Mahkemece, borçlu ve üçüncü kişi şirketlerin ticaret sicil kayıtlarından borçlu şirketin hakim ortağı ve icra dosyalarının müteselsil kefili ile davalı şirketin ortaklarının dava dışı şirket ile birlikte ortak olmaları nedeniyle davalı şirketin borçlu şirketin borçlu olduğunu bilmesi gerektiği davalı şirketlerin birbirlerinin ekonomik durumlarını bilebilecek durumda oldukları, ayrıca borçlu şirkete ait fabrikanın diğer davalı şirkete devredilmiş olması nedeniyle İİK.'nın 280/3. maddesi gereğince işyerini devir alan şirketinin borçlunun alacaklarını ızrar kastını bildiği ve borçlunun da bu hallerde ızrar kasdıyla hareket ettiğinin kabul edilmesi gerektiği, bu karinenin davalı şirketlerce devir işlemine ilişkin keyfiyetin İİK.nun 280/3. maddesinde belirtildiği şekilde ilan edilmemesi nedeniyle çürütülmediğinden bahisle davanın kabulüne karar verilmesi gerekeceği-
Nam-ı müstear niteliğindeki işlem iptalinin istenebileceği- 12.02.2006- 14.11.2012 tarihleri arasındaki kıdem tazminatı ve işçilik alacağına ilişkin ilama dayanan alacağın 12.02.2006 tarihinde doğduğunun kabulü gerektiği-  Dava konusu taşınmazın davalı-borçlu şirket malvarlığı ile bir ilgisi olmadığı kabul edilmişse de, taşınmazın borçlu şirket yetkilisinin eşi adına tescil ettirildiği ileri sürüldüğünden, asıl borçlu şirketin %95 hissedarının davalı üçüncü kişinin eşi, %5 hissedarının ise davalı üçüncü kişinin babası olduğu gözetilerek, üçüncü kişinin, dava konusu taşınmazları satın alabilecek ekonomik gücü olup olmadığı, taşınmazların aslında eşi veya babası tarafından, davalı üçüncü kişi adına alınıp alınmadığının araştırılarak, sonucuna göre davalı üçüncü kişi, elinden çıkarmış olduğundan, davacıdan İİK. mad. 282  gereği satın alan şahsı davaya dahil edip etmeyeceği, yoksa davasını bedele dönüştürüp dönüştürmeyeceği sorularak oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerektiği-
Borçlunun davalı 3. kişiden zaman zaman borç aldığı yine bir kısım banka kredi borçlarının davalı 3. kişi tarafından ödendiğinin her iki davalının kabulünde olduğu gözetildiğinde, davalı 3. kişinin borçlunun içinde bulunduğu mali durum ile alacaklılarından mal kaçırmak ya da alacaklılarını ızrar kastı ile hareket ettiğini bilebilecek kişilerden olduğunun sabit olduğu-
Davalı ile diğer davalının komşu oldukları, diğer davalı üzerine taşınmaz devir edildikten sonra bu taşınmazda davalının oturmaya devam ettiği, diğer davalının cevap dilekçesinde belirttiği üzere taşınmazı almak için borç almış olduğu evinde ihtiyacı olan davalıyı kiracılık ilişkisi ile oturttuğu iddiasının İİK'nun 280. maddesine göre bir satış olduğunu desteklediği, o halde tasarrufun iptaline karar verilmesi gerekeceği-
Borçlunun borcun doğumundan sonra adına bir aracı kızkardeşinin kocasına, diğer aracını da önceki ortaklarından olduğu ve tasarruftan kısa süre öncesine kadar diğer davalı borçlunun kızkardeşinin ortağı olduğu davalı şirketine devrettiği ve araçların daha sonra dördüncü kişilere devredildiği anlaşıldığından, İİK. mad. 283/2 uyarınca davalı üçüncü kişilerin dava konusu araçları ellerinden çıkardıkları tarih itibariyle değerleri nazara alınarak hesaplanan tazminatın, takip konusu icra takip dosyasındaki alacak ve fer'ileri ile sınırlı olmak üzere davalılardan alınarak davacıya verilmesine karar verilmesi gerektiği-  İcra dosyasına atıf yapılmamasının infazda karışıklığa ve tahsilde tekerrüre neden olabileceği-
Davalı borçlu ile üçüncü kişinin amca çocukları olduğu, bu nedenle İİK'nun 280. maddesi gereğince borçlunun mali durumunu bilmesi mümkün olduğu gibi davalının borçlunun borçlarını üstlenmek karşılığında taşınmazı satın aldığı yönündeki açıklamaları dikkate alındığında, İİK'nun 279/1-2 maddesine göre borca karşılık alınmış bulunduğu bu hali ile davalıların haksız olduklarının oldukları sabit olduğu- Tasarrufun iptali davalarında dava dayanağı takip konusu alacak miktarı ile iptali istenilen tasarrufun değerinden hangisi az ise o değer üzerinden nisbi vekalet ücretine hükmedileceği-
Mahkemece, dava konusu taşınmazların satış tarihindeki gerçek değerleri ile satış bedelleri arasında misli farka rastlanmaması, davalılar arasında yakın arkadaşlık, akrabalık gibi durumların bulunduğunun ispatlanamaması gerekçesi ile açılan davanın reddine karar verilmesi gerekeceği-
Hakkında icra takibi başlatılan ve işbu takip semeresiz kalan borçlunun, daha sonradan edindiği ve ilk günden beri kendi kullanımında olduğu iddia edilen traktörü kayınvalidesi adına tescil ettirmesi sonucu açılan tasarrufun iptali davasının reddedilmesi gerektiği-
Borçlunun; adına kayıtlı taşınmazı hakkında icra takibi başlatılmadan önce, arasında hısımlık bulunan,maddi durumunu bilen veyahut bilebilecek bir başka kimseye devretmesi halinde tasarrufun iptalini talep eden alacaklıya alacak ve ferileriyle sınırlı kalmak üzere cebri icra yetkisi tanınması gerektiği-
Borçlu davalının uzun bir süre satmış olduğu taşınmazda ikamet etmeye devam etmesinin ve diğer davalı ile herhangi bir kira sözleşmesi yapmamış olması yanında kira ödendiğine ilişkin herhangi bir savunmada da bulunmamış olmasının hayatın olağan akışına aykırı olduğu bu nedenle 3. kişi konumundaki davalının kötü niyetli olduğu sayılması gerektiği-