Türk Medeni Kanununun 185/3. ve 186/3. maddeleri uyarınca, tarafların ekonomik ve sosyal durumları da gözetilerek dava tarihinden geçerli olmak üzere davacı kadın yararına uygun miktarda tedbir nafakasına hükmedilmesi gerektiği- Davalı erkek düğünde takıldığını kabul ettiği ziynetlerin rıza ile geri ödenmemek üzere verildiğini ispatlayamadığından, davacı kadının dava dilekçesinde ki ziynet eşyası alacağı talebinin kabulü gerektiği-
Davalı kadının evden ayrılmış olması veyahut gelirinin bulunmasının "tedbir nafakası" verilmesine engel olmadığı-  Evlilik dışı birliktelik yaşayan eşe tedbir nafakası verilmeyeceği benimsenmişse de, davalının başka bir erkekle evlilik dışı birliktelik yaşadığı hususunun da kanıtlanmamış olduğu-
Yargıtayın düzelterek onama kararına karşı karar düzeltme yoluna gidilmediği ve bu suretle kararın kesinleştiği anlaşıldığından, mahkemece kesinleşen bu karar hakkında yeniden bir inceleme yapması mümkün olmadığı ve direnme kararı verilemeyeceği- Yargıtay bozma kararının birinci bendinde davacı erkek eşin ağır kusurlu olduğu hususu "düzeltilerek onama" kararı verilerek kesinleştiğine göre, TMK. mad. 174/2, 4 ve TBK. mad. 50, 51, 52, 58 dikkate alınarak davalı kadın yararına uygun miktarda manevi tazminata hükmedilmesi gerekirken, manevi tazminat talebinin reddi yönünde direnme kararı verilmesinin hatalı olduğu-  Boşanma ve ayrılık davalarında eşlerin kusur durumunun, geçici tedbir nafakası takdir edilirken dikkate alınmayacağı- Eşlerin ekonomik güçlerinin birbirine yakın olması durumu söz konusu ise bu durumda geçici tedbir nafakası verme zorunluluğunun ortadan kalkacağı- Tedbir nafakasının geçici önlem niteliği dikkate alındığında, davalı kadın için tedbir nafakası verilmesi gerektiği- Mahkemece tarafların sosyal ve ekonomik durumlarına ilişkin yapılan araştırma sonucu dosya içine giren bir tutanakta "davalı kadının ev hanımı olduğu" bildirilmesine karşın, diğer bir tutanakta ise "bir peynir fabrikasında aylık asgari ücretle çalıştığının" belirtildiği, bunun yanında bir kısım tanıklar da davalının çalıştığı yönünde beyanlarda bulunduklarından, davalı kadının sürekli ve düzenli bir gelirinin bulunup bulunmadığı hususunun tam olarak açıklığa kavuşmadığı, o hâlde mahkemece, davalı kadının çalışıp çalışmadığı, çalışıyor ise bunun sürekli mahiyette olup olmadığı, gelirinin düzenli ve yeterli olup olmadığı hususu araştırılarak yoksulluk nafakası istemi hakkında bir karar verilmesi gerekeceği-
Trafik kazasından kaynaklanan destekten yoksun kalma tazminatı ve cismani zarar nedeni ile daimi ve geçici iş göremezlik istemi-
Destekten yoksun kalma tazminatı istemi-
Trafik kazasından kaynaklanan destekten yoksun kalma tazminatı istemi-
Boşanmadan sonra da görüşmeye devam ettikleri, maktulün başka bir erkekle ilişkisi olduğunu öğrenen sanığın bu nedenle maktul ile tartıştığı ve iple boğazını sıkarak öldürdüğü olayda; sanık ile aralarında resmi evlilik bağı olmayan maktulün Türk Medeni Kanununun 185. maddesi uyarınca sanığa karşı sadakat yükümlülüğünün bulunmaması karşısında, maktulün başka birisi ile ilişkisinin olması sanık lehine haksız tahrik oluşturmayacağı gibi, sanığa yönelik maktulden kaynaklanan başkaca bir haksız söz veya davranış da bulunmadığı halde, tarafların yeniden evlenme niyeti ile bir araya geldikleri, bu nedenle maktulün sanığı aldatma özgürlüğünün olmadığı şeklindeki yerinde olmayan gerekçe ile, sanık hakkında tayin olunan cezadan tahrik indirimi yapılmasının kanuna aykırı olduğu-
Taraflar kusurlu hareketlerden sonra bir arada yaşamaya devam ettiklerine göre davacı kadının davalı erkeğin bu davranışlarını affetmiş en azından hoşgörüyle karşılamış sayılacağı, affedilmiş veya hoşgörü ile karşılanmış bu olayların artık davalı erkeğe kusur olarak yüklenemeyeceğinden davalının başkaca bir kusuru ispatlanamadığından davacı kadının boşanma davasının reddi gerektiği-
Davacı-karşı davalı erkek tarafından açılan ve feragat etmesi nedeniyle 09.06.2014 tarihinde reddedilip kesinleşen davadan sonra tarafların birlikte yaşamaya devam ettikleri, böylece daha önce açılmış olan boşanma dava tarihinden önceki karşılıklı kusurlu eylemleri affetmiş en azından hoşgörü ile karşılamış oldukları, dolayısıyla affedilen olayların taraflara kusur olarak yüklenemeyeceği, daha sonra tarafların fiilen ayrı yaşadıkları dönemde ise erkeğin eşini tehdit ettiği, kadının ise babasının erkeği tehdit etmesine sessiz kaldığı, netice itibariyle boşanmaya sebep olan olaylarda tarafların eşit kusurlu olduğu anlaşıldığından tazminat yönünden itirazların isabetsiz olduğu-