Süre; hafta, ay veya yıl olarak belirlenmiş ise, başladığı güne son hafta, ay veya yıl içindeki karşılık gelen günün tatil saatinde biteceği (HMK. mad. 92/2)- Tasarrufun iptali istemine ilişkin davanın 16.07.2013'de açıldığı, tasarrufun da 16.07.2008 tarihinde yapıldığı görüldüğünden, davanın süresi içinde (5 yıl içinde) açıldığının kabul edileceği-
İİK. mad. 282 gereğince dava konusu işyerini borçlu ile birlikte kullanmaya başlayan şirket ve ile aynı işyerinde işe başlayan adi ortaklığının davaya dahil edilmesi için davacıya süre verilmesi, davaya dahil edilecek şirket ile adi ortaklık adına duruşma gün ve saatini belirtir davetiye çıkarılması, mevcut işyeri devirlerinin İİK’nun 280/son madde gereğince iptale tabi olup olmadığının değerlendirilmesi ve sonucuna göre (adi ortaklığın 4.kişi olması nedeniyle davaya dahil edilmemesi halinde, borçlu ile arasındaki zorunlu dava arkadaşlığı nedeniyle davaya dahil edilmesi zorunlu olan şirket yönünden İİK’nun 283/2 maddesi de gözönünde bulundurularak) karar verilmesi gerektiği-
Davacının alacağının kredi sözleşmesinden doğduğu davalı borçlunun müşterek borçlu müteselsil kefil olarak borçtan sorumlu olduğu, hakkındaki takibin kesinleştiği, aciz halinde olduğu, alacağın gerçek olduğu, iptali istenen tasarrufların takip konusu alacaklardan sonra yapıldığı, davanın beş yıllık hakdüşürücü süre içinde açıldığı anlaşıldığından dava ön koşularının gerçekleştiği- Asıl borçlu, takip konusu borcu ödemek üzere taksitlendirmiş ve borcun bir kısmının ödemiş ise de, borcun tamamının ödenmediği, davalı diğer borçlu hakkındaki takibin devam ettiği ve asıl borçlu gibi davacı bankaya karşı borçtan sorumlu olduğu anlaşıldığından, öncelikle mahkemece takip konusu borcun tamamı ödenmiş ise davanın konusuz kalması nedeniyle "karar verilmesine yer olmadığına", tamamı ödenmemiş ise, bakiye alacak miktarı ve ferileri yönünden dava konusu tasarrufların iptali tabi olup olmadığı değerlendirilerek sonucuna göre karar verilmesi gerektiği-
Boşanma davası sonucu hükmedilen tazminat alacağına ilişkin alacağın doğumundan sonra, davalı ile oğlu arasında yapılan tasarrufun iptali davasının kabulü gerektiği- Takip konusu alacak miktarı iptali istenen tasarrufların değerinden daha düşük olan üzerinden vekalet ücretinin takdiri gerekeceği-
Mal varlığını artırılmasını önleyen ve kadastro sonucunda borçlunun kendi iradesi ile tespit ve tescilleri sağlayan işlem de bir tasarruf işlemi niteliğinde olduğundan tasarrufun iptaline konu olabileceği- Davalı borçlunun çocuklarının, babalarının durumunu ve amacının bilebilecek kişilerden olduklarından, tasarrufun iptali davasına konu taşınmaz ve taşınmaz hisseleri yönünden, davanın İİK. mad. 280/1 gereğince kabulüne karar verilmesi gerektiği-
Dava konusu taşınmazı tapu kaydında "davalıdır şerhi" olmasına rağmen satın alan davalı dördüncü kişinin, tasarrufun iptali davasında iyiniyet iddiasında bulunamayacağı-
Dosya kapsamından davalının 26.3.2010-21.2.2013 tarihleri arasında davalı borçlu şirketin eski eşi ile birlikte ortağı olduğu, eski eşinden 15.12.2008 tarihinde boşanmasına rağmen 2010 yılında alınan dava konusu aracın banka kredisine kefil olduğu, kredi borcunu 19.4.2013 tarihinde 20.000 TL olarak ödeyerek dava konusu aracı 22.4.2013 tarihinde borçlu şirketten aldığı, davalı ile eski eşi arasındaki ceza dosyasındaki 12.11.2012 tarihli hazırlık ifadelerinden tarafların birlikteliklerinin 2011 yılına kadar devam ettiğinin anlaşıldığı, yine dava konusu aracın 12.11.2012 tarihli tutanaktan davalının kullanımında olduğunun anlaşıldığı, takip konusu borcun tanzim tarihi olan 20.9.2012 tarihinde davalının borçlu şirketin ortağı olduğu, 12.11.2012 tarihli tartışma ve kavganın borçlu şirketin borçları nedeniyle meydana geldiği, dolayısıyla davalının ortağı olduğu şirketin durumunu ve amacını yani borçlarını bilmemesinin hayatın olağan akışına uygun olmadığı, yine dava konusu aracın davalı tarafından alacağa mahsuben (aracın banka kredi borcunu ödemiş olması) alınmış olması nedeniyle dava konusu tasarrufun İİK’nun 279/3-2 ve 280/1 madde gereğince iptale tabi olduğu-
Tasarrufun iptali davalarında, iptali istenilen işlemin, borcun doğumundan sonra gerçekleşmiş olması gerektiği- Borçlu ile davacı alacaklı arasındaki cari hesap ilişkisi davacı tarafından borçluya yapılan mal satışı ile başlamış olduğundan, takip dayanağı bononun düzenleme tarihine göre borcum doğum tarihinin tespit edilemeyeceği- Cari hesap ilişkisi incelendiğinde 09.10.2009 tarihinde başlayan ticari ilişkide 25.11.2009 tarihine kadar borç 40.763,65 TL ulaşmış, bundan sonra da takibin başladığı 05.05.2010 tarihine kadar borç sıfırlanmadan borç bu miktarın altına düşmeyecek şekilde ve artan oranda seyretmiş ancak mal satışına da devam edilmiş olduğundan, senedin tanzim tarihinde (01.03.2010) borçlunun 45.387,72 TL borcu olduğu gibi, bu borç belirtildiği gibi hiç sıfırlanmadan devam eden ticari ilişki içerisinde 28.04.2010 tarihinde ulaştığı miktar 48.108,41 TL olduğundan, takibin bu miktar üzerinde yapılmasının alacaklı ile borçlu arasındaki borcun 28.04.2010 tarihinde doğduğu anlamına gelmeyeceği- İptali istenilen ilk tasarruf, borcun doğumundan sonra olduğundan mahkemece, işin esasına girilmesi gerektiği- Davanın ön koşul yokluğundan reddedilmesi halinde, maktu vekalet ücretine hükmedilmesi gerekeceği-
Takip konusu borcun iptali istenen tasarruftan önce 28.10.2005 tarihli kredi kartı sözleşmesi ile doğmuş olduğu, 2.7.2013 tarihli haciz tutanağının İİK’nun 105.maddesi kapsamında geçici aciz belgesi niteliğinde bulunduğu, dava konusu taşınmazın tapudaki satış bedeli ile bilirkişi tarafından belirlenen rayiç bedel arasında misli fark bulunduğu, tapudaki bedel dışındaki ödeme iddiasının ispatlanamadığı, davalı ...’in eşi tarafından aldatıldığını bilmesine rağmen anlaşmalı boşanarak mal paylaşımı talebinde bulunmadığı, mevcut geliriyle dava konusu taşınmazı almasının hayatın akışına aykırı olduğu gibi borçlunun durumunu ve amacının bilebilecek kişilerden olması nedeniyle dava konusu tasarrufların iptale tabi olduğu-
Borçlu ile davalı şirket arasındaki söz konusu tasarruf yönünden tapudaki satış bedeli ile bilirkişi tarafından belirlenen rayiç bedel arasında misli fark bulunması nedeniyle İİK’nun 278/3-2, ayrıca davalı borçlunun ortağı ve temsilcisi olduğu şirket ile davalı şirket arasındaki ticari ilişki nedeniyle davalı 3.kişi şirketin borçlunun durumunu ve amacının bilebilecek kişilerden olması nedeniyle İİK’nun 280/1.madde gereğince iptale tabi olduğu- Davalı 4. ve 5. kişiler, muhtelif şirketlerde ortak ve yönetici olarak bulunmalarına rağmen adı geçen kişiler ile ortağı oldukları şirketlerin davalı borçlu ve onun ortağı olduğu şirket ile ticari ilişkisi içinde bulunduğu, aralarında organik ve fiili bağ olduğu davacı tarafından ispatlanamadığından dolayısıyla davalı 4.ve 5 kişinin kötüniyetli oldukları davacı tarafından ispatlanamadığından 4 ve 5 kişi durumundaki davalılar hakkındaki davanın reddine; bu durumda, davalı şirket hakkındaki davanın İİK’nun 283/2 madde gereğince bedele dönüşmesi nedeniyle davacının dava konusu alacak ve fer’ileriyle sınırlı olarak davalı 3.kişi şirketin dava konusu taşınmazı elden çıkardığı tarihteki bedeli olan 3.800.000,00 TL tazminatla sorumlu tutulmasına (aynı taşınmaza ilişkin olarak başka alacaklılar tarafından açılan ve tazminat olarak hükmedilerek kesinleşen dosyalar var ise o dosyalarla da tekerrür oluşturmayacak şekilde) karar verilmesi gerekeceği-