Davacı-davalı kocanın eşine ağır sözlerle hakaret ettiği ve onu istemediğini söylediği davalı-davacı kadının da yaşlı olan kocasının hastalık ve bakımıyla ilgili birlik görevlerini ağır surette ihmal ettiği, evlilik birliğinin temelinden sarsıldığı ve ortak hayatın devamına imkan kalmadığı, bu sonuca ulaşılmasında tarafların eşit kusurlu olduklarının anlaşılacağı-
Taraflar arasında ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkân vermeyecek nitelikte bir geçimsizlik mevcut ve sabit olduğu, bu şartlar altında eşleri birlikte yaşamaya zorlamanın artık kanunen mümkün görülemeyeceği-
Davacı-karşı davalı kocanın Fransa'da yaşadığı ve yıllık izninde Türkiye'ye geldiği, eşini yaşadığı Fransa'ya götürmekte isteksiz davrandığı, bağımsız konut temin etmediği, maddi destekte bulunmadığı ve birlik görevlerini yerine getirmediği anlaşıldığından taraflar arasında ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkân vermeyecek nitelikte bir geçimsizliğin mevcut olduğu-
Evlilik birliğinin, iki tarafın da kusuruyla temelinden sarsıldığı, Bu sonuca ulaşılmasında, taraflardan birinin kusurunun diğerinden ağır olduğunun söylenemeyeceği ve tarafların eşit kusurlu kabul edilmesi gerekeceği, Davalı-davacı kocanın davası bakımından da koşulları gerçekleştiğinden davalı-davacı kocanın davasının da kabulüne karar verilmesi gerekeceği-
Taraflar arasında ortak hayatı temelinden sarsacak ve birliğin devamına imkan vermeyecek nitelikte bir geçimsizlik mevcut olduğundan davacı-karşı davalı kocanın boşanma davasının reddinin doğru olmayacağı-
Taraflar telefonla görüşme yapmışsa da; görüşme içeriğinden kadının eşinin belirtilen bu kusurlu davranışlarını affettiği veya hoş gördüğü sonucu çıkarılamayacağı, davacı kadının dosyaya sunulan dilekçesinde, eşinin kendisi ve ailesini öldürmekle tehdit ettiği için davalı eşi ile telefonla görüşmek zorunda kaldığı ve bu şartlar altında eşleri birlikte yaşamaya zorlamanın artık kanunen mümkün görülmemesine göre, boşanmaya (TMK.md. 166/1) karar verilecek yerde, yetersiz gerekçe ile davanın reddinin doğru olmayacağı-
Davacı-davalının eşini istemediğini söyleyerek eve gelmediği, eşinden ayrı tatile çıktığı bu şekilde evlilik birliğinden kaynaklanan yükümlülüklerini yerine getirmediği, eşinden bıktığını ve başka kadınla dost hayatı yaşayacağı yönünde sözler söyleyerek güven sarsıcı davranışlarda bulunduğu anlaşıldığından, davalı-davacının boşanma davasının kabulü gerekeceği- Evlilik birliği sona ermeden mal rejiminin tasfiyesi ile ilgili karar verilemeyeceği, bu talep yönünden boşanma davasının sonucunun beklenmesi gerekeceği-
Davalı-davacı kadının ilk evliliğinden olma ergin oğlunun davacı-davalı kocayı bıçakla tehdit ettiği, küfür ettiği, üzerine yürüdüğü, kadının da oğlunun hakaretlerine sessiz kaldığı, taraflar arasında ortak hayatın temelinden sarsıldığı ve boşanmaya karar verilmesi gerekeceği-