Her iki araç alım tarihide 4721 sayılı TMK.nun yürürlüğe girdiği 1.1.2002 tarihinden sonra alındığına göre eşler arasında edinilmiş mallara katılma rejiminin geçerli olduğu dönemde edinildiğinden davanın katkı payı alacağı olarak değil edinilmiş mallara katılma alacağı olarak değerlendirilmesi gerekeceği-
Edinilmiş mallara katılma rejiminde, alacaklı eşe tanınan hakkın -ayni bir hak olmayıp- şahsi bir alacak hakkı olduğu- Katılma alacağı (TMK. 231) istemine ilişkin davada mahkemece eklenecek değerlerden (TMK. 229) ve denkleştirmeden (TMK. 230) elde edilen miktarlar da dahil olmak üzere, davalı kocanın edinilmiş mallarının (TMK. 219) toplam değerinden bu mallara ilişkin borçlar çıkarıldıktan sonra kalan artık değerin (TMK. 231) yarısı üzerinden (TMK. 236/1) tarafların kazanılmış hakları da dikkate alınarak hüküm kurulması gerektiği- Mal rejiminin sona erdiği sırada mevcut olan edinilmiş malların, tasfiye anındaki sürüm değerleriyle hesaba katılacağı (TMK. 232, 235/1), tasfiye tarihinin karar tarihi olduğu-
Taşınmazın alımına katkıda bulunduğunu iddia eden davacı, bu katkısına dayanarak ayın (mülkiyet) talep edemeyeceğinden tapu iptali ve tescil isteğine ilişkin davanın açıklanan nedenlerle reddine karar verilmesinin gerekeceği-
Taraflar 18.11.1989 tarihinde evlenmiş, 05.11.2004 tarihinde açılan boşanma davasının kabulüne ilişkin hükmün 10.06.2008 tarihinde kesinleşmesiyle, mal rejimi sona ermiş olup, sözleşmeyle başka mal rejimi seçilmediğinden, eşler arasında 01.01.2002 tarihine kadar mal ayrılığı (TKM.nin 170.m.), bu tarihten mal rejiminin sona erdiği boşanma davasının açıldığı tarihe kadar ise, yasal edinilmiş mallara katılma rejiminin geçerli olduğu-
Gerek dava konusu malvarlığının evlilik birliği içinde edinildikleri tarih gerekse taraflar arasındaki mal rejiminin sona erdiği 13.11.2001 boşanma dava tarihi dikkate alındığında eldeki dava tarihi itibarıyla davanın Aile Mahkemesi tarafından görülmesi ve eşler arasında 743 sayılı MK.nun 170. maddesi hükmü uyarınca mal ayrılığı rejimi geçerli olduğundan uyuşmazlık Borçlar Kanununun genel hükümlerine göre çözüme kavuşturulması gerekeceği-
Tarafların her birinin ayrı ayrı taşınmazın alındığı tarihe kadarki toplam gelirinden sosyal statüleri ile konumlarına göre yapabilecekleri kişisel harcamaları ile kocanın 743 sayılı TKM’nin 152. maddesi uyarınca evi geçindirme yükümlülüğü sonucu yapması gereken harcamalar çıktıktan sonra yapabilecekleri tasarruf miktarının belirlenmesi gerektiği-
HUMK.’nun 95. maddesine (HMK.’nun 311.) göre davadan feragatin kati bir hükmün sonuçlarını doğuracağı, ancak karar kesinleşinceye kadar (HMK. mad. 310) davadan feragat mümkün olduğu, mahkemece bir karar verilip, davadan el çekildikten sonra temyiz aşamasında davacı vekili tarafından davadan feragat edildiğine ve bu aşamada feragat hakkında karar verme yetkisi de mahalli mahkemeye ait bulunduğuna göre vaki feragat hakkında bir karar verilmek üzere hükmün bozulması gerekeceği-
Taşınmaz üçüncü kişiden alınarak davalı adına tapuya tescil edilmiş , davacı tarafından davalıya tapuda devredilmiş ve davacının bağış iradesini ortaya koyduğu kabul edilebilecek herhangi bir ifade veya açıklamada bulunmamamış olup, alım tarihinden boşanma dava tarihine kadar evlilik içinde davacının davalıdan taşınmazı istememiş olmasının da davacı aleyhine değerlendirilemeyeceği, evlilik içinde tarafların katkıları ile satın alınan bir taşınmazın eşlerden biri adına tescil edilmiş olması halinde diğer eşin katkısı oranında alacak isteme imkânı bulunmakta olup, alacak isteğinde bulunan eşin bağış iradesinin olmaması halinde katkı payı alacağı istemesini engelleyen bir durum olmadığı, bu alacak hakkı kanundan kaynaklanmakta olduğundan, mahkemece taşınmazın davalıya bağışlanmış olduğunun kabul edilerek yazılı şekilde karar verilmesinin hükmün bu nedenle bozulmasına sebep olacağı-
Her ne kadar yabancı ülke mahkemesinin verdiği boşanma kararı kesinleşmiş ve verildiği ülkede kesin delil ve kesin hüküm olarak kabulü sonucunu doğurabilmekte ise de, kararın Türkiye’de uygulanabilmesinin ancak, bir tenfiz kararı verilmesi halinde mümkün olabileceği (MÖHUK. m.50), bu sebeple boşanma davasının görüldüğü mahkemece açılmış olan tanıma tenfiz davasının sonucunun beklenmesine karar verilmesi gerekeceği-
Taraflar arasındaki katkı payı alacağına ilişkin davada, dava konusu taşınmaza ait üyelik aidat ödemelerinin ağırlıklı kısmı 01.01.2002 tarihinden önce yapıldığından kooperatif üyeliği yoluyla edinilen bağımsız bölümün 01.01.2002 tarihinden önce bittiğinin kabulünün gerekeceği, bu nedenle Borçlar Kanunu’nun genel hükümlerine göre davanın çözüme kavuşturulmasının mümkün olduğu, 01.01.2002 tarihinde yürürlüğe giren 4721 sayılı Kanun’da düzenlenen 1 yıllık dava zamanaşımına ilişkin düzenlemenin eldeki dava bakımından uygulanamayacağından davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmesinin hatalı olduğu-