Hükmün yargılamanın sona erdiği duruşmada verilip ve tefhim olunacağı- Gerekçeli kararın tefhim edilen hüküm sonucuna aykırı olamayacağı- Hükmün sonuç kısmında gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin taleplerin herbiri hakkın verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gerektiği-
İntifa hakkına müdahalenin men'i davasında hüküm kısmı ile gerekçe arasında çelişki yaratılmasının bozma nedeni olduğu-
Kısa karar ile gerekçeli kararın çelişkili olması halinde, tasarrufun iptali davasına ilişkin kararın bu nedenle bozulmasına karar verilmesi gerekeceği- Tasarrufun iptali davasının taşınmazın aynına yönelik ayni bir dava olmadığı, alacağın tahsiline yönelik şahsi nitelikte bir dava olduğu- İptal davasının kabulü halinde, davacının, davaya konu teşkil eden mal üzerinde cebri icra yolu ile hakkını elde edeceği, davalı 3.kişi üzerindeki kaydın tashihine gerek olmadan o taşınmazın haciz ve satışını isteyebileceği- Mahkemece mutlak muvazaa nedeniyle tasarruf kesin hükümsüz olduğundan, taşınmazın davalı takip borçlusu adına tesciline karar verilmesinin hatalı olduğu-
Mahkemece, tefhim edilen kısa kararda, “davanın reddine, tarafların genel mahkemede dava açma muhtariyetine, dava kesinleşince tedbirin kaldırılmasına ve davacının %20 inkar tazminatı ödemesine” karar verilmiş, gerekçeli kararda ise; yalnızca “davanın reddine” hükmedilmek suretiyle, kısa karar ile gerekçeli karar arasında çelişki meydana getirildiğinden, mahkemece bozmadan önce verilen kararla bağlı olmaksızın aradaki çelişkiyi giderecek şekilde yeniden karar verilebilmesi için hükmün bozulması gerekeceği-
Mahkemece, "Bu konuda mahkememiz veznesine ipotek bedeli depo edilmiş ve sonuç olarak bu suretle araç üzerindeki rehin şerhinin kaldırılmasına karar vermek gerekmiş" şeklinde gerekçe oluşturulmuş ise de hüküm fıkrasında "Davacının davacı şirkete ait .......... plakalı araç üzerindeki rehinlidir şerhinin kaldırılmasına ilişkin talebinin reddine" karar verilmiş olup, hüküm ile gerekçe arasındaki bu çelişki nedeniyle HUMK’un 381. ve 388 (HMK’nın 294 ve 297/1) maddeleri uyarınca hükmün bozulmasına karar vermek gerektiği-
Yolsuz tescil hukuksal nedeniyle tapu iptali ve tescil istemiyle açılan davada yerel mahkemece Özel Dairenin bozma ilamına uyularak "protokol ve 26 adet senet için davacının ibra ettiği senetlerin karşılıksız kaldığının kararlaştırıldığı, yine protokol hükümlerine davalı vekili tarafından itiraz edilmediği, bu itibarla senetlerin davacıya işlem yapılmadan iade edilmesi gerektiği halde, iade edilmeyerek takibe konulduğu ve dava konusu payın bu nedenle ihalesi ile davalı şirkete satıldığı, ihalenin hükümsüz senetlere dayandığı, dolayısıyla tescilin yolsuz olduğu" belirtilerek verilen davanın kabulüne dair verilen üçüncü karar, Özel Dairece "ibranamenin aslının bulunmadığı, fotokopi belgeye dayanılarak davacının ibra edildiğinin kabul edilemeyeceği, bozma kararının sonradan ortaya çıkan duruma göre, maddi hataya dayalı olduğu ve davada dayanılan çekişme konusu taşınmazın sicil kaydının oluşumunun TMK'nın 1025. maddesinde öngörülen yolsuz tescile dayalı olduğunun söylenemeyeceği, bu nedenle davanın reddine karar verilmesi gerektiği" gerekçesiyle bozulmuş, dahili davacılar vekilinin karar düzeltme talebinde bulunması üzerine Özel Dairece verilen karar ile HMK. mad. 125/1 , dava açıldıktan sonra davalının dava konusunu, bir başka şirkete sattığı, bu nedenle davacı tarafa seçimlik hakkının hatırlatılmasının gerektiği açıklanmak suretiyle Dairenin kararının kaldırılmasına ve hükmün bu yönden bozulmasına karar verilmiş olup, dahili davacılar vekilince karar düzeltme talep edilen üçüncü kararın, Özel Dairece önceki bozmayı ortadan kaldıracak nitelikte olmayıp, dava konusunun devri ve taraf değişikliğinin hatırlatılması yönünde olduğu ve bu durumda, yerel mahkemece verilen üçüncü kararın temyizen inceleme görevinin, Hukuk Genel Kurulu’na ait değil Özel Daireye ait olduğu-
Kararın hüküm fıkrası ile gerekçesi birbirine sıkı sıkıya bağlı olup, arasında çelişki bulunmaması gerektiği- Tarafların tüm delilleri toplanıp, inceledikten ve son sözleri dinlenip duruşmanın bittiği bildirildikten sonra hakimin, HMK. mad. 298/3 uyarınca kararı, gerekçesi ile birlikte yazması ve hüküm sonucunu HMK. mad. 294/3 hükmünde öngörülen biçimde tefhim etmesi gerektiği-
Kısa kararda, tazminata da hükmedilmesine karşın, gerekçeli kararda, tazminata yer verilmemesinin çelişki oluşturacağı-
Kısa kararda hüküm altına alınmayan temerrüt faizinin, gerekçeli kararın tavzihi yoluyla hüküm altına alınması suretiyle kısa karar ile gerekçeli kararın hüküm fıkraları arasında çelişki yaratıldığı-
Yargılama aşamasında ara kararla esas hakkında karar verilemeyeceği-