Ödeme emrinin vekaletname sunup yetki itirazında bulunmak suretiyle takip safahatına katılan "borçlu vekiline" tebliğ edilmesi gerektiği-
Tebliği alanın borçlu ile aynı konutta oturmadığı anlaşıldığından, tebliğ işleminin Tebligat Kanunu'nun 16. maddesi gereğince usulsüz olduğu- Borçlulardan birine yapılan tebligatın diğer borçlu tarafından alınması halinde, tebligatın, hasma tebliğ yasağına ilişkin Tebligat Kanunu'nun 39. maddesi hükmüne aykırı olduğu-
Taşınmaz satışlarında, borçluya satış ilanının tebliğ edilmemiş olması veya usulsüz tebliğ edilmesinin başlı başına ihalenin feshi sebebi olduğu- Muhatabın çarşıda olduğunu beyan eden kişinin imzası alınmadan ve imzadan imtina durumu da saptanmadan yapılması ve tebliğ mazbatasında, beyanda bulunan ve haber bırakılan kişinin kim olduğuna dair hiçbir bilgi bulunmaması halinde, muhtara yapılan tebligat usulsüz olduğu-
"Muhatabın adresten geçici mi yoksa sürekli mi ayrıldığının, adreste bulunmama sebebinin ve tevziat saatlerinden sonra tebligat adresine dönüp dönmeyeceğinin" kanunda sayılan kişilerden sorularak tespit edilmediği görüldüğünden usulsüz olduğu-
Tebliğ işleminin usulsüzlüğüne yönelik şikayetin, usulsüz tebliğ işleminin öğrenildiği tarihten itibaren yedi gün içerisinde yapılması gerektiği- Mahkemece, öncelikle borçlunun, takibi ve usulsüz olduğunu iddia ettiği ödeme emri tebligatını öğrenme tarihinin tespiti gerektiği-
Tebliğ memuru tarafından tebligat mazbatasına borçlunun çarşıda olduğuna yönelik beyanda bulunan kişinin sıfatı ile adı ve soyadının yazılmadığı ve kim olduğuna dair hiçbir bilgi belirtilmediğinden yapılan tebliğ işleminin usulsüz olduğu-
Borçlunun icra mahkemesine "ödeme emri tebligatının usulsüz olduğu ve ödeme emri tebliğ tarihinin öğrenme tarihi olan tarih olarak düzeltilmesi"ne yönelik yaptığı şikayetin duruşmalı olarak incelenip incelenmeyeceği konusunda icra mahkemesinin takdirine bulunsa da, işin niteliği göz önüne alındığında, icra mahkemesinin takdirini duruşma açılması yönünde kullanması gerektiği-
Şikayetçi üçüncü kişi şirket, borçlunun çalışmakta olduğu işyeri olup, tüzel kişiliğin, İİK. mad. 355 ve 356. maddeleri gereğince sorumluluğunun bulunmadığı- İcra müdürlüğü tarafından, borçlunun maaşından kesinti yapmakla yükümlü olan kanuni muhatabın tespit edilip, onun, haciz müzekkeresinin ilk tebliğ tarihi olan tarihten itibaren yapılması gereken kesintilerden sorumlu olduğunun kabulü gerektiği- Tüzel kişiler adına ve adı geçenin ticaret sicilindeki adresine gönderilen tebligatın, Tebligat Kanunu'nun 21/1. maddesine göre yapılmış olması halinde, tebliğ memurunun Yönetmeliğin 30 ve 31. maddelerindeki koşulları araştırmasına gerek bulunmadığı; muhatabın adreste bulunmaması halinde, bunun nedeninin araştırılması ve tevziat saatinden sonra adrese dönüp dönmeyeceğinin tespit edilmesinin gerçek kişiler yönünden zorunlu olduğu; hükmi şahısların sıfatı ve niteliği itibari ile böyle bir araştırmanın yapılmamış olmasının tebligatın usulsüzlüğü sonucunu doğurmayacağı-
K. takdirine itiraz davasında borçlunun vekili olduğu ve ilgili kararın talimat dosyası içeriğinde yer aldığı görüldüğünden, satış ilanının vekile tebliği gerektiği- Talimat icra dosyasına ayrıca vekaletname sunulmamış olmasının, borçlunun takipte vekille temsil edildiği gerçeğini ortadan kaldırmayacağı- Taşınmaz satışlarında, satış ilânının bir suretinin borçluya, borçlu vekille temsil edilmekte ise vekiline tebliğinin zorunlu olduğu, aksi halde ihalenin feshine gidileceği-
İİK'nun 129. maddesindeki rüçhanlı alacaktan anlaşılması gereken satış yapılan dosya alacağına rüçhanlı alacaklar olduğu- Takip alacaklısının alacağı rüçhanlı alacak olmadığı halde, şartnamedeki muhammen bedelden farklı olarak taşınmazdaki 2. derece ipotek alacağı da dikkate alınarak belirlenmiş bir bedel ile ihale edileceğinin yazılması talep ve talibi azaltıcı nitelikte olduğundan ihalenin feshi gerektiği- Borçluların hepsinin karar başlığında gösterilmesi gerektiği- Satış ilanı, borçlunun adresinde bulunmadığı tespit edilmeksizin doğrudan aynı adreste bulunan farklı bir şahsa tebliğ edildiğinden tebligatın usulsüz olduğu ve usulsüz tebliğin başlı başına ihalenin feshi sebebi olduğu-