı arsa sahipleri müteahhidin hakedişinden kendilerince yapılmış inşaat ruhsat masrafları, sözleşmede öngörülen cezai şart ve haksız işgal tazminatı gibi kalemler dikkate alındığında ve mahsup edildiğinde müteahhidin bir alacağının kalmadığını bu nedenle iptali istenilen ibra ve fesih sözleşmesi ile davacıdan bir mal kaçırmalarının söz konusu olmadığını ileri sürmüş olup karara dayanak alınan bilirkişi raporunda, sözleşmede davalı arsa sahipleri tarafından yapıldığı belirtilen inşaat ruhsat masrafları, işgal tazminatı gibi hususları hiç değerlendirmeye alınmadığı gibi cezai şartın hesaplanma şeklide anlaşılamadığından, konusunda uzman aralarında inşaat mühendisinin de olduğu bilirkişi kurulundan, fesih tarihindeki inşaatın durumu dikkate alınarak, davalı borçlu müteahhidin hak ettiği bedel ile davalı arsa sahiplerinin sözleşme gereğince talep edebilecekleri hak ve alacaklarının (inşaat ruhsat masrafları, sözleşmede öngörülen cezai şart ve haksız işgal tazminatı gibi kalemler hususunda değerlendirme yapılarak) tesbiti yapıldıktan sonra iptali istenilen fesih ve ibranamenin davacı alacaklının haklarını engelleyici nitelikte olup olmadığının değerlendirilmesi gerektiği-