Daha önce açılan boşanma davasında verilen ret kararının kesinleşmesinden itibaren başlayacak üç yıllık süre zarfında ortak hayatın yeniden kurulmadığını ispat yükünün taraflardan hangisine ait olduğu? Daha önce açtığı boşanma davası ispatlayamadığı gerekçesiyle reddedilerek kesinleşen ve kesinleşme tarihinden üç yıldan sonra eldeki davayı açan davacı, ön inceleme duruşmasında "davaya ilişkin bildireceğim delilim yoktur" demek suretiyle kanunda öngörülen üç yıllık süre içerisinde ortak hayatın kurulması amacıyla bir araya gelinmediği hususunda herhangi bir ispat vasıtası sunmayacağını ortaya koymuş, davalı kadın ise davaya cevap vermediği gibi duruşmalara da katılmamış olduğundan, HMK. mad. 128 gereğince dava dilekçesinde ileri sürülen vakıaların tamamını inkâr etmekle yetinmiş olup eldeki dava res'en araştırma ilkesinin uygulandığı bir dava da olmadığından, mahkemece, üç yıllık süre koşulu oluşmasına rağmen davacı kocanın delil bildirmemesi nedeniyle "bu sürede tarafların bir araya gelmediklerini" ispatlayamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesini isabetli olduğu- "Olayın özelliği itibariyle ispat külfetinin davalıda olduğu, menfi bir olgunun ispatının davacıya düşmeyeceği, kanunun amacına uygun yorum yapılması gerektiği, TMK'nın 166/4. maddesinde dayalı olarak açılan davalarda bir karinenin varlığının söz konusu olduğu, daha önce açılan boşanma davasının tarafların ayrı yaşadığına dair bir karine olduğu ve HMK. mad. 190/2 uyarınca karinenin aksinin davalı tarafça ispat edilmesi gerektiği, yine tarafların yerleşim yeri adreslerinin ayrı olmasının ve davacının başka biriyle olan birlikteliğinden bir çocuğun dünyaya gelmesinin tarafların ayrı yaşadığını gösterdiği, bu durumda ispat yükünün yer değiştirdiği, sonuç olarak bozma kararının yerinde olduğu" şeklindeki görüşlerin HGK çoğunluğunca benimsenmediği-
2. HD. 14.02.2019 T. E: 2018/7961, K: 1158-
Türk Medeni Kanunu'nun 166/3. maddesine dayalı anlaşmalı boşanmaya-
Anlaşmalı boşanma davasından kaynaklanan tapu iptal ve tescil davasına, eski eşin de dahil edilip taraf teşkilinin sağlanması gerektiği-
2. HD. 13.02.2019 T. E: 2018/8292, K: 1003-
Yapılan yargılama ve toplanan delillerden tarafların mahkemece kabul edilen ve gerçekleşen kusurlu davranışları yanında davacı-davalı erkeğin sürekli olarak eşine fiziksel şiddet uyguladığının, birlik görevlerini yerine getirmediğinin, kadının da birlik görevlerini yerine getirmediğinin, erkeğin ailesini istemediğinin anlaşıldığı, gerçekleşen bu durum karşısında evlilik birliğinin temelinden sarsılmasına sebep olan olaylarda davacı-davalı erkeğin, davalı-davacı kadına göre ağır kusurlu olduğunun kabulü gerekeceği- Boşanmaya neden olan olaylarda davacı-davalı erkek ağır kusurlu olup, gerçekleşen bu kusurlu davranışların aynı zamanda kadının kişilik haklarına saldırı teşkil eder nitelikte olduğu, boşanma sonucu kadının eşin maddi desteğinden yoksun kalacağı, kadın yararına TMK m.174/1-2. koşullarının oluştuğu-
Yapılan yargılama ve toplanan delillerden davacı-davalı erkeğin başka bir kadınla görüştüğünün ve onunla kol kola görüldüğünün, bu şekilde güven sarsıcı davranışlarda bulunduğunun anlaşıldığı, bu halde taraflar arasında ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkan vermeyecek nitelikle bir geçimsizliğin mevcut ve sabit olduğu, olayların akışı karşısında davalı-davacı kadının dava açmakta haklı olduğu-
Boşanma davasında kadın yararına yoksulluk nafakasına hükmolunduğunun anlaşıldığı, ayrıca davalı-karşı davacı erkeğin eşine sürekli fiziksel şiddet uyguladığının, eşe karşı silahla tehdit suçunu işlediğinin, sık sık eşinin annesine "Kızını al götür, döveceğim, boşayacağım" dediğinin, evin elektriğini ve suyunu kestiği, eşine küfrettiğinin ve eşinin eşyalarını yaktığının; davacı-karşı davalı kadının ise eşine hakaret ettiğinin, eşine ve kayınvalidesine haksız tahrik altında fiziksel şiddet uyguladığının anlaşılmasına göre; boşanmaya sebep olan olaylarda erkeğin netice itibarıyla ağır kusurlu olduğu- Tarafların tespit edilen ekonomik ve sosyal durumları, boşanmaya yol açan olaylardaki kusur dereceleri, paranın alım gücü, kişilik haklarına yapılan saldırı ile ihlâl edilen mevcut ve beklenen menfaat dikkate alındığında davacı-karşı davalı kadın yararına takdir edilen maddi ve manevi tazminatın az olduğu- Boşanma veya ayrılık vukuunda çocuk kendisine tevdi edilmemiş tarafın gücüne göre onun bakım ve eğitim giderlerine katılmakla yükümlü olduğu, bu hususu hakimin görevi gereği kendiliğinden dikkate almasının gerektiği- Velayeti anneye verilen ortak çocuklar ile baba arasında her ayın son haftasonu C. günü 17.00, Pazar günü 17.00 saatleri arasında olacak şekilde kurulan kişisel ilişkinin yetersiz olup babalık duygularını tatmine elverişli olmadığı, açıklanan nedenlerle ayın belli hafta sonları babalık duygularını tatmin edecek şekilde daha uygun süreli kişisel ilişki belirlenmesi gerekeceği-
Kadının kabul edilen boşanma davasındaki, boşanma hükmü kesinleştiğinden, erkeğin boşanma davasının da konusuz hale geldiğinin anlaşıldığı, bu durumda, erkeğin boşanma davasının esası hakkında bir karar verilemeyeceği, ancak, davanın konusuz kalması sebebiyle esası hakkında bir karar verilmesine gerek bulunmayan hallerde hakimin, davanın açıldığı tarihteki, tarafların haklılık durumuna göre vekalet ücreti ve yargılama giderlerini takdir ve tayin edeceği-
Zina nedenine dayanan asıl davada, mahkemece kadına kusur olarak yüklenen güven sarsıcı davranışın, dava tarihinden sonra gerçekleştiğinden bahisle atfı kabil kusurun bulunmadığı- Takdir edilen manevi tazminat miktarının, ölçülülük ilkesine aykırı olarak fazla belirlendiği-