Tarafların 14 yıllık evli olup, iki çocuklarının bulunduğu, her ikisinin de birbirlerine karşı takındıkları tutum nedeniyle evlilik içinde karşılıklı saygının yitirildiği, çocukların bu ortamdan olumsuz etkilendikleri, farklı ortamlarda yetişen, farklı anlayış ve kişiliklere sahip olan tarafların evliliğin başından beri davalının ailesi ile ve onlara ait evde ikamet ettikleri, davalının kıskanç ve asabi olması, buna karşılık davacının da Avrupa’da yetişmiş, annesi Alman olan, modern yaşamayı, rahat ve spor giyinmeyi seven bir insan olması nedeniyle kişilik çatışmasına girdikleri, davalı kocanın davacı karısına hakaret edip, başkalarının yanında dövdüğü, davacı kadının da buna karşılık “hayvan, eşşek yapma” şeklinde sözler söylediği, bu nedenle birbirleriyle anlaşamadıkları davalının ekonomik durumundaki değişikliğin tek başına dava açılmasına etken olacak nitelikte bulunmadığı, tüm olaylar birlikte ele alındığında evlilik birliğinin müşterek hayatı sürdürmeleri eşlerden beklenemeyecek
MK. 166/I uyarınca boşanmaya karar verilebilmesi için, evlilik birliğinin (müşterek hayatın sürdürülmesini imkansız kılacak derecede) temelinden sarsılmış olmasının zorunlu olduğu–
Önceki boşanma davasının reddine ilişkin kararın kesinleşmesinden itibaren, tarafların bir araya gelmemeleri ve fiili ayrılığın üç yıl devam etmesi halinde (MK.nun 166/IV) boşanma kararı verilmesi gerekeceği–
Tarafların «eşit kusurlu» olmaları halinde de - örneğin; kadının kocasına hakarette bulunması, kocasını bıçaklaması, kocanın karısını başkası ile aldatması, dövmesi- boşanma kararı verilebileceği–
Medeni Kanunun 134. maddesine göre boşanmayı isteyebilmek için tamamen kusursuz ya da az kusurlu olmaya gerek olmayıp daha fazla kusurlu bulunan tarafın dahi dava hakkı bulunmakla beraber, boşanmaya karar verilebilmesi için davalının az da olsa kusurunun varlığının ve bunun belirlenmesinin kaçınılmaz olacağı, az kusurlu eşe boşanmaya karşı çıkarsa bu halin tesbitinin dahi tek başına boşanma kararı verebilmesi için yeterli olamayacağı, az kusurlu eşin karşı çıkmasının hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olması, eş ve çocuklar için korunmaya değer bir yararın kalmadığının anlaşılması gerekeceği-
MK.166’nın yeni şeklinde, «kusur» ye-rine «evlilik birliğinin onarılmaz biçimde sarsılması»na yer verilmiş olduğu ancak bu madde uyarınca boşanma davası açabilmek için «tamamen kusursuz» ya da «az kusurlu» olmaya gerek olmayıp «daha fazla kusurlu» tarafın dahi dava hakkı bulunmakla beraber, boşanmaya karar verilebilmesi için, davalının az da olsa kusurunun bulunmasının zorunlu olduğu, evlilik birliğinin temelinden sarsılmasında hiç kusuru olmayan eş hakkında, boşanma kararı verilemeyeceği–
Eşler arasında, evlenme tarihinden itibaren -psikolojik nedenlerle de olsa- sağlıklı biçimde cinsel ilişkinin gerçekleşememesinin, evlilik birliğini temelinden sarsacağı (bu durumda taraflardan birine tam kusurun yüklenemeyeceği) ve bu nedenle boşanmaya karar verilmesi gerecekeği–