Davalılar arasında "yakın ilişki", "akrabalık", "arkadaşlık", "komşuluk", "iş ortaklığı" nedeniyle herhangi bir yakınlığın bulunması halinde, üçüncü kişinin, borçlunun "mali durumunu ve mal kaçırma kasdını bilebilecek durumda sayılmasına" neden olacağı–
Bir ticari işletmenin veya işyerindeki mevcut ticari emtianın tamamının veya önemli bir kısmının -örneğin; borçlu şirketin tek malvarlığı olan taşınmazının ya da borçlu şirket adına kayıtlı iki kamyonun veya borçluya ait bir otobüsün devir veya satışı halinde davalı satın alanların, borçlunun ızrar kastını bildiklerinin karine olarak kabul edileceği, alacaklı lehine olan bu karinenin aksinin borçlu tarafından kanıtlanması gerekeceği-
"Borçlu" ile işlemde bulunmuş olan üçüncü kişinin, annesi olması halinde, bu kişinin borçlunun içinde bulunduğu mâli durumu ve alacaklılarına zarar verme kasdını bilmesi gereken konumda bulunduğundan, borçlu ile bu annesi arasındaki işlemin -İİK. 280/I ve II uyarınca- iptaline karar verilmesi gerekeceği- İİK. mad. 280/I uyarınca işlemin (tasarrufun) gerçekleştiği tarihten itibaren 5 yıl içinde, borçlu aleyhine haciz veya iflas yoluyla takipte bulunulması gerektiği- "Başkaca haczi kabil malı bulunmadığı"nı belirten haciz tutanağının İİK. mad. 105 anlamında geçici aciz belgesi niteliğinde olduğu*
İşletmeyi devralan kişinin, devir keyfiyetinin usulen ilan edildiği tarihten geriye doğru iki yıl içinde, işletmenin borçlarından -BK. 179 (şimdi; TBK. mad. 202) uyarınca- sorumlu olduğu -işyerini devralan üçüncü kişinin, borçlunun yerine geçerek -6183 s.K. mad. 30 uyarınca- işyerinin borcundan, alacaklıya karşı sorumlu olacağı–
İİK'nun 278/III-2'deki bedeller arasındaki nisbetsizliğe ilişkin hükmün "borçlu ile borçludan tasarruf konusu malı satın alan kişi arasındaki tasarruflarda" iptâl nedeni olabileceği, aynı malı üçüncü kişiden satın almış olan başka kişiler (dördüncü kişiler) hakkında bu hükmün uygulanmayacağı, bu kişilerin ayrıca "kötüniyetli oldukları" (İİK. 280) isbat edilmedikçe, bu kişilere yapılan tasarrufun iptâline karar verilemeyeceği–
Borçlu ile işlemde bulunan "üçüncü kişi"nin (ya da; üçüncü kişi ile işlemde bulunan "dördüncü kişi"nin) aynı köyden olmaları halinde, üçüncü (ya da dördüncü) kişinin, "borçlunun mal kaçırma kasdını bilmediğini" kabul edilmesinin, hayatın olağan akışına uygun düşmeyeceği–
İstihkak davasının açıldığı tarihte hukuken geçerli bir haciz bulunmaması halinde, bu hacizle ilgili olarak açılan davada hukuki yarar bulunmadığından davanın reddi gerekirken "konusu kalmayan dava hakkında karar verilmesine yer olmadığına" şeklinde hüküm kurulmasının yasaya uygun olmadığı- Haczin, borçluya ödeme emrinin tebliğ edildiği, borç kaynağı çekle belirtilen takip talebindeki adreste yapıldığı, bu tarihten önce aynı adreste yapılan haciz sırasında da borçlu şirket yetkilileri bizzat hazır bulundukları anlaşıldığından, İİK. mad. 97/a uyarınca, mülkiyet karinesinin borçlu, (dolayısıyla davalı karşı davacı alacaklı) yararına olacağı- Davacı-karşı davalı şirket, "işyerini boş olarak kiraladığını" ileri sürmüşse de, borçlu şirketin kullandığı ticarel nvani altında aynı ürünlerin satışının yapıldığı, çalışanlarının aynı şahıslar olması ve borç doğumundan sonra borçlu tarafından bir kısım malların devredilerek anılan şirketin aynı mallan bu kez davacıya satış olarak gösterilmesi olguları karşısında işyerinin üstü örtülü devir niteliğinde davacı şirkete devredildiğinin kabulü gerektiği- İşyeri devrinin İİK. mad. 44 koşullarına uygun olarak yapıldığı iddia ve isbat olunamadığı gibi, devralan 3. kişinin devraldığı şirketin borçlarından alacaklılara karşı sorumlu olacağı açık olduğundan, davacı karşı davalı 3. kişinin davasının reddine, davalı karşı davacı alacaklı tarafından açılan tasarrufun iptali davasının ise kabulüne karar verilmesi gerektiği- Borçluya ait olan davacı 3. kişi şirketle ilgili bulunmayan finansal kiralama sözleşmesine dayanarak davanın reddine karar verilmesinin isabetsiz olduğu-
Davalılar arasındaki 'yakın akrabalık' ilişkisi ve takibe konulan belge ve ödeme emri üzerine yasal süre beklenmeden takibe itiraz edilmemiş olması işlemin davacı alacağını engellemek amacıyla yapıldığını gösterdiği-
İptâl davasına konu olan ‘ev’ ve ‘araç’ın, borçlu tarafından üçüncü kişilere satılmış olmalarına rağmen, bunların borçlunun elinde bulunup, borçlu tarafından kullanılıyor olmaları halinde bu durumun hayatın olağan akışına uygun düşmeyeceği, davalı üçüncü kişilerin iyiniyetli sayılamayacaklarını (borçlunun mal kaçırma kasdını ‘amacın’ bilmedikleri kabul edilemeyeceği) ve kendilerine yapılan tasarrufun İİK. 280 uyarınca iptâli gerekeceği