Borçlunun aynı gün içinde on yedi araçtan on adedini davalıya, yedi aracı da davalı şirkete devretmesinin hayatın olağan akışına uygun olmadığı ve İİK’nın 280. maddesinde öngörülen yasal ve fiili karineler gereği davalının borçlunun durumunu ve amacını bilebilecek kişilerden olduğunun kabulünün de zorunlu olduğu- Satışa konu tasarrufların borçlu şirketin mal varlığına ve ticari işletmesine dâhil olduğu açık olan davalı borçlu şirketin, icra dosyasına ve bilirkişi raporuna da yansıyan durumu itibari ile belirtilen sayıdaki araçları aynı gün davalıya devredilmesi durumunun da ticari emtianın mühim bir kısmının devri mahiyetinde olduğu- İİK’nın 280. maddesinin 3. fıkrasının ilk cümlesinde bahsi geçen ve “kötüniyet karinesi”nin aksinin kanıtlanamamış olması karşısında, borçlunun alacaklılara zarar verme kastıyla hareket ettiği ve bu durumun davalı tarafından bilindiğinin kabulünde yasal zorunluluk bulunduğu bu nedenle de davalı borçlu tarafından davalıya satışı yapılan dava konusu sekiz araç yönünden de davanın kabulüne karar verilmesi gerektiği-
Davalı-üçüncü kişinin davalı-borçluya banka aracılığı ile gönderdiği 122,000 TL ile tapuda geçen 122.000 TL'ye eklendiğinde 244.000 TL olduğundan, taşınmazın satış bedeli ile gerçek bedeli arasında önemli bir oransızlık söz edilemeyeceği- Borçlunun iflasına karar verilen dosyadaki bilanço verileri de dikkate alınarak, davalıya yapılan taşınmaz satışının İİK. mad. 280 kapsamında iflas eden şirketin mal varlığının önemli bir kısmını oluşturup oluşturmadığı araştırılarak oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerektiği-
Davalılar "asıl borçlu şirketin iflasın ertelenmesi davası açtığını, bu dosyada verilen ihtiyati tedbir kararı gereği" tasarrufun iptali davası açılamayacağını" ileri sürmüşse de, kredilere kefil davalı-borçlu şirketin, intifa hakkının saklı tutularak taşınmazını davalı üçüncü kişiye devrine ilişkin tasarrufun davacı banka açısından alacakları ile sınırlı olmak üzere iptaline, davacıya İİK 283 uyarınca taşınmaz üzerinde takip hakkı tanınmasına karar verilmesi gerektiği-
Dinlenen davalı tanıklarından ... ve ....' nin beyanlarında davalı borçlu ile davalı 3. kişinin aynı binada oturdukları, komşuluk ilişkisi olduğunun belirtilmiş olduğu- Mahkemece İİK'nun 280.maddesine göre üçüncü kişinin davalı borçlu ile aynı apartmanda komşuluk ilişkisi olduğunun anlaşılmasına göre; davalı 3. kişinin borçlunun mali durumu ve alacaklılarını ızrar kastını bilen veya bilmesi gereken şahıslardan olup olmadığının değerlendirilerek sonucuna göre hüküm kurulması gerekeceği-
Tasarrufun iptali davalarında karar harcının tasarrufa konu malın tasarruf tarihindeki gerçek değeri ile takip konusu alacaktan hangisi az ise o miktar üzerinden hesaplanması gerekeceği- Harç husususun kamu düzenine ilişkin olup, resen göz önünde bulundurulması gerekeceği- Davalı borçlu, davalı borçlunun oğlu dava dışı X2 ve davalı borçlu ile hukuki muamelede bulunan üçüncü kişi diğer davalı X1 Süt aynı sektörde faaliyet gösteren ve bir birlerinin mali durumlarını bilen ya da bilmesi gereken kişilerden olması nedeniyle, bu haliyle tasarrufun İİK'nın 280/1 maddesi gereğince iptale tabi olmasının yanında, dava konusu taşınmaz devri işlemlerinin borca mahsuben yapıldığının savunulması karşısında, İİK'nın 279/2. maddesine göre borca mahsuben yapılan taşınmaz devrinin mutat ödeme olmaması nedeniyle tasarrufun iptale tabi olduğu-
