Taraflar kusurlu hareketlerden sonra bir arada yaşamaya devam ettiklerine göre davacı kadının davalı erkeğin bu davranışlarını affetmiş en azından hoşgörüyle karşılamış sayılacağı, affedilmiş veya hoşgörü ile karşılanmış bu olayların artık davalı erkeğe kusur olarak yüklenemeyeceğinden davalının başkaca bir kusuru ispatlanamadığından davacı kadının boşanma davasının reddi gerektiği-
Davacı-karşı davalı erkek tarafından açılan ve feragat etmesi nedeniyle 09.06.2014 tarihinde reddedilip kesinleşen davadan sonra tarafların birlikte yaşamaya devam ettikleri, böylece daha önce açılmış olan boşanma dava tarihinden önceki karşılıklı kusurlu eylemleri affetmiş en azından hoşgörü ile karşılamış oldukları, dolayısıyla affedilen olayların taraflara kusur olarak yüklenemeyeceği, daha sonra tarafların fiilen ayrı yaşadıkları dönemde ise erkeğin eşini tehdit ettiği, kadının ise babasının erkeği tehdit etmesine sessiz kaldığı, netice itibariyle boşanmaya sebep olan olaylarda tarafların eşit kusurlu olduğu anlaşıldığından tazminat yönünden itirazların isabetsiz olduğu-
Türk Medeni Kanunu'nun 185/3. ve 186/3. maddeleri uyarınca, tarafların ekonomik ve sosyal durumları da gözetilerek dava tarihinden geçerli olmak üzere davalı kadın yararına uygun miktarda tedbir nafakasına hükmedilmesi gerekeceği-
Boşanma davasının kesinleşmesine kadar davacı ve dava dışı eşin birbirine sadakat yükümlülüğünün devam edeceği ve boşanma kararının kesinleşme tarihinden itibaren bir yıllık zamanaşımı süresinde aldatan eşten kişilik haklarına saldırı nedeniyle manevi tazminat istemiyle dava açılabileceği-
Evlilik birliği devam ederken başka bir şahısla "imam nikahlı" olarak birlikte yaşayan kadına, bu durumun dava tarihinden sonra gerçekleşmiş olması nedeniyle kusur yüklenemeyeceği- Kadının "komşusu ile yolda samimi şekilde yürürken görüldüğü, yine pastaneden birlikte çıktıkları ve iş yerindeki erkeklerle çokça vakit geçirdiği ve onlardan para istediği", erkeğin ise, "kadına fiziksel şiddet uyguladığı, kazandığı parayı alkol alımı için kullanması sebebiyle evin ihtiyaçlarını karşılamadığı" anlaşıldığından, evlilik birliğinin temelinden sarsıldığı ve bu sonuca ulaşılmasında tarafların "eşit kusurlu" olduklarının kabulü gerektiği- Eşit kusurlu eş yararına tazminata hükmedilemeyeceği- Tazminat ve nafaka talepleri hakkında hüküm kurulmamasının usul ve kanuna aykırı olduğu-
Aldatan eşle birlikte olan kişinin tazminat sorumluluğu- Davalının, davacının eşiyle özel ilişki gerçekleştirerek davacının aile değerlerine haksız saldırı eyleminde bulunduğu ve böylece davacının kişisel değerlerine zarar vererek davacının zarar görmesine neden olduğu anlaşıldığından, davalı aleyhine tazminata hükmedilmesi gerektiği-
Boşanma veya ayrılık davası açılınca hakim, davanın devamı süresince, gerekli olan, özellikle eşlerin barınmasına, geçimine, malların yönetimine ve çocukların bakım ve korunmasına ilişkin geçici önlemleri kendiliğinden (re'sen) almak zorunda olup, Türk Medeni Kanununun 185/3. ve 186/3. maddeleri uyarınca, tarafların ekonomik ve sosyal durumları da gözetilerek dava tarihinden geçerli olmak üzere davalı kadın yararına uygun miktarda tedbir nafakasına hükmedilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm verilmesi bozmayı gerektirdiği-
2. HD. 10.04.2017 T. E: 2015/26547, K: 4043-
2. HD. 10.04.2017 T. E: 2015/26296, K: 4109-