Kısa kararda; birleşen dava yönünden hüküm kurulmaması ve gerekçeli kararda birleşen davanın reddine karar verilmiş olmasının isabetsiz olduğu-
Gerekçe içerisinde çelişki yaratılmış olması halinde, hükmün bozulması gerektiği-
Yoksun kalınan kira bedeli talep edilmesine karşın, hükmün gerekçe kısmında, davanın, "banka tarafından sözleşme yapılırken ve sözleşmenin devamında haksız şekilde alınan bedelin iadesi olarak" nitelendirilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğu-
Davalıdan 11.500,00 TL bedel ödeyerek yemek odası takımı, koltuk takımı ve 1 adet sehpadan oluşan mobilya ürünü satın aldığını, alınan ürünlerde ayıp ve kusurların ortaya çıktığını, ürünlerin bu durumunu davalıya bildirdiğini ve yeniden değişim talebinde bulunduğunu ancak davalı tarafından bu talebinin yerine getirilmediğini ileri sürerek satış bedeli olan 11.500,00 TL’nin yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline-
Mahkemece verilen kararın gerekçesinde "davacı tarafın iddiasını ispat edemediğinden davanın reddine dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur." denildiği, hüküm kısmında ise "Davanın kabulüne" şeklinde hüküm kurulmak suretiyle gerekçe ile hüküm arasında çelişki yaratılmış olup, hüküm ile gerekçe arasındaki bu çelişki nedeniyle HMK'nın 294 ve 297 (HUMK'un 381. ve 388.) maddeleri uyarınca hükmün bozulmasına karar vermek gerekeceği-
Hükmün yargılamanın sona erdiği duruşmada verilip ve tefhim olunacağı- Gerekçeli kararın tefhim edilen hüküm sonucuna aykırı olamayacağı- Hükmün sonuç kısmında gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin taleplerin herbiri hakkın verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gerektiği-
İntifa hakkına müdahalenin men'i davasında hüküm kısmı ile gerekçe arasında çelişki yaratılmasının bozma nedeni olduğu-
Kısa karar ile gerekçeli kararın çelişkili olması halinde, tasarrufun iptali davasına ilişkin kararın bu nedenle bozulmasına karar verilmesi gerekeceği- Tasarrufun iptali davasının taşınmazın aynına yönelik ayni bir dava olmadığı, alacağın tahsiline yönelik şahsi nitelikte bir dava olduğu- İptal davasının kabulü halinde, davacının, davaya konu teşkil eden mal üzerinde cebri icra yolu ile hakkını elde edeceği, davalı 3.kişi üzerindeki kaydın tashihine gerek olmadan o taşınmazın haciz ve satışını isteyebileceği- Mahkemece mutlak muvazaa nedeniyle tasarruf kesin hükümsüz olduğundan, taşınmazın davalı takip borçlusu adına tesciline karar verilmesinin hatalı olduğu-
Mahkemece, tefhim edilen kısa kararda, “davanın reddine, tarafların genel mahkemede dava açma muhtariyetine, dava kesinleşince tedbirin kaldırılmasına ve davacının %20 inkar tazminatı ödemesine” karar verilmiş, gerekçeli kararda ise; yalnızca “davanın reddine” hükmedilmek suretiyle, kısa karar ile gerekçeli karar arasında çelişki meydana getirildiğinden, mahkemece bozmadan önce verilen kararla bağlı olmaksızın aradaki çelişkiyi giderecek şekilde yeniden karar verilebilmesi için hükmün bozulması gerekeceği-
Mahkemece, "Bu konuda mahkememiz veznesine ipotek bedeli depo edilmiş ve sonuç olarak bu suretle araç üzerindeki rehin şerhinin kaldırılmasına karar vermek gerekmiş" şeklinde gerekçe oluşturulmuş ise de hüküm fıkrasında "Davacının davacı şirkete ait .......... plakalı araç üzerindeki rehinlidir şerhinin kaldırılmasına ilişkin talebinin reddine" karar verilmiş olup, hüküm ile gerekçe arasındaki bu çelişki nedeniyle HUMK’un 381. ve 388 (HMK’nın 294 ve 297/1) maddeleri uyarınca hükmün bozulmasına karar vermek gerektiği-