Davacı kadın vekili temyize cevap dilekçesini, yasal on günlük süreden sonra vermiş olup, bunun süresinde olmadığı anlaşıldığından, davacı kadının katılma yoluyla temyiz isteğinin reddine karar verilmesi gerektiği- Davacı kadının bir şirketin eşiyle birlikte %50 ortağı olmasına ve şirketin borca batık olduğuna ilişkin bir delil bulunmadığından; boşanmayla yoksulluğa düşmeyeceği-
Tarafların gerçekleşen sosyal ve ekonomik durumları, nafakanın niteliği ve özellikle ekonomik göstergelerdeki değişim ile TÜİK'in yayınladığı ÜFE artış oranı nazara alındığında takdir edilen miktar çok olup, TMK 4. maddesinde vurgulanan hakkaniyet ilkesine uygun bulunmadığı, mahkemece, endekse göre uygun bir miktarda nafaka artışına karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulmasının bozmayı gerektirdiği-
"Asgari ücretle çalışılmakta bulunulması"nın yoksulluk nafakası bağlanmasını veya yoksulluk nafakasının ortadan kaldırılmasını gerektiren bir durum olarak kabul edilmeyeceği-
Cevap dilekçesinin sonradan harçlandırılmış olmasının, cevap dilekçesine karşı dava niteliğini vermeyeceğinden, alacak talebi hakkında 'karar verilmesine yer olmadığı' şeklinde kararı verilmesi gerekeceği- Eşlerden birinin tek yanlı olarak konutu boşaltmış olmasının; bu konutu aile konutu olmaktan çıkarmayacağı- Eşit kusurluluk durumunun, yoksulluk nafakası talebine engel olmayacağı (TMK. mad. 175), kadının elde ettiği gelire göre zaman zaman çalışmış olmasının onu yoksulluktan kurtarmayacağı halde; yoksulluk nafakası talebinin reddine karar verilmesinin hatalı olduğu-
Davacı-davalı kadının, yurtdışından emekli olduğu, aylık 225 Euro emekli maaş aldığı, adına kayıtlı beş adet daire ile dört dükkan bulunan taşınmazın 1/2 payının maliki olduğu anlaşıldığından, kadının boşanma ile yoksulluğa düşeceğinden söz edilemeyeceğinden, TMK. mad. 175 koşullarının kadın lehine oluşmamış olduğu-
Davalı kadının sık sık farklı kişilerle, değişik zamanlarda telefonla görüşüp mesajlaşmak suretiyle güven sarsıcı davranışlar içerisine girdiği anlaşıldığından boşanmaya neden olan olaylarda, kusurun tamamen davalı kadına ait olduğu-
Davacı kadın yararına takdir edilen yoksulluk nafakası ile müşterek çocuklar için ihtiyaçlarına nazaran takdir edilen iştirak nafakalarının az olduğu- Kişisel ilişki kurulma sürelerinin yetersiz olup kişisel ilişkinin amacına uygun düşmediği ve babalık duygularının tatminine elverişli olmadığından, daha uygun süreli kişisel ilişki kurulmasına karar verilmesi gerektiği-
Evlilik birliğinin temelinden sarsılmasını gerektiren olaylarda tarafların birbirlerine ağır sözlerle hakaret ettiği anlaşılmakla eşit kusurlu oldukları- Boşanma ile yoksulluğa düşecek olan davalı kadın yararına uygun miktarda yoksulluk nafakasına hükmedilmesi gerektiği-
Davacının nafaka takdirini mahkemeye bıraktığını dair beyanı, yoksulluk nafakası talebi niteliğinde olmayıp; tedbir nafakasına yönelik olduğu-
Boşanmayı sağlayan fiili ayrılıkta davalıya atfedilebilecek bir kusur bulunmamakta olup, fiili ayrılığı başlatarak bu sebeple boşanmayı sağlayan davacı kusurlu olduğundan yararına maddi ve manevi tazminata ve yoksulluk nafakasına hükmedilmesinin isabetsiz olduğu-