Davalı borçlu "taşınmazı eski eşinin aldığını, kendisinin sadece tapuda işlem yaptığını" ileri sürmüş ise de, kızı için "yatırım amaçlı" olarak taşınmaz satın almak isteyen bir kimsenin içerisinde üçüncü kişilerin oturduğu ve kendi beyanına göre içinde oturan kişileri tahliye edemeyeceği bildiği bir taşınmazın yatırım amaçlı olarak satın alınmış olmasının hayatın olağan akışına uygun olmadığı- Davalı borçlunun maaşında 262.432,32 TL icra borcunun bulunduğu ve 1. sıradan bu icra dosyası için kesinti yapıldığı adına kayıtlı olan araç üzerinde ise birden fazla haciz bulunduğu anlaşıldığından, davalının "acz halinde bulunmadığı" yönündeki savunmasının dikkate alınmayacağı-
İİK. 277 vd. maddelere göre açılmış olan davaların dinlenebilmesi için, davacının borçludaki alacağının gerçek olması, borçlu hakkındaki icra takibinin kesinleşmiş olması, iptali istenen tasarrufun takip konusu borçtan sonra yapılmış olması ve borçlu hakkında alınmış kesin veya geçici aciz belgesinin bulunması gerekeceği- Bu ön koşulların bulunması halinde ise İİK.nun 278, 279 ve 280. maddelerinde yazılı iptal şartlarının bulunup bulunmadığı araştırılmalısının zorunlu olduğu-
Dava konusu meskenin davalı borçlu tarafından diğer davalıya devrine ilişkin satış işleminin alacaklıyı zarara uğratmak maksadıyla ve muvazaalı olarak yapıldığı anlaşıldığından davacı yana takip dosyasındaki alacağını karşılayacak oranda tasarrufun iptaline, davacıya alacağın tahsili amacı ile cebri icra yetkisi tanınmasına karar verilmesi gerekeceği-
Dava konusu taşınmaz üzerindeki ipotekler dikkate alındığında taşınmazın tapudaki satış bedeli ile gerçek değeri arasında bedel farkı bulunmuyorsa da, taşınmazın 15.11.2013 tarihinde satılmasına rağmen 15.03.2014 tarihinde borçluya ödeme emrinin bu adrese tebliğ edildiği ve 24.03.2014 tarihinde aynı adreste haciz yapıldığı, buna göre satışa rağmen borçlunun satış yapılan konutta oturmaya devam ettiği, delil olarak sunulan istihkak davası ile ilgili olarak yapılan yargılama sırasında ibraz edilen kira sözleşmesinin satıştan önceki 01.11.2013 tarihli olması olguları dikkate alındığında, satışın mal kaçırma amacı ile yapıldığının anlaşıldığı- 
Davacı tarafından İİK.nin 278, 279 ve 280. maddelerden birine dayanılmış olsa dahi mahkeme bununla bağlı olmayıp diğer maddelerden birine göre iptal kararı verebileceği- Aracı borçluya satan şahsın, kendi adına hiçbir satış işlemi yapılmamışsa davada taraf sıfatının olmadığı- Dava konusu aracın satın alan şahıs ve diğer şahıslar yönünden davacıdan, bu şahısları davaya dahil edip etmeyeceği yada İİK'nun 283/2 maddesine göre bedele dönüştürüp dönüştürmediğinin sorulmamasının bozma sebebi olduğu-
Davalının diğer davalının dayısı olması nedeniyle İİK'nun 280/1 ve 280/2 maddesine göre; borçlunun, alacaklısına zarar verme kastını bildiğinin kabul edildiği davalı vekilinin de kabulünde olduğu üzere çekişme konusu meskenin devredildikten sonra dahi davalının bizzat kullanmaya devam etmesi hususları gözönüne alındığında davalının dava konusu taşınmaza ilişkin tasarrufunun alacaklısından mal kaçırmak amacıyla yapıldığı tasarrufun iptali şartlarının oluştuğu-
Davalı yargılama sırasında öldüğünden mirasçısı davaya dahil edilmiş, anne ve oğullar arasındaki tasarrufun İİK mad. 278/3-1'e göre bağış niteliğinde olduğundan, tasarrufun iptali gerektiği-
İcra ve İflas Kanununun 277 ve izleyen maddelerinde düzenlenen tasarrufun iptali davalarında amacının, 'borçlunun haciz ya da iflasından önce yaptığı ve aslında geçerli olan bazı tasarrufların geçersiz ya da "iyiniyet kurallarına aykırılık" nedeniyle alacaklıya karşı sonuçsuz kalmasını ve dolayısıyla o mal üzerinden cebri icraya devamla alacağın tahsilini sağlamak olduğu'-İİK'nin 282. maddesi gereğince davalı borçlu ve borçlu ile doğrudan veya dolaylı işlem yapan 3. kişiler arasında 'zorunlu dava arkadaşlığı' bulunmakta olduğu- İptal davaları için kanunda özel bir düzenleme öngörülmediğinden davanın HMK'nın 6. maddesi gereğince 'davalının davanın açıldığı tarihteki yerleşim yeri mahkemesinde' açılması gerektiği-Aynı Kanun’un 7/1. maddesi gereğince de, davalı birden fazla ise, davanın bunlardan birinin yerleşim yeri mahkemesinde de açılabileceği-
Davalıların yöneticileri arasında organik bağ olduğundan, davalı-üçüncü kişinin borçlunun durumunu bilen ve bilmesi gereken kişi olduğunun kabulü gerektiği-
Mahkemece, davalının emekli olduğu aylık 1.000,00 TL gelirinin bulunduğu, diğer davalının ise 1.750.00 TL gelirinin bulunduğu, icra dosyasına konu bononun her zaman düzenlenmesinin mümkün olduğu davalıların aynı iş yerinde çalışan arkadaş oldukları, belirtilen takip dosyasında maaş haczi ve tapu kaydına haciz konulmasından sonra aradan geçen süreye rağmen alacağın tahsiline yönelik başkaca icrai bir işlemin yapılmadığı hususları bir bütün olarak değerlendirildiğinde icra dosyasındaki icra takibinin muvazalı olduğu, davacının alacağını tahsil etmesini engellemek amacı taşıdığı kanaatine varıldığından bahisle tasarrufun iptali davasının kabulüne karar verileceği-