Hukuka aykırı olarak elde edilen ses kaydının boşanma davasında delil olarak kullanılamayacağı ve buna dayalı olarak kusur yüklenemeyeceği- Davacı erkeğin kusurlu davranışlarının yanında; davalı kadının, "erkeğin ailesini istemediği ve onları kovacağını" söylediği, cinsel birliktelikten kaçındığı anlaşıldığından, evlilik birliğinin temelinden sarsılmasına sebebiyet veren olaylarda her iki tarafın da kusurlu olduğu, davacı erkeğin eşine göre daha fazla kusurlu olduğunun; evlilik birliğinin devamında taraflar bakımından yarar kalmadığının ve TMK. mad. 166/2 uyarınca boşanma koşullarının gerçekleşmiş bulunduğunun kabulü gerektiği- Tarafların ekonomik ve sosyal durumları da gözetilerek dava tarihinden geçerli olmak üzere davalı kadın yararına uygun miktarda tedbir nafakasına hükmedilmesi gerektiği-
Aldatan eş ile birlikte olan davalının, doğrudan aldatılan eşin (davacının) bedensel veya ruhsal bütünlüğüne yönelik hukuka aykırı bir fiilde bulunduğundan söz edilemeyeceği ve haksız fiil sorumluluğunu, geniş ve belirsiz bir kavram olan sadakat yükümlülüğünü ihlal etmeye iştirak çerçevesinde değerlendirmenin, bu sorumluluğu belirsiz hale getireceği, davalının eylemi, davacının kişilik değerlerine saldırı oluşturacak nitelikte bir eylem olarak kabul edilemeyeceğinden, davacının manevi tazminat isteminin tümden reddine karar verilmesi gerekeceği-
Davalının, davacı ile evli olduğunu bildiği halde, dava dışı eşi ile birlikte olduğu ileri sürülerek açılan davada, aldatma mahiyetindeki davranışların davacının kişilik değerlerine saldırı oluşturacak nitelikte bir eylem olarak kabul edilemeyeceği ve manevi tazminatı gerektirmeyeceği-
TBK. mad.58. uyarınca, davalının, davacının dava dışı eşinin evli olduğunu bilmesine rağmen onunla duygusal birliktelik yaşayarak evliliğinin bitmesine neden olmasının, davacının kişilik değerlerine saldırı oluşturacak nitelikte bir eylem olarak kabul edilemeyeceği-
Özel Dairece bozma kararı verilmesi üzerine, yerel mahkemece yeniden davalının sosyal ve ekonomik durumu araştırılmak ve Özel Dairenin incelemesi sırasında dosyada yer almayan bir delil değerlendirmek suretiyle ilk kararda direnildiği belirtilmiş ise de; bu durumda, temyize konu karar gerçekte direnme kararı niteliğinde olmayıp, yeni bir delilin değerlendirildiği yeni bir hüküm niteliğinde olduğundan, kurulan bu yeni hükmün temyizen incelenmesi görevinin Hukuk Genel Kuruluna değil, Özel Daireye ait olduğu-
Ayrı yaşam halinde evlilik birliği hukuken devam ettiğinden eşlerin birliğin giderlerine güçleri oranında katkıda bulunma yükümlülüğünün de devam edeceği; nafaka miktarı belirlenirken barınma ihtiyacının giderilmesi için satın alınan konut nedeniyle yapılan ödemelerin dikkate alınması gerektiği-
Eşinin ağır hastalığı ile ilgilenmeyen davacının boşanmaya sebep olan olaylarda ağır kusurlu olduğu- Davacının eşinin hastalığı ile ilgilenmemesi davalı eşinin kişilik değerlerine saldırı niteliğinde olup, manevi tazminatı gerektirdiği-
Tarafların ekonomik ve sosyal durumları da gözetilerek dava tarihinden geçerli olmak üzere davalı kadın yararına uygun miktarda tedbir nafakasına hükmedilmesi gerekeceği- Karar duruşmasında yoksulluk nafakası talebinde bulunan davalı tarafından bu konuda usulünce yapılmış bir ıslah işlemi olmadığı gibi; davacının talebin genişletilmesine açık muvafakati de bulunmadığından, bu talep hakkında "karar verilmesine yer olmadığına" kararı verilmesi gerektiği-
Boşanmaya sebep olan olaylar yüzünden kişilik hakları saldırıya uğrayan tarafın kusurlu olan diğer taraftan manevi tazminat olarak uygun miktarda bir para isteyebileceği - Kişilik haklarına saldırı nedeniyle uğranılan manevi zararın ödetilmesi için tazminat davası açılabileceği - Davacının dava dışı eşinin, evli olmasına rağmen bir başkası ile cinsel ve duygusal ilişkiye girmesinin, sadakat borcunun ihlali niteliğinden olması nedeniyle eşine karşı haksız eylem niteliği taşıdığı, davacının dava dışı eşi ile onun evli olduğunu bilerek, onunla davalının gayrı resmi ilişkiye girmesinin, davalının doğrudan davacının bedensel veya ruhsal bütünlüğüne yönelik hukuka aykırı bir fiilde bulunduğunu göstermeyeceğinden bu eyleminden dolayı davalı aleyhine manevi tazminata hükmedilemeyeceği -