Vekaletnameye dayalı temsil yetkisinin (vekalet görevinin) vekil tarafından, vekalet verenin zararına, kendisinin veya işbirliği yaptığı başka birisinin yararına kullanılması halinde, yapılan işlemin (satış, kira vb.) vekil edeni bağlamayacağı çünkü vekilin (ve onunla işbirliği halinde olan üçüncü kişinin) «objektif iyiniyet kuralları»na (MK. 2) aykırı hareket etmiş sayılacağı –Vekalet verene ait çekişmeli taşınmazı değerinden çok düşük bir bedelle satın alan kişinin iyiniyetli sayılamayacağı– Vekaletin kötüye kullanması nedeniyle açılan iptal ve tescil davalarının zamanaşımı ve hak düşürücü sürelere bağlı olmadığı– Vekaletnameye dayalı temsil yetkisinin (vekalet görevinin) vekil tarafından, vekalet verenin zararına, kendisinin veya işbirliği yaptığı başka birisinin yararına kullanılması halinde, yapılan işlemin (satış, kira vb.) vekil edeni bağlamayacağı çünkü vekilin (ve onunla işbirliği halinde olan üçüncü kişinin) «objektif iyiniyet kuralları»na aykırı hareket etmiş sayılacağı-
Vekil ile sözleşme yapan (vekil edenin taşınmazını tapuda satın alan) kişinin, MK. 3 anlamında iyiniyetli olması (vekilin, vekalet görevini kötüye kullandığını bilmemesi veya kendisinden beklenen özeni göstermesine rağmen bilmesine olanak bulunmaması) halinde, vekil ile yaptığı sözleşmenin geçerli olacağı ve vekil edeni de bağlayacağı, ancak üçüncü kişinin vekil ile çıkar ve işbirliği içerisinde hareket etmiş olması halinde, vekil edenin sözleşme ile bağlı sayılmayacağı - “Vekalet görevinin kötüye kullanılması” hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil davalarında, “davalılar arasında el ve işbirliği bulunup bulunmadığı” hususunun araş-tırılarak sonucuna göre karar verilmesi gerekeceği - Vekilin, vekaletnameye dayalı temsil yetkisini kasden vekalet verenin zararına, kendi-sinin ya da işbirliği yaptığı başka bir kişinin yararına kullanması halinde, yapılan işlemin temsil yetkisinin sınırları içinde kalsa dahi, vekalet vereni bağlamayacağı-
Davacı yanın, işin başından beri sözlü anlaşma ile öngörülen haklarını elde etmeyi amaçladığı, burada yargıcın somut olayın kendine özgü özelliğini gözönünde tutarak istek sınırları içinde kalmak koşuluyla Anayasa ve yasalar çerçevesinde uyuşmazlığın adaletli ve hak dengesini sağlayacak biçimde çözüme ulaştırmasının en doğru yol olduğu, bunun içinde davalı kooperatiften davacının elde etmeyi amaçladığı sözlü ön anlaşma koşullarını kabul edip etmediğinin sorulmasının, kabul etmesi halinde işin iyi niyet kurallarına göre davacı tarafı da bağlayıcı niteliği bulunan anılan çerçevede karara bağlanmasının aksi takdirde tümden iptal ve tescile hükmolunmak suretiyle sonuçlandırılmasının gerekeceği-
Hukuken evli olduğu halde fiilen ayrı yaşıyan karı kocanın birbiri ile zıtlaşarak yanlarında bulundurdukları çocukların diğer tarafça görülmesine engel olmaları halinde, çocuğun kimde kalacağı ve diğer tarafla çocuk arasındaki kişisel ilişkinin hakim tarafından düzenleneceği–
Uzun süreli Kira sözleşmesinin yapıldığı sırada karşılıklı edimler arasında var olan dengenin sonradan koşulların olağan üstü değişmesiyle büyük ölçüde tarafların biri aleyhine katlanılamayacak derecede bozulması halinde, işlem temelinin çöktüğü dikkate alınarak, sözleşmedeki boşluğun, tarafların iradelerine, sözleşmenin anlamına önem verilerek, dürüstlük kuralı çerçevesinde doldurulması (sözleşmenin yeni koşullara uyarlanması) gerekeceği (MK. 1, 2, 4) - Uzun süreli Kira sözleşmesinin yapıldığı sırada karşılıklı edimler arasında var olan dengenin sonradan koşulların olağan üstü değişmesiyle büyük ölçüde tarafların biri aleyhine katlanılamayacak derecede bozulması halinde, işlem temelinin çöktüğü dikkate alınarak, sözleşmedeki boşluğun, tarafların iradelerine, sözleşmenin anlamına önem verilerek, dürüstlük kuralı çerçevesinde doldurulması (sözleşmenin yeni koşullara uyarlanması) gerekeceği (MK. 1, 2, 4) -
Yargıcın görevinin mümkün olduğu kadar mevcut hukuki düzeni korumak olduğu, hata nedeniyle sözleşmeyi geçersiz saymaktansa, sözleşmeyi, tarafların düzenlerken nazara aldıkları hususlara uygun hale dönüştürmek mümkün oldukça, bu ikinci yolu tercih etmesinin uygun olacağı-
“Sigorta prim gecikme zammı”nın hukuki niteliği- “Gecikme zammı” ile “temerrüt faizi” arasındaki benzerlik gözönüne alınarak, MK. 1’deki kural uyarınca, gecikme zammının, temerrüt faizi olduğunu kabul etmek gerekeceği-
Kanunda, bir konuyu düzenleyen açık bir kural bulunmaması halinde, bu kuralın maddedeki kelimelerin açık anlamına göre kesin olarak uygulanması gerekeceği, maddede yer alan açık hükme ters düşecek biçimde kaynak (mehaz) kanununa göre uyuşmazlığı çözümlenemeyeceği -