Tasarrufun iptali davasında, davaya konu taşınmazların ... tablosundaki satış değerleri ile piyasa fiyatları farklı ise de; bu karinenin aksi davalıların sunmuş olduğu yazılı belgeler, banka dekontları, kredi kullandıklarına dair belgeler ve tanık beyanları ile sabit olduğundan borçlu şirket ile davalılar arasında muvazaalı işlem bulunduğu ispat edilemediğinden davanın reddine karar verilmesinin isabetli olduğu-
Davalı üçüncü kişi, davacı ve davalı borçlu şirket gibi "kuyum" işi ile uğraşmakta olup, davalı şirketin, yine aynı sektörde faaliyet gösteren davacı şirkete borçlu olduğunu bilebilecek konumda olduğu- Aynı anda dört adet taşınmazı satın almış ve iki gün sonrada üç adet taşınmazı borçlu şirketin diğer ortağı ve davalı şirketin temsilcisinin eşine devretmiş olduğu; dört adet taşınmazın toplam değeri satış tarihindeki değerine göre, davalının, borçlu şirketten alacağının bu miktarın yaklaşık 1/3 'ü kadar olduğu- Davalı üçüncü kişi tarafından satın alınan taşınmazda davalı şirket ticari faaliyetlerine bir müddet daha devam etmiş olduğu da gözetildiğinde, davalı üçüncü kişinin borçlunun aciz halini ve zarar verme kastıyla hareket ettiğini bilebilecek konumda olduğu-
Takip dosyasına konu çekler, iptali istenen tasarrufların tarihinden sonra keşide edilmiş olup çekte vade olmamasına rağmen ticari hayatta vadeli çek kullanıldığı bilinen bir gerçek olduğundan davacı vekiline takip konusu çeklere dayanan borcun temel ilişkisinin tasarruftan önce doğmuş ise borcun doğumu konusunda varsa delillerini ve ticari defterlerini sunması ve borcun daha önce doğduğu ispatlandığı takdirde buna ilişkin dava koşulunun gerçekleştiği kabul edilerek ondan sonra işin esasına girilmesi gerektiği-  Bağımsız bölüm davalı borçlu şirket yetkilisi tarafından diğer davalı yeğenine devredilmiş olup, onun tarafından da dava dışı 4.kişiye devredildiğinden öncelikle bu bağımsız bölüm açısından; davacıya yeni malikin davaya dahil edilip edilmeyeceği sorularak sonucuna göre inceleme ve araştırma yapılması gerektiği- 
Somut uyuşmazlıkta haciz tutanağının geçici aciz belgesi olarak kabul edilmiş ise de; icra dosyası kapsamından davalı borçlu adına kayıtlı dava konusu edilen hisse dışında diğer illerde gayrimenkul hisselerinin de olduğu gerek beyan gerek dosya içerisindeki tapu kayıtlarından anlaşılmasına göre anılan taşınmazlara ait tapu kayıtları istenerek, üzerinde bulunan farklı hacizlerde değerlendirilerek kıymet takdiri yapılıp borçlunun hissesine düşen kısmın parasal değerinin ve bu değerlerin davacının alacağını karşılayıp karşılamayacağı ve bu kapsamda borçlunun aciz halinin gerçekleşip gerçekleşmediği hususunun tartışılarak sonucuna göre karar verilmesi gerektiği-
Davacı/3. kişi tarafından istihkak iddiasında bulunulduğu, mahkemenin gerekçesinde de belirttiği şekilde, davacı ve borçlunun faaliyet adreslerinin farklı olduğu, haciz mahallinde borçlunun hazır olmadığı, haciz mahallinde de borçluya ait herhangi bir evrak bulunmadığı göz önüne alındığında, haczin 3. kişi elinde yapıldığının kabulü gerektiği ve mülkiyet karinesinin davacı/3. kişi lehine olduğu, ispat yükünün davalı/alacaklıya ait olduğu, davacı ile borçlunun aynı alanda faaliyet göstermesinin taraflar arasındaki organik bağı ispata yeterli görülmediği, davacının borçluya ait makineleri satın aldığı, üzerinde haciz bulunduğunun söylenmesi üzerine, davacının söz konusu dosya üzerindeki borç bedelini yatırmış olduğu, yapılan bu işlemin taraflar arasındaki işlemin muvazaalı yapılmadığının göstergesi olduğu, dava konusu satışın hacze konu malın ikinci el olması da göz önüne alındığında, gerçek değerinin çok altında bir bedelle alındığının kabulünün mümkün olmadığı, ispat yükü kendisine ait olan davalı/alacaklının malların borçluya ait olduğunu usulünce ispatlayamadığı, kaldı ki davalı/alacaklının yapılan işlemlerin muvazaalı olduğunu ispatlayamamış olması nedeniyle, ilk derece mahkemesinin istihkak ve tasarrufun iptaline ilişkin kararlarında usul ve yasaya aykırılık bulunmadığı-
Tasarrufun iptalini gerektirir şartlar oluşmuş olup taşınmaz elden çıkarıldığı görülmekle ve elden çıkarılanın yerine geçen değeri taalluk ettiğinden elden çıktığı tarihteki değeri üzerinden icra dosyalarındaki asıl alacak ve fer'ileriyle sınırlı olmak üzere davalıdan nakden tazminine karar verilmesi doğru bulunmuş olup; ancak tasarrufa konu yer tek olup ve satış tarihindeki değerinin 200.000-TL olduğu ancak hükümde birleşen dosya için de ayrıca 200.000-TL' den hüküm kurulduğu, böylece her bir davacı için ayrı ayrı iki kez taşınmazın değerinin ödenmesi gibi bir durum ortaya çıkmıştır ki infazda tereddüt yaratan bu durumun ortadan kaldırılmasının yeniden yargılamayı gerektirmediği-
Mahkemece, İİK.nun 278. maddesinde akdin yapıldığı sırada kendi verdiği şeyin değerine göre borçlunun ivaz olarak pek aşağı bir fiyat kabul ettiği ve yasanın bağışlama hükmünde olarak iptale tâbi tuttuğu tasarrufların iptali gerektiğinden mahkemece ivazlar arasında fark bulunup bulunmadığının incelenmesi gerekeceği, aynı maddede sayılan akrabalık derecesi vs.nin araştırılması gerekeceği, keza İİK.nun 280.maddesinde malvarlığı borçlarına yetmeyen bir borçlunun alacaklılarına zarar vermek kastıyla yaptığı tüm işlemlerin, borçlunun içinde bulunduğu mali durumu ve zarar verme kastının işlemin diğer tarafınca bilindiği veya bilinmesini gerektiren açık emarelerin bulunduğu hallerde tasarrufun iptal edileceğinin, ayrıca ticari işletmenin veya işyerindeki ticari emtianın tamamının ve mühim bir kısmının devri halinde de tasarrufun iptal edileceği hususu düzenlendiğinden yapılan işlemde mal kaçırma kastının irdelenmesi gerekeceği, öte yandan İİK.nun 279. maddesinde de iptal nedenleri sayılmış olup bu maddede yazılan iptal nedenlerinin gerçekleşip gerçekleşmediğinin de takdir olunması gerekeceği- 
3 adet taşınmazın aynı gün satın alınması ve davalıların aynı alanda mesleki faaliyette bulunmaları nedeniyle davalı 3.kişinin borçlunun durumunu ve amacını bilebilecek kişilerden olması nedeniyle İİK'nun 280/1 maddesi gereğince tasarrufların iptale tabi bulunduğu-
Dava konusu paranın, tasarrufun iptali davasında, davalı üçüncü kişi tarafından borçluya ödendiğine ilişkin yazılı bir belge (banka havalesi, banka hesap hareketleri gibi) sunulmadığı gibi serbest avukatlık yapan davalı üçüncü kişinin öğretmenlik yapan ve başka bir geliri bulunmayan borçluya üç buçuk yıl boyunca, aldığı borcu ödemeden altı kez toplamda 120.500,00 TL'lik borç vermesi, senetlerin vade tarihlerinin altı ayla, iki yıl yedi ay gibi uzun sayılabilecek bir süreyle verilmesi, senetlerden altı aylık olan için iki buçuk yıl sonra (takip zamanaşımı dolmasa da, avukatlık yapan birisinin kendi alacağı için iki buçuk yıl beklemesinin doğal olmadığı) icra takibine geçilmesi hayatın olağan akışına uygun olmadığı- 
İİK. mad. 279 uyarınca, borçlunun teminat göstermeyi evvelce taahhüt etmiş olduğu haller müstesna olmak üzere borçlu tarafından mevcut bir borcun temini için yapılan rehinler iptale tabi tasarruflardan sayıldığı- Davaya konu araçların borcun doğumundan sonra üçüncü kişiye rehnedilmiş olması, bu üçüncü kişinin borçludan daha önce alacağı olduğuna dair sulh ve ibra başlıklı belge ibraz etse de, bu belgede alacağın dayanağı olarak çekler gösterilmediği ve bu belgenin her zaman düzenlenebilecek belge niteliğinde olduğu, davalı üçüncü kişi ile diğer davalıların aynı şehirde akaryakıt işi ile uğraştıkları ve birbirlerini tanıdıkları anlaşıldığından, rehin işleminin iptaline ilişkin davanın da kabulü gerektiği-