Borçlunun annesi olan üçüncü kişinin, borçlunun durumunu ve amacının bilebilecek kişilerden olduğu- Davalı üçüncü kişinin borçlunun iki taşınmazı aynı gün, diğer bir taşınmazını da iki yıl sonra almış olmasının hayatın olağan akışına uygun olmadığı-
Davalının borçluyu tanımadığı, taşınmazın borçlunun vekilinden satın alındığı, gerçek bir satış olduğu, satışın muvazaalı yapıldığının ispatlanamadığı gerekçeleriyle davanın reddine karar verilmesinin yerinde olduğu-
Dava konusu taşınmazın borcun doğum tarihinden sonra, üzerindeki hacizlerle birlikte davalı 3.kişiye onunda aynı şekilde 4.kişiye rayicinden düşük bedelle satıldığı, dava konusu taşınmazın bulunduğu binanın davalı borçlu tarafından yapıldığı, aynı binada 4.kişi davalının da başka bir taşınmazının bulunduğu aralarında önceye dayalı bir ticari ilişkinin bulunduğu davalıların borçlunun durumunu bilebilecek kişilerden oldukları gerekçesiyle davanın kabulü ile tasarrufların iptaline karar verilmesinin isabetli olduğu-
Dava konusu taşınmazın borçlunun amcası olan davalıya devredilmesine rağmen borçlunun taşınmazda oturmaya devam etmesinin muvaazaya karine teşkil ettiği-
Mahkemece alınan bilirkişi raporunda taşınmazı satan şahısların mameleklerinde bir artış olmadığı gibi satın alan şahısların da alım gücünün olmadığı belirtildiğinden, zaten müteahhit olan borçlunun tüm taşınmazları kızı, eşi ve yakın akrabaları adına tescilinin de yaşam deneyimlerine uygun olmadığı anlaşıldığından bu taşınmazlar yönünden davanın kabulüne karar verilmesi gerekeceği- Muvaazalı olduğu ileri sürülen işlemin borcun doğumundan önce olduğu kısaca dava ön koşulu bulunmadığından red olduğuna göre Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi'nin 7/2 maddesine göre maktu vekalet ücretine hükmedilmesi gerekeceği-
Dava konusu taşınmazla ilgili işlemlerinin borcun doğumundan önce yapıldığından bu taşınmazlar yönünden davanın reddinin yerinde olduğu-Mahkemece alınan bilirkişi raporunda taşınmazı satan şahısların mameleklerinde bir artış olmadığı gibi satın alan şahısların da alım gücünün olmadığı belirtildiğinden, zaten müteahhit olan borçlunun tüm taşınmazları kızı, eşi ve yakın akrabaları adına tescilinin de yaşam deneyimlerine uygun olmadığı anlaşıldığından bu taşınmaz yönünden davanın kabulüne karar verilmesi gerekeceği- Muvaazalı olduğu ileri sürülen işlemin borcun doğumundan önce olduğu kısaca dava ön koşulu bulunmadığından red olduğuna göre Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi'nin 7/2 maddesine göre maktu vekalet ücretine hükmedilmesi gerekeceği-
Borca mahsuben yapılan taşınmaz devri İİK'nun 279/I-2.madde gereğince mutad ödememe olmaması nedeniyle iptale tabi ise de somut olayda İİK'nun 279/1 maddesinde öngörülen 1 yıllık süre geçmiş olduğundan anılan maddenin uygulanma olanağı bulunmamakla birlikte dava konusu 11 nolu parsel yönünden taşınmazın tapudaki satış bedeli ile bilirkişi tarafından belirlenen rayiç değer arasında misli fark bulunması nedeniyle İİK'nun 278/III-2, davalı 3.kişinin borçlunun durumunu ve amacının bilebilecek kişilerden olması nedeniyle İİK'nun 280/1 maddesi, yine dava konusu 17 nolu bağımsız bölüme ilişkin tasarrufun da İİK'nun 280/1 maddesi gereğince iptale tabi olması nedeniyle eldeki davanın kabulüne dava konusu tasarrufların davacının takip konusu alacak ve fer'ileriyle iptaline karar verilmesi gerek
Borçlu ile davalı dördüncü kişinin aynı sokakta oturdukları, zabıta araştırmasından, dördüncü kişinin, satışa rağmen, borçlunun kendi beyanı ile dava konusu taşınmazda inşaat yaptırdıklarını belirttiğinin anlaşıldığından, davalı dördüncü kişinin, borçlunun mali durumu hakkında bilgi sahibi olduğu, yani, dördüncü kişinin iyiniyetli olmadığı- Dava konusu taşınmazın yargılama sırasında davalı dördüncü kişi tarafından dava dışı bir başka şahsa, onun tarafından da bir başka şahsa satıldığı, ancak davacı tarafından bu şahısların davaya dahil edilmediği anlaşıldığından, İİK. mad. 283/2 gereğince davalı üçüncü ve kişinin taşınmazı elden çıkardıkları tarihteki gerçek bedelleri üzerinden tazminatla sorumlu tutulması gerektiği-
Muvazaa hukuksal nedenine dayalı iptal istemine ilişkin davanın İİK. mad. 277'e dayalı tasarrufun iptali davası olarak nitelendirilmesi hatalı ise de, ortakları arasında organik bağ bulunan şirketler arasındaki taşınmaz üzerindeki fabrika ile birlikte devrinin muvazaalı olduğu anlaşıldığından sonucu itibari ile davanın kabulüne ilişkin kararın usul ve yasaya uygun olduğu-
Dava konusu taşınmazın tapudaki satış bedeli (38.000 TL) ile bilirkişi tarafından belirlenen rayiç bedel arasında (60.000 TL) misli fark bulunmadığı gibi davacılar tarafından davalı üçüncü kişinin borçlunun durumunu ve amacını bilebilecek kişilerden (kötüniyetli) olduğu ispatlanamadığından, tasarrufun iptali davasının reddine karar verilmesi gerekeceği-