Borçlunun mernis adresine ödeme emrinin Tebligat Kanununun 35/son maddesine göre tebliğ edildiği görülmekte olup; bu madde gereğince tebligat yapılabilmesi için, ilgili kuruma adresin bizzat borçlu tarafından bildirilmiş olmasının gerekeceği-
Borçlunun 20.10.2010 tarihinde takip dosyasının fotokopisini alması karşısında usulsüz tebligatı öğrenme tarihinin bu tarih olarak kabulü gerekeceği-
Şikayetçi, tebligat parçasında yazılı olan ve bizzat kendisine tebligat yapıldığını gösteren imzanın "sahte" olduğunu ileri sürdüğünden, bu iddianın her türlü delille kanıtlanması mümkün olmakla şikayetçinin örnek imzaları alınıp yöntemince inceleme yapılarak sonucuna göre bir karar verilmesi gerektiği-
Şikayetçiye bahsi geçen adreste daha önceden usulüne uygun bir tebligat yapılmadığından 7201 sayılı kanunun 35. maddesine göre kıymet taktiri raporu ve satış ilanı tebliğ edilmesinin doğru olmadığı-
Tebligatın, tebliğ yapılacak kişinin bilinen en son adresinde yapılacağı–
Mahkemenin, aile fertlerinin birbirleri yerine adres beyanında bulunabilmelerine olanak tanıyan ve yasa ve yönetmelik hükümleri çerçevesinde, tebligat yapılan bu adresin, borçlunun bizzat kendisinin imzalı beyanına dayalı olarak tespit edilmiş mernis adresi olup olmadığı usulünce araştırılarak oluşacak sonuca göre bir karar verilmesinin gerekeceği-
Tebligat usulsüz olsa dahi muhatabın tebliğden haberdar olması halinde tebligat geçerli sayılacağından, muhatabın beyan ettiği tarihin “tebliğ tarihi” olarak kabul edileceği- Borçlunun bildirdiği öğrenme tarihinin gerçeğe aykırılığı iddia ve isbat edilemediğine göre öğrenme tarihden itibaren 7 günlük sürede yapılan başvurunun incelenmesi gerektiği-
7201 Sayılı Kanun'un 32. maddesi uyarınca tebligat usulsüz yapılmış olsa bile muhatap usulsüz tebliğden haberdar olmuşsa, öğrenme tarihinin tebliğ tarihi olarak kabul edileceği; öte yandan muhatap tebliğ işleminin usulsüzlüğünü İİK'nun 16/1. maddesi uyarınca öğrendiği tarihten itibaren 7 günlük sürede şikayet yoluyla icra mahkemesinde ileri sürmesi gerekeceği-
Muhatabın adreste bulunmaması halinde, bunun nedeninin belirlenmesi ve tevziat saatinden sonra adrese dönüp dönmeyeceğinin tesbit edilmesi gerçek kişiler yönünden zorunlu olup, hükmi şahısların sıfatı ve niteliği itibariyle böyle bir araştırmanın yapılmamış olmasının, tebligatın usulsüzlüğü sonucunu doğurmayacağı-
Sosyal Güvenlik Kurumunun verdiği cevaptan, borçlunun işyeri sahibi değil, tebliğ mazbatasında adres olarak belirtilen şirket çalışanı olduğu anlaşıldığına göre, bu adreste, yukarıda anılan Tebligat Kanununun 18. maddesine göre, muhatabın derhal bulundurulamadığı veya tebliğin temininin mümkün olmadığı şerhi içermediği gibi tebliğ yapılan H.S.’nün o yeri idare eden veya muhatabın bulunduğu kısmın amiri olup olmadığı da belirtilmediğinden tebligatın usulsüz yapıldığının kabulü gerekeceği-