Davacı kadının isteği Türk Medeni Kanunu’nun ikinci kitabından kaynaklanmadığı ve genel hükümlere göre Asliye Hukuk Mahkemelerinin görevli olduğu anlaşılmakla, görevsizlik kararı verilmesi gerekeceği-
Zina eylemi devam ettiğine göre, hak düşürücü sürenin geçmiş sayılmayacağı, toplanan delillerden, davalı erkeğin zinasının temadi ettiğinin anlaşıldığı, o halde, davacı kadının özel boşanma sebeplerinden zina hukuki sebebine ve evlilik birliğinin sarsılması hukuki sebebine dayanılarak açmış olduğu her iki davanın kabulü gerekeceği-
Mahkemece bozmaya uyulduğu halde, bozma gereklerinin yerine getirilmediğinin kabulü gerekeceği, mahkemece, boşanma yönünden kararın kesinleştiğinden bahisle bozma sonrası verilen ikinci kararda boşanmaya ilişkin yeniden hüküm kurulmamasının usul ve yasaya aykırı olduğu-
Hüküm davalı erkek tarafından açıkça kusur belirlemesi, nafaka ve tazminatlara ilişkin istinaf edildiğinden ilk derece mahkemesince tespit edilen kusur durumunun yazılı olduğu gerekçe bölümü aleyhine olağan kanun yoluna başvurulmuş olması nedeniyle şekli anlamda kesinleşmediği ve HMK m. 303/1 maddesi gereği şekli anlamda kesinleşmeyen bir hükmün maddi anlamda da kesin hüküm oluşturmadığı dikkate alınmaksızın kesin hükmün varlığına davalı olarak bölge adliye mahkemesince; davalı erkeğin kusur belirlemesine ilişkin itirazının esası incelenmeksizin reddine karar verilmesinin doğru olmadığı, o halde; bölge adliye mahkemesince yapılacak olan işin; ilk derece mahkemesinin kusur belirlemesine ilişkin tüm deliller değerlendirilerek tarafların kusur durumunun belirlenmesi ve bu belirlemeye bağlı olarak boşanmanın fer'i niteliğinde bulunan yoksulluk nafakası ve tazminatlar yönünden karar vermekten ibaret olduğu-
Davacı kadın tarafından istinaf talebinde bulunulmadığı, sadece davalı erkek tarafından istinaf yoluna başvurulduğu halde davalı erkek aleyhine "Eşini aşağılamak, hor görmek, eşine ve ailesine karşı saygısız davranmak" vakıaları kusurlarının erkeğe yüklenemeyeceği ancak yine de mahkemece davalı erkeğe yüklenen ve kesinleşen diğer kusurlu davranışlarına göre boşanmaya sebep olan olaylarda davalı erkeğin tamamen kusurlu olduğunun sabit olduğu- Boşanmaya sebebiyet veren olaylarda davalı erkeğe kusur olarak yüklenilen "birlik görevlerini yerine getirmemek, evde huzursuzluk çıkarmak şeklindeki davranışların kadının kişilik haklarına saldırı teşkil eder nitelikte olmadığı, Türk Medeni Kanunu'nun 174/2. maddesi koşullarının kadın yararına oluşmadığı-
Dosyaya sunulan bilgi ve belgelerden davalı erkeğin güven sarsıcı davranışta bulunduğunun ispatlanamadığının anlaşıldığı yine dinlenen bir kısım davacı tanıklarının sözlerinin, maddi hadiselere istinat etmemekte, soyut ve genel nitelikte olup, bir kısım tanıkların anlatımlarının ise sebep ve saiki açıklanmayan izahlardan ibaret olduğu, davalı erkeğin kusurlu bir davranışının varlığının ispat edilemediği, bu durumda açıklanan nedenle boşanma davasının reddi gerekeceği-
Davalı-karşı davacı kadın yararına takdir edilen manevi tazminat miktarının, ölçülülük ilkesine uygun olmayıp fazla bulunduğu, Türk Medeni Kanunu'nun 4. maddesinde yer alan hakkaniyet ilkesi gözetilerek daha uygun miktarda tazminat takdiri gerekeceği-
Türk Medeni Kanunu'nun 166/son maddesine dayalı eldeki dava ise ilk boşanma davasının reddinden sonra süresi içerisinde açıldığı, ilk boşanma davasının reddinden sonra tarafların bir araya gelmediklerinin dinlenen tanıkların anlatımları ile toplanan diğer delillerden anlaşıldığı, Türk Medeni Kanunu'nun 166/son maddesi koşullarının oluştuğu-
2. HD. 15.05.2019 T. E: 674, K: 6077-
Bozma öncesi verilen ilk kararda davacı erkek tarafından açılan boşanma davasının reddine karar verilmiş olduğu ve boşanmanın reddi kararının temyiz edilmeyerek kesinleştiği anlaşılmakla bozma sonrası davacı erkeğin davadan feragati nedeniyle yeniden boşanma davasının reddi yönünden hüküm kurulması doğru olmayıp bozmayı gerektirdiği-