Davalı dördüncü kişi yönünden ivazlar arasındaki fahiş fark yeterli olmayıp kötü niyetinin ispatlanmış olması gerektiği, bu davalı yönünden İİK. mad. 280/3 hükmümün de uygulanamayacağı-  Kötü niyeti ispatlanamadığından davalı dördüncü kişinin yönünden davanın reddine, İİK. mad. 283 gereğince davalı üçüncü kişinin taşınmazı elinden çıkardığı tarihteki değeri oranında tazminatla sorumlu tutulması gerektiği- İcra dosyalarından; birinde yapılan hacizde, haciz tutanağı İİK. mad. 105 anlamında geçici aciz vesikası niteliğinde ise de; diğer icra dosyalarında borçlu adresinde yapılmış bir haciz olmadığı gibi aciz belgesi de sunulmamış olduğundan, borçlu şirketin aciz halinin sözü edilen icra dosyaları yönünden sabit olmadığı ve bu nedenle; davacının yalnızca aciz vesikası sunulan icra dosyasındaki alacak miktarı ile sınırlı olarak İİK. mad. 283 gereğince davalı üçüncü kişinin taşınmazı elinden çıkardığı tarihteki değeri oranında tazminatla sorumlu tutulması gerektiği-
Davalı üçüncü kişi tarafından davalı borçlu aleyhine takip başlattığı, davalı borçlu tarafından sürelerden ve itirazlardan feragat edilerek davalı üçüncü kişi tarafından başlatılan takibin kesinleştirildiği, davalı borçlu adına kayıtlı gayrimenkullerin davalı üçüncü kişi tarafından haczedildiği, söz konusu gayrimenkullerin üzerindeki hacizler ile birlikte davalı dördüncü kişiye devredildiği, davalı üçüncü kişinin, davalı borçlunun kocasının babasının halasının oğlu olduğu, davalı dördüncü kişinin ise davalı borçlunun eşi olduğu anlaşıldığından, İİK. mad.  280 uyarınca, davalı 3. kişi ve davalı 4. kişinin davalı borçlunun durumunu bilen ve bilmesi gereken kişi olduğu-
Davalı şirketin yöneticisi ile davalı üçüncü kişi arasında boşanma sonrasında müşterek çocukları sebebi ile şahsi münasebetin devam ettiğinin anlaşılmasına, davalı üçüncü kişi tarafından satın alınan dava konusu gayrimenkulün 30 yıllığın vakfa kiralanması şartlarından birinin de müşterek çocuklarının söz konusu okulda dini eğitim almasının sağlanması olduğunun belirlenmesine, dava konusu gayrimenkulü gerçek bedelinin çok altında bedel ile ipotekler ile beraber alınmasına ancak ipotek bedellerinin davalı borçlu şirket tarafından ödendiğinin belirtilmesine göre İİK. mad. 280 uyarınca, davalı üçüncü kişinin davalı borçlunun durumunu bilen ve bilmesi gereken kişilerden olduğu hususu değerlendirilmeksizin hüküm kurulmasının hatalı olduğu-
Davacı tarafından İİK'nun 278, 279 ve 280.maddelerden birine dayanılmış olsa dahi, mahkemenin bununla bağlı olmayıp, diğer maddelerden birine göre iptal kararı verebileceği- Takip dayanağı çek 29.07.2013 tarihli olmakla birlikte borcun 2011 yılında doğduğu dosya içeriği ile sabit ise ve davalının, borçlunun amcasının oğlu olması halinde İİK'nun 280.maddesi kapsamında borçlunun mali durumunu ve alacaklılarını ızrar kastını bilen veya bilmesi lazım gelen kişilerden olduğunun sabit olduğu-
Davalıların arkadaş ve meslektaş(öğretmen) oldukları konusunda uyuşmazlık bulunmadığı- K2'ın K1'ye aralıklarla verdiği borcun, zamanla 100.000TL'yi bulduğu savunulmuş ise de, verilen bir borç tahsil edilmeden bir çok defa daha borç verilmesi hayatın olağan akışına uymadığı-Açıklanan nedenlerle davalı borçlu K1'in eldeki davanın temelini oluşturan bono nedeniyle gerçek olmayan bir borç altına girdiği anlaşıldığından, yanılgılı değerlendirme ve karar gerekçesinde olayla ilgisi bulunmayan taşınmaz satışından bahsederek davanın reddine karar verilmesi hatalı olduğu